Peygamberimizin (sav) “Başını rahmet, ortasını mağfiret, sonunu da cehennemden kurtuluş ayı” olarak tanımladığı, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı Ramazan ayı başlıyor. Bugün ilk teravih namazı kılınacak ve ilk sahura kalkılacak.
Mübarek Ramazan ayının, başta İslam âlemi olmak üzere tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyoruz.
Savaşların gölgesinde karanlık günler geçiren dünyamızın, Ramazan ayında Kur’an ışığıyla aydınlanması için dua ediyoruz. İnşallah bu güzel Ramazan ayı, bütün insanlığın barışına, huzuruna ve mutluluğuna vesile olur…
“Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.”[1]
Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan en önemli özelliği, Kur’an ayı olmasıdır. Yüce Rabbimizin “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik”[2] . Beyanı, bu ayın insanlık için önemini gözler önüne sermektedir.
Mübarek Ramazan ayı başlarken, gelin bugün Ramazan ayı ve oruç ile alakalı, gönüllerimize ışık tutacak ve ferahlatacak Ayeti Kerimeleri, siz değerli okuyucularımıza sunalım.
“Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, günah ve kötülüklerden korunabilmeniz için size de farz kılınmıştır. Oruç nefsanî ve şehevî arzuları dizginler, insanı azgınlıktan, kötülükten menedip hayırlı amellere yöneltir. Kalbin Allah’a bağlılığını artırır, ona bir meleklik zevki ve saflığı bahşeder. Orucun bu şekilde birtakım ruhî ve bedenî faydaları; sosyal ve ahlâkî yönden güzel neticeleri bulunmakla beraber, bunların hepsi birer fayda olup, farz oluşunun sebebi ve hikmeti değildirler. Bunun için mümin, bu sayılan faydaları elde etmek amacıyla değil, Allah’ın emrine uyup O’na kulluk görevini yerine getirmek amacıyla orucunu tutmalıdır.”[3]
“Size farz kılınan bu oruç, belirli ve sayılı günlerdedir. Bu da Ramazan ayının tamamıdır ki, genellikle 30, bazen de 29 gün çeker.
İçinizden her kim hasta veya yolcu olur ve bu sebeple orucunu tutamazsa, Ramazan’dan sonraki diğer günlerde tutamadığı her gün için bir gün kaza etmelidir. Hamile veya süt emziren kadınlar da hasta hükmündedir. Ve daha sonra kaza etmek üzere Ramazan’da oruç tutmayabilirler. Yolcuların, hastaların, hamile ve süt emziren kadınların oruç tuttukları takdirde zarar görme veya sağlıklarının tehlikeye düşme ihtimali varsa, o zaman oruç tutmamaları gerekir.
Orucun daha sonra kaza edilmesi hükmü, iyileşme ümidi olan hastalar ve yolculuk hâlinde olan kimseler gibi geçici özrü olanlar içindir. İhtiyarlık, bünye zayıflığı, iyileşme ümidi olmayan hastalık gibi sebeplerle oruç tutmakta zorlanan ve bu yüzden ancak sıkıntıyla, güçlükle oruç tutabilen kimselere gelince, onlar ne oruç, ne de kaza ile yükümlüdürler. Onların özürleri devamlı olduğu için, daha sonraki günlerde orucu kaza etme imkânları yoktur. Bunlar, tutamadıkları her gün için, imkânlarının elverdiği ölçüde bir yoksulu doyurarak fidye vermelidirler. Bir günlük orucun fidyesi, kendi ailesine yedirdiği ölçüde bir günlük yiyeceğidir. Veya buna denk parayı bir fakire vermektir. Böyle devamlı özürlü olan kişi eğer fakir ise, fidye vermesi de gerekmez.
“Oruç tutmanız gereken o sayılı günler, Ay takvimine göre Ramazan ayıdır ki, insanlığa yol göstermek, hidâyetin apaçık delillerini ve doğruyu yanlıştan ayırt etmenin şaşmaz ölçüsü olan Furkan’ı beyan etmek üzere, Kur’ân ilk olarak o aydakiKadir Gecesi’nde indirilmiştir. Ve her Ramazan ayında Kur’ân adeta yeniden nâzil olurcasına, şefkat ve rahmetiyle İslâm ümmetini dört bir yandan kucaklamaktadır.
O hâlde, içinizden her kim o aya sağ salim erişirse, onu baştan sona oruçlu geçirsin.
Fakat her kim hasta veya yolcu olursa, tutamadığı gün sayısınca diğer günlerde orucunu kaza etsin. Unutmayın ki, Allah bu ibadetleri sizin iyiliğiniz için ve size olan merhametinden dolayı emretmiştir:
Zira Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Size emrettiği ibadetleri kendinizi zorlamadan, huzur ve huşu içinde yerine getirmenizi ister. Sıkıntıya düşüp zarar görmenizi istemez. Bundan dolayıdır ki, oruç günleri olarak belirlenen sayıyı diğer günlerde kaza ederek veya fidye vererek tamamlamanız, size öğrettiği şekilde kendisini saygıyla anıp yüceltmeniz ve bunca nimetleri karşılığındaO’na şükretmeniz için her türlü kolaylığı gösterir. Zira Allah, kullarına karşı çok merhametlidir. Onların ihtiyaçlarını, zaaflarını, arzu ve isteklerini bilmekte, dualarını işitmektedir”[5]
Oruç geceleri kadınlarınızla birlikte olmanız size helâl kılınmıştır. Zira onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü gibisiniz. Yani doğal olarak eşinizle içli dışlı olur, birbirinize sarılıp kucaklaşırsınız.
Bundan böyle, Ramazan gecelerinde dahî onlara yaklaşabilir, Allah’ın sizin için takdir ettiği ve uygun gördüğü cinsel lezzet elde etme ve çocuk sahibi olma ve gibi nimetlerini arzu edebilirsiniz.
İşte böyle oruç gecelerinde, şafağın beyaz çizgisi siyah çizgisinden sizce seçilinceye, yani tan yeri ağarıp ufuktaki şafak çizgisi iyice belirginleşinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Ve dilerseniz eşinizle birlikte olabilirsiniz.
Şafak söktükten sonra, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durun. Akşam güneş batıncaya kadar oruca devam edin.
Oruç tuttuğunuzu günün gecesinde eşinizle birlikte olabilirsiniz. Fakat Ramazan ayında mescitlerde veya evlerinizdeki mescit odalarında ibadete çekildiğiniz sırada, yani itikâf hâlindeyken, ne gece ne de gündüz vakti kadınlarınıza yaklaşmayın.
Bunlar, bizzat Allah’ın belirlediği yasalar ve çizdiği sınırlardır. O hâlde, bu sınırları çiğnemek şöyle dursun, onlara yaklaşmayın bile.
İşte Allah insanlara, günah ve kötülüklerden sakınıp korunabilsinler diye âyetlerini böyle açıklıyor.”[6]
MİRATHABER.COM
[1] Hadis suresi 9
[2] Kadir Suresi 1
[3] Bakara Suresi 183
[4] Bakara Suresi 184
[5] Bakara Suresi 185
[6] Bakara Suresi 187