IV. Ramazanın Özellikleri ve Güzelliklerinden Biri de Fitre Ayı Olmasıdır
Ramazan ayının bir özelliği de genelde yardımlaşma özelde fitre ayı olmasıdır.
Dîni ölçülerimize göre zekât verecek ölçüde zengin olanlar Kur’ân’ın ve Peygamberimizin pekiştirici emri gereği fitre vermekle yükümlüdür.
Dinimizin rûhunu yansıtıcı katıldığımız görüşlere göre temel ihtiyaçları yanı sıra bayram günü ve gecesi gereksinimlerini karşılayabilecek kişi de, fitre vermekle mükelleftir. Bu kişi, fitre alabileceği gibi fitre de verebilir.
Dînimiz zekâtla zenginleri, fitre ile de zenginler yanı sıra fakirleri de verici konumuna yükseltmektedir. Bir toplumun gerçek mutluluğu da ancak bütün fertlerinin güçleri ölçüsünde verici konumuna gelmeleri ile mümkündür. Bunun içindir ki Kur’ân’da Rabbimiz darlık içinde iken verebilenleri şöylece över:
“Rabbinizden bağışlanmaya ve Müttaki kullar için hazırlanmış genişliği göklerle yer arası olan Cennet’e koşuşun. İslâmî çizgide yaşayan kullar olan Müttakiler mallarından bollukta ve darlıkta hayırlar yaparlar. Öfkelerini yenerler ve insanları bağışlarlar. Allah yaptıkları iyilikleri Allah görüyor bilinci içinde yapanları sever.” (Al-i İmran 133-4)
Peygamberimiz de “en makbul yardımın ihtiyaç duyulurken yapılabilen” olduğunu duyurmuştur.
Fitre
Fitrenin her yıl miktarı değişebilir. Maide sûresinin 89. âyetinden hareketle ailemize yaptığımız gıda harcamaları esas alınarak bir günlük yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılayacak miktar fitre olarak verilmelidir. Hayat nimetine şükür olduğu için fitrenin üst sınırı yoktur. Bizzat tutmuş olmasa da oruç tutabilir kişi fitre verir.
Kişi kendisinin fitresi yanı sıra yeni doğmuş olanları dahil küçük çocuklarının, velayeti altındaki akıl hastalarının ve bakmakla yükümlü olduğu fakir ana babası ve kardeşlerinin fitresini de verebilir. Zekât verilebilen herkese fitre verilebilir. Ramazan bayramının birinci günü görevleşirse de fitre Ramazan ayı boyunca da verilebilir.
V. Ramazan İtikâf Ayıdır
İtikâf merkezi camilerden birinde on gün süreyle bütün dünyevî meşgûliyetlerden soyutlayarak Allah’a yöneltmektir; tövbe, namaz, zikir, Kur’ân okuma ve tefekkürle rûhen arınmaya ve yücelmeye çalışmaktır.
Sürekli vahiy alan ve Allah ile kalbî beraberlik içinde olan Peygamberimiz her yıl Ramazan ayının son on (10) gününde Medîne Mescidi’nde geceleriyle birlikte on gün itikâfa girerdi.
Kur’ân ve Sünnet’le yönlendirildiğimiz bir ibâdet olduğu için İ’tikâf bizim için de Ramazan ayında öğütlenen bir görev olmuştur.
Hayatın ardı arkası kesilmez problemleri içinde ezilen, bunalan ve yıllık seyahatlerle çözüm üretmeye çalışan insanlar olarak bizler, -unutulan değerlerimiz arasında olan- İ’tikâf ibadetine gerçekten muhtacız.
Diyanet öncülük yaparak Merkezi camilerimizde İtikâf’a girme imkânı hazırlamalıdır.
VI. Ramazan Sevaplarını Artacağı Aydır
İslâm’a uygun olan ve Allah’ın rızası amaçlanan iradeli sözlerimiz, davranışlarımız, işlerimiz ve ilişkilerimize en az on birim sevap verileceğini Rabbimiz Kur’ân’ımızda müjdelemektedir. Peygamberimiz de Ramazan ayında yaptığımız güzel amellerimize en az yetmiş(70) kat mükâfat verileceğini açıklamaktadır.
Alacağımız sevaplar katlanacağı içindir ki Ramazan ayı, İslâm tarihi boyunca hayırların çoğaltıldığı ve günahların azaltıldığı ay olmuştur.
VII. Ramazan Bağışlanacağımız Aydır
Ramazan ayının bu özelliğini de Peygamberimizin sunacağımız hadislerinden öğreniyoruz.
Sevgili Peygamberimiz,“Ramazanın son gecesinde ümmetimin günahları bağışlanır.” buyurunca O’na îman edenler sordular:
– Ya Resûlellah! Sözünü ettiğiniz bağışlanma gecesi Kadir Gecesi değil midir?
– Hayır; Kadir gecesi ayrı bir rahmet gecesidir. Biliyorsunuz işçi işini bitirdiği zaman, ücretini tam olarak alır. Bu da öyle. Mü’min Ramazan’da yaptığı ibâdetlerin mükâfatını Ramazanın son gecesinde alır. Bu arada günahları da bağışlanır.