Geçen hafta “Rahmân’ın kulları”nın (Furkan, 63-69’daki) bazı niteliklerini görmüştük:
63.Rahman’ın kulları yeryüzünde vakarla yürürler; cahiller onlara laf atınca ‘selâm’ derler.
64.Ve Rablerine secde ve kıyam ederek gecelerler. 65-66.‘Ey rabbimiz! Bizi cehennem azabından uzaklaştır; onun azabı cidden devamlı bir acıdır; o ne kötü bir yer ve duraktır!’ derler.
67.Harcadıklarında ne israf, ne de cimrilik ederler; ikisi arasında dengeli bir yol tutarlar.
68.Onlar Allah ile birlikte başka bir ilaha tapmazlar; haksız yere, Allah’ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar, zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulacaktır. 69.Kıyamet günü azabı kat kat verilecek ve alçaltılmış olarak o azap içinde ebedî kalacaktır.
Bugün, “Rahmân’ın kulları”nın diğer niteliklerini (Furkan, 70-77) görelim:
70.Ancak tevbe edip inanarak sâlih/erdemli davrananların durumu başkadır; Allah böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirecektir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. 71.Ancak, kim tevbe edip salih amellerde bulunursa tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
Tevbe, kulun vicdan muhasebesi sonucu duyduğu pişmanlığın ardından inkâr, isyan ve her türlü kötülükten gönüllü bir vazgeçiş ve ona bir daha dönmeme kararlılığıdır.
İnkârdan dönüş iman etmekle, kötü amellerden dönüş ise onların yerine salih işler yapmakla olur.
Tevbe edenin günahlarının(seyyiât) iyiliğe(hasenât) çevirilmesi; bir yoruma göre tevbe sayesinde günahların sadece affedilmekle kalmayıp, aynı zamanda sevaba dönüşmesi demektir. Bu yorumu aşırı bulan diğer görüşe göre ise, buradaki ‘değiştirme’(tebdil), sadece affetme anlamınadır; yani onların günahları iyiliklere dönüştürülmeyecektir ama affedilecektir (Kur’ân Yolu).
72.Onlar yalan şahitlik etmezler; boş/manasız şeylerle karşılaşınca onurluca çekip giderler.
İslâm, yalancı şahitliği büyük günahlardan saymıştır. Nitekim Rasûlüllah (s.a) ‘büyük günahların da en büyüğü olan günahları’; “Allah’a ortak koşmak, ana-babaya asi olmak ve yalancı şahitlik yapmak” diye sıralayıp sonuncusunu birkaç kez tekrarlamıştır (Buhârî, Şehâdât 10; Müslim, İman 143).
Mevdudi’ye göre: “yalan şahitlik”te iki anlam vardır: 1)Bir mahkeme vs.’de gerçek dışı ve şüpheli olanı doğru çıkarmak için yalancı şahitlik etmek; 2)Yalan, sahtekârlık ve kötülüğe seyirci kalmak(Tefhim).
Ayet, “O iyi kullar, asılsız şeylerin konuşulduğu bir yerde, yalancıların ve günahkârların meclislerinde durmazlar, bu tür kötülüklerin, tertiplerin içinde yer almazlar” diye de açıklanır.
Ayetteki “boş/manasız davranış(lağv)” kelimesi; her türlü boş, yararsız, anlamsız veya zararlı olduğundan terk edilip ortadan kaldırılması bir görev olan lüzumsuz şeyleri ve yalanı içine alır.
73.Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
Zemahşerî’ye göre burada iki grup vardır: 1)Allah’ın âyetleri kendilerine hatırlatılınca onu dinliyor görünseler de dinlemekten uzak olanlar. 2)Canla başla ona yönelip, kulaklarını, gözlerini ve gönüllerini ayetlere açıp, emredileni yapan, yasaklardan kaçınanlar (Keşşâf).
74.Onlar, ‘Ey Rabbimiz, bize göz aydınlığı eşler ve nesiller bahşet; bizi muttakilere imam/önder yap!’ derler. 75.İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennet konağıyla ödüllendirilecek, orada esenlik dilekleriyle karşılanacaklar. 76.Orada sonsuzca yaşayacaklar. Ne güzel bir yerleşme ve kalma yeri!
“Bize göz aydınlığı (mutluluk getirecek) eşler ve çocuklar bahşet” duasındaki mutluluğun fiziksel güzelliklerle ilgisi olmayıp, burada inancı ve yaşayışıyla iyi ve erdemli eş ve çocuklar kastedilmiştir.
Kur’an’ın insana ve insanlığa kazandırmak istediği güzellikler, elbette bunlardan ibaret değildir.
“Bizi muttakilere (takva sahiplerine) öncü yap” cümlesi ise, takva kavramı kapsamında, burada zikredilen ve zikredilmeyen bütün güzellikler için geçerli bir dileği içerir. Bu ayet, her müminin önüne takvada en ileride, önde(r) ve örnek olma hedefini koyar (Kur’ân Yolu).
77.De ki: “Duanız/ibadetiniz olmasa Rabbim size niçin değer versin! (Ey inkârcılar) Siz (O’nun dinini) asılsız saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!”
Peygamberimizin ifadesiyle “Dua ibadetin özüdür” (Tirmizî, Daavât 1); “Dua ibadettir” (Riyazü’s-Salihîn, Hd.No: 1438). Demek; Allah katında kıymetimizin ölçüsü, ibadetimizdir. Peygamberimiz (s.a) buyuruyor: “Allah katındaki değerinizi öğrenmek ister misiniz? O halde Allah’ın (emir ve yasaklarının) kendi hayatınızdaki değerine bakın. Kişi Allah’ı ne kadar yüceltirse (emirler ve yasakları konusunda ne kadar titiz davranırsa) O’nun katındaki değeri de o kadardır.” (Kandehlevî).
Rabbim, şu zor günlerde “Rahman’ın kulları”nın niteliklerini kuşanmayı cümlemize nasip etsin.
Abdullah YILDIZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…