Bozayı İftar Saatinde Mahalleye Neden İner?
Kars’ın Sarıkamış ilçesinde son günlerde kent merkezine kadar gelen bozayı yavruları dikkati çekiyor. İftar saatine yakın İnönü Mahallesi’ne gelen bozayı yavrusu, çöp konteynerlerinde karnını doyurmaya çalıştı. Bunu gören vatandaşlar cep telefonlarıyla bozayı yavrusuyla öz çekim yaptı, fotoğrafını çekti. İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Kars Doğa Koruma ve Milli Parklar ekiplerini arayarak, ayı yavrusunun bölgeden uzaklaştırmasını istedi ve yavrunun yanına çok yaklaşmamaları için vatandaşları uyardı. Karnını doyuran bozayı yavrusu daha sonra mahallenin yakınındaki ormanlık alana gitti.
Ramazan Ayında Can Taşıyan Varlıkları Daha Çok Hatırlayalım
Orman bölgelerinde yaşayan hayvanların hem açlıktan ölmelerini, hem de iskân bölgelerine kadar girmelerini önlemek için ne yapmak gerekir? Bu soruya cevap vermeden önce belki de neden hayvanlara merhamet beslememiz gerektiğini kendimize sormalıyız. Bizler âlemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber Hz. Muhammed’in (sav) ümmeti değil miyiz? O halde bizler de rahmet ümmeti değil miyiz? He canlıya merhametli olmak, imanın bir gereği değil midir?
Peki rahmet ayı olan Ramazan’da nasıl oluyor da bir Müslüman beldede hayvanlar aç kalır ve insanların yaşadığı merkezlere kadar gitme zahmetinde bulunur? Halbuki bizim dinimiz, her canlıya yapılan bir iyiliğin sadaka olduğunu söylemiyor mu? Hatırlayalım; Peygamberimiz (sav), bir kötü kadının susuz bir köpeğe acıdığı için, su vermesinden ötürü hidayete kavuştuğunu söylediğinde sahabilerden birisi hayvanlara yapılan iyiliğin sevap olup olmadığını sormuştu. İşte rahmet Peygamberinin (sav) verdiği cevap: “Ciğeri yaşlı, can taşıyan her bir varlığa acımada (merhamet etmede) size sevap vardır.” (Buhari; Bab 27, 5663).
Peki canlılara bizler ne kadar merhametliyiz? Ramazan ayında oruç tutarken, aç kalan hayvanları bizler neden düşünemiyoruz? Herhalde dünya meşgaleleri yüzünden gaflet çukurlarına düşerek, kalplerimizdeki merhamet, sevgi ve şefkat duygularımız körelttik. Bu İslâm ümmetinin fertlerine hiç de yakışmıyor. O halde ilk önce yeniden imanımızı ihya ederek, tuttuğumuz orucunun hikmetini de düşünerek, canlılara karşı merhamet duygularımızı yeniden canlandıralım. Ancak bu manevî gelişim/değişim sonucunda canlılara neler yapabiliriz sorusuna etkin bir cevap bulabiliriz.
Çok kolay aslında. En azından artık yemeklerimizi biriktirip, mümkünse kuşlar için de yem temin ederek, bunları gönüllülerden oluşan bir ekip aracılığıyla hayvanların yaşadığı bölgelere dağıtmak mümkündür. Ormanlara ve tabiatta yaşayan hayvanların aç kalmaması için, buğday, bulgur, ceviz ve(ya) ekmek gibi gıdaları onların kolay bulabileceği kaya diplerine veya ağaç kenarlarına bırakılabilir.
Hz. Ömer’in “Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler” sözünü hatırlayalım. Bizler iftar vaktinde orucumuzu açarken, karnına doyurmak için aç bir ayının kasabaya inmesi ve çöp tenekesinden yiyecek bir şeyler araması, Müslüman bir ülkede hem kuşların, hem de diğer hayvanların aç kaldığına işarettir. Aynı zamanda Müslüman bir ülkede Müslümanların merhametten uzaklaştığına da işaret değil midir bu tablo? Aç ayının fotoğrafını çekmek aklımıza geliyor da gönül dünyamızdaki merhamet duygularımızı neden harekete geçiremiyoruz? Biz böyle değildik… Oruçlarımızı Allah’ın rahmetini kazanmak dileği ile tutarken, canlılara da Ramazan ayı suyu hürmetine daha çok merhametli olalım…İşte o zaman gerçek manada oruç tutmuş ve kulluk vazifemizi ifa etmiş oluruz…
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi