Huzur, kardeşlik ve barış iklimi mübarek Ramazan Ayı’na, yine mümin yürekleri paralayan acılarla girdik: Hain terör örgütlerinin saldırıları sonucu şehitler verdik. Katil Esed’in İdlib’i bombalaması ile onlarca sivil hayatını kaybetti. İşgalci Siyonist rejim, Gazze’de her Ramazan yaptığı katliamı yineledi…
Rabbim, “evveli rahmet, ortası mağfiret, âhiri Cehennem’den âzat” olan Ramazan ayında, kanayan yüreklerimizi onarmayı, paralanan kalplerimizi birleştirip kaynaştırmayı nasip eyler inşâallah.
Kalplerimizi birleştirmenin yolu ise, Âl-i İmran suresinin 103. âyetinde açıkça gösteriliyor:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirine düşman kimseler idiniz de Allah kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”
“Allah’ın ipi”nden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak” ise, hep birlikte İslâm’a ve Kur’ân’a inanmayı ve Allah’ın talimatlarını yerine getirmeyi ifade eder. Hz. Peygamber (s.a) Kur’an’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir (Müsned). Öyleyse, içinde bulunduğumuz Ramazan ayında bize uzatılan “Allah’ın ipi”ne toptan yapışıp Tevhid inancında birleşmek ve ayrılıklardan uzak durmak suretiyle kalplerimizi onarabilir ve mümin gönülleri birbirine ısındırarak vahdetimizi, kardeşliğimizi ve ümmet şuurumuzu pekiştirebiliriz.
İslâmiyet’in esası olan Tevhid inancı “Allah’ı birlemek”, Ramazan ayında “Allah için” hep birlikte daha bir huşû ile eda edeceğimiz namaz ve oruç gibi ibadetler ise “Allah ile birlikte olmak”tır. Omuz omuza kılınan beş vakit namazlara ek olarak “hep birlikte” coşku ile eda edilen teravihler, sadece Allah rızası için tutulan oruçlar ve hep birlikte açılan iftarlar, yapılan infaklar, ikramlar, ihsanlar, tefekkürle okunan Kur’ân-ı Kerimler, yürekten kopup gelen dualar müminlerin birliğini sağlayacaktır.
Âyet-i kerîme Müslümanların birliğini “Allah’ın nimeti” olarak nitelerken; İslâm kardeşliğini tehdit eden her türlü çekişme, didişme ve parçalanma hallerini ise, mümin insanların her an içerisine düşüp yanabilecekleri ateşten bir çukurun kenarında bulunmaya benzetmiştir ki, maalesef bugün Müslümanlar tam da ateş çukurunun kıyısına eş bir tefrika ve bölünmüşlük içinde bulunuyorlar.
Mehmet Görmez, bu bölünmüşlüğü şöyle özetliyor: “Önce imamet/siyaset üzerinden bölündük (Şii ve Sünni); sonra bu, ırkçılıklarla buluşarak devam etti. Sonra İslâm’ı anlamamızı sağlayan kolaylıklar getiren mezhepler, mektepler üzerinden bölündük. Dahası, birbirinden asla ayrılamayacak olan İslâm’ın temel kaynakları Kur’ân ve Sünnet üzerinden bölündük. Kelâmî meseleler üzerinden, gönül terbiyesi mektebi olan tarikat ve tasavvuf üzerinden, nihayet siyaset üzerinden bölündük… Bir Pakistanlı kardeşimizin ifadesiyle, ‘şimdi geldiğimiz noktada bizi birleştiren tek unsur olan İslâm, ayrılık nedenimiz oldu; her cami, her medrese bir fırka oldu’… Bugün İslâm ümmeti için en büyük tehlike, cemaat kavramının ümmet kavramının önüne geçmesidir.” Görmez Hoca, şu cümlelerle de çözüme işaret ediyor: “Kur’ân ve Sünnetin sabitelerinden şaşmadan, Rasûl-i Ekrem’in o cihanşümul rahmet mesajını esas alarak ve ‘Ehl-i Kıble tekfir edilemez’ ilkesi doğrultusunda bütün İslâm ümmeti ile beraber yeniden bir kardeşlik sözleşmesi yapmalıyız.” (İslâm Dünyası: Birliktelik Modeli ve Gelecek Perspektifi, Anadolu Buluşmaları-13 Sempozyum Kitaplığı, TireKitap, İstanbul-2019, s. 57-60)
İşte “O’nun (Allah’ın) nimeti sayesinde kardeş oldunuz” buyuran “Allah’ın ipi” Kur’ân-ı Kerim’in talimatlarına “hep birlikte” yapışarak yeniden kardeş olmak için Ramazan-ı Şerif, bütün rahmeti ve bereketi ile muhteşem bir fırsat sunuyor bizlere.
Kur’ân-ı Kerim’i gereği gibi okuyup anlayanlara ve hakkıyla yaşayanlara selâm olsun.
Peygamber Efendimizin (s.a) ashabına öğrettiği şu duayı tekrarlayalım:
“Ey Allah’ım! Kur’ân’ı kalbimin ilkbaharı, sadrımın/göğsümün nûru, hüznümün ortadan kalkması ve kederimin gitmesi (için vesile) kıl(manı) isterim.” (Müsned-i Ahmed b.Hanbel)
O halde, Kur’ân’ı kalp(akıl-zihin)lerimizin ilkbaharı, sadır(iç dünya)larımızın nûru, hüzün ve kederlerimizin ortadan kalmasına vesile kılmakiçinhaydi fiili duaya, haydi Kur’ân’ı yaşamaya!
DUYURU: “Aşır Aşır Kur’ân” dersimizi Ramazan boyu her gün (07.00-07.50) AKİT TV’de izleyebilirsiniz.
Abdullah YILDIZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi