Ramazan geldi hoşgeldi; Ramazan bazılarına ise maalesef “Boş” geldi…
Şaban DOĞAN
Ramazan geldi hoşgeldi; Ramazan bazılarına ise maalesef “Boş” geldi…
İnanan insanlar için “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş ayı olan” on bir ayın sulatanı Ramazan-ı Şerif, hem maddi hem de manevi manada dolu dolu yaşanması gereken bir ay iken, “Bizi kötülüklerden ve fenalıklardan koruyan” muhteşem oruç ibadetinin kaynağı iken; bazıları için maalesef hiçbir anlam ifade etmeyen bir ay olarak gelip geçecek.
Bazı evlere oruç ibadeti hiç uğramayacak. Bu evlerde bulunan çocuklar, anne ve babalarına tüm safiyetlikleriyle “Ne olur bizi sahura kaldır anne, ben sahura kalkmak istiyorum baba” diye yalvaramayacaklar.
Bu insanlarımız sahurun bereketinden, iftar anının güzelliklerinden mahrum bir ay daha geçirecekler ve ömürlerinden bir Ramazan ayı daha bitecek ve yitecek.
İslam’a ve Müslümanlara karşı alerjisi olanlar, “Biz dini özgürlüklerden yanayız” diyecekler ama diğer taraftan da dini ve dini değerleri baltalamak, ibadetler noktasında insanların kafasında soru işareti bırakmak için ellerinden geleni yapacaklar. Her yıl olduğu gibi;
Oruç tutmadığı için sokakta dayak yiyen insanların haberleri yapılacak. Masum ve temiz insanlarımız da bu haberlerin asparagas haber olup olmadığını sorgulamadan, inanacaklar.
Diğer taraftan bir kısım insanlar oruç ibadetini sulandırmak için “Cinsel ilişki ile” oruç açılabilir mi türünden malayani soruları gündeme getirecekler.
Birileri çıkacak ve Diyanet işleri başkanlığının imsak vakitlerini hesaplayamadığını, insanların bu sebeple çok fazla bir süre aç ve susuz kaldığını söyleyecekler. Nefse hoş gelen bu cümlelere inanacak olan insanlar çıkacak ve maalesef buna kanacaklar.
Birileri daha çıkacak ve “Pandemi sebebiyle teravih namazı kılınmayacak, o zaman Ramazan ayını erteleyelim” türünden, kargaların bile güleceği sözler sarf edecekler.
“Sakız çiğnemek orucu bozar mı?” veya “Eşimi öpersem orucum bozulur mu?” türünden sorular, televizyon ekranlarında, artık alıştığımız Televiyon hocalarına milyonların önünde sorulacak. Bu hoca efendiler de fon müziği eşliğinde bu soruları cevaplayacaklar… Bu sorular cevaplanırken, sorudan mı, cevabından mı, yoksa müziğin etkisiyle mi bilinmez, seyircilerden bazıları gözyaşı dökecek ve anında kameralar gözyaşı dökenlere kitlenecek.
Ramazan ayını fırsat bilip, özellikle de gıda maddeleri fiyatlarında oynayacak olanlar da cabası. Üç liralık bir ürünü beş’e, beş liralık bir ürünü ise on’a satma derdine düşünler çıkacak. Müslüman bir ülkede Müslümanca olmayan bir tavır…
Velhasılı Kelam;
Ramazan ayı birçok kesime ve birçok insanımıza manevi boyutuyla tesir edemeden gelip geçecek. Onlar Ramazan ayını boş geçirdikleri ve manevi ikliminden yararlanamadıkları için, bizler de Ramazan ayı ve muhteşem bir ibadet olan oruçu bu insanlarımıza gerektiği gibi anlatamadığımız için ne kadar ağlasak ne kadar dövünsek azdır.
Bizler Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz’in (sav) sünneti doğrultusunda Ramazan ayını ve oruç ibadetini kısaca açıklamaya çalışalım ki, belki de insanlarımızın arasında Tv dizisi seyretmekten ve kocasını terkedip başka adamlara kaçarak zina işlemekten kaçınmayan insanların ifşa edildiği programlardan vakit bulup okuyan olur…
Öncelikle uzay çağını yaşadığımız bu devirde, dünya, güneş ve ay’ın hareketlerinin milimetrik olarak hesaplandığı bir çağda, “imsak vakti hesaplanamıyor veya yanlış hesaplanıyor” demek, zannediyorum ki çok akıllıca bir düşünce ve davranış değildir. Rasathanelerde milimetrik olarak “fecri kazib ve fecri sadık” hesaplanıp gözlemlenemiyor da, çıplak gözle mi imsak vaktinin yanlış olduğu yargısına varılıyor? Bunu söyleyenler hiç kusura bakmasınlar ama Müslümanların kafasını bulandırmak için ortaya atılan bu söylemler, temiz ve samimi müslümanlar’ın kafasını değil midesini bulandırmaya başladı.
Ramazan ayında çektiğimiz sıkıntılardan bir tanesi de güya oruç tutmamayı din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirerek, açıktan oruç yiyen insanların varlığıdır. Bazı insanlar “Bana ne kardeşim, oruç tutuyorsa bana mı tutuyor?” kabilinden düşünceler ile açıktan oruç yemenin özgürlük değil, oruç tutanlara saygısızlık olduğunu anlayamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Tabiki de oruç tutmayan insanların, varsa böyle bir olay oruç tutmadığı sebebiyele darp edilmesi tasvip edilebilecek bir durum değildir. Böyle insanlar kendi saygısılığının içinde boğulmaya terk edilmelidir.
Sevgili okuyucularım!
Ramazan ayı, başta İslam âlemi olmak üzere bütün insanlığın üzerine, yüce Rabbimizin rahmetinin sağnak sağnak yağdığı mübarek bir aydır. Ramazan ayı, insanlığı “karanlıklardan aydınlığa çıkaran” yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’in inmeye başladığı aydır. Ramazan ayı, bizleri kötülük ve fenalıklardan koruyacak ve kötülüklerin önünde kalkan olacak farz orucun tutulduğu aydır. Ramazan ayı, hayır ve hasenatlarımızı çoğaltacağımız, sadaka ve zekâtlarımızla toplumsal barışa hizmet edeceğimiz aydır. Ramazan ayı, toplumun barışı ve huzuru için, rabbimizin izniyle büyük adımlar atabileceğimiz mübarek bir aydır. Ramazan ayı, içinde “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir gecesini barındıran bir aydır.
Hülasa;
Ramazan ayı, İslam âleminin her yıl dört gözle beklediği, geldiğinde de büyük heyecan ve haz duyduğu müstesna bir zaman dilimidir. Ramazan ayı da bizleri özlüyor olmalı ki, her yıl bir önceki yıla göre on gün önce gelir.
İsterseniz yazımızı, oruç ibadetini bizlere özetleyen bir ayet ve hadisi şerif ile nihayetlendirelim. Şöyle buyuruyor yüce rabbimiz:
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (fenalıklardan) sakınırsınız diye oruç sizin üzerinize de farz kılındı.” (Bakara 183)
Peygamberimiz (sav) de, oruç ibadetinin ruhunu bizlere anlatmak adına şöyle buyuruyor:
“Kim yalan söylemeyi, yalanla iş görmeyi ve cehâleti terk etmezse, Allah’ın, onun yemesini ve içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur.” (Buhari Had. No: 1903)
Hayırlı ve bereketli Ramazanlar dileyerek, sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.