Kur’an’da arınmayı anlatan üç kavram var: Tasfiye, tathîr ve tezkiye.
‘Tezkiye’nin aslı ‘ze-ke-ye/zekâ’ (keskin ze ile) fiilidir. Bu da sözlükte artmak, fazlalaşmak, çoğalmak, bereketlenmek, bu kökten gelen ‘ezkâ’; daha temiz, daha nezih, daha arınmış anlamında Kur’an’da dört âyette geçiyor. (Bkz: Bekara 2/232. Nûr 24/28. Kehf 18/19. Nûr 24/30)
Yine aynı kökten gelen ‘zekât’; sözlükte; bereket, fazlalık, temizlik, ıslah olma hâli. Bir şeyin hâlis ve pak olması, bir şeyin özü ve bilinen zekât ibadeti demektir.
Tezkiye; ‘zekkâ’ fiilinin masdarıdır. Bu da sözlükte; artırmak, fazlalaştırmak, temizlemek (tezkiye etmek), arındırmak (pak etmek), malının zekâtını vermek demektir. (el-İsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313)
Allah (cc) hakkında kullanılınca “zekkâhu’llahu ve ezkâhu-Allah bir şeyi arındırdı ve bereketlendirdi” demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l Arab 7/46)
‘Zekkâ’ kişi hakkında kullanıldığı zaman kendini ıslah etmek (düzeltmek), nefsini tezkiye etmek (temizlemek) anlamına gelir. (el-Fîrâzâbâdî, el-Kâmusu’l-Muhît, s: 1292)
İlk vahiylerde sık sık üzerinde durulan tezkiyenin dinin temel amacı olduğunu söylemeliyiz. Zira vahiyden mahrum, ilâhi eğitim metodundan uzak kalan, hayatına İslâmın ilkeleriyle yön vermeyen herkes nefsini kirletir. (Bkz: Şems
Müslüman nefsini nasıl tezkiye edebilir? Bunun imkanları nelerdir?
Peygamber (sav) dışında birileri -adları ne olursa olsun- başka insanları tezkiye edebililer mi? Yoksa bazı güzel (sâlih) insanlar başkalarının nefis tezkiyesi yapmalarına yardımcı mı olurlar?
Nefsimizi arındırmak için özel günleri, zamanları mı beklemek, özel mekanlara mı gitmek gerekiyor? Sorular uzatılabilir…
1-Tevhid akidesine ters inançlardan, kanaatlerden kalbi, zihni ve duyguları uzak tutarak,
2-Günahlardan güç yettiği kadar sakınarak,
3-Sık sık tevbe ve istiğfar ederek,
4-Her zaman sâlih amel işleyerek, ayrıca ahlâkı güzelleştirerek,
5-Çok dua ederek, zikir (Rabbimizi hatırlayarak, zikir ifadelerini yürekten söyleyerek) ve tesbîh yaparak,
6-Tefekkür ederek, ölümü ve âhireti düşünerek,
7-Kalbi kin, haset, gıybet, dünyaya aşırı tutkunluk, hırs ve günaha meyletmekten uzaklaşarak,
8-Allah (cc) rızası için vererek, infak ederek, paylaşarak,
9-Kur’an’ı okuyarak, üzerinde tefekkür ederek, anlayarak ve bununla beraber gereğini yaparak,
10-Ramazan’ı imanla ve sevabını ümit edip ihya ederek.
Aslında hayatı Vahiyle inşa etmek, İslâmı hakkıyla yaşamak tezkiyenin ta kendisidir.
Ramazan tezkiye (arınma) mevsimidir, fırsatıdır. Her şeyiyle tamamen hayır, bereket ve rahmet olan Ramazan ayı ve oruç ibadeti bütün sene için de en güzel bir örnek, nefis eğitimi ve nefis tezkiyesi zamanıdır.
Tecrübe ile sabit ki müslümanların çoğu gelince daha çok ibadet ediyorlar, dinlerini daha yoğun bir şekilde yaşıyorlar.
Oruç, namaz, teravih, dua, sadaka, infak, ikram, sabır, yardımlaşma, paylaşma, kardeşlik, zikir, tesbîh, tevbe ve istiğfar ve benzeri ibadetler bu ayda daha da artar.
Mü’min bu ayda ölümü ve Âhireti daha çok hatırlar, bunun yanı sıra daha çok hazırlanmaya çalışır.
Bütün bunlar da nefsi arıtan, onu günahların kirinden temizleyen, kalbi arı duru yapan sebeplerdir.
Peygamber (sav) “Ramazan ayı girdiği zaman Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhârî, Savm/5 no: 1898, 1899, Bed’ü’I-Halk/11 no: 3277. Müslim, Sıyâm 1/1-2 no: 2495-2496. Nesâi, Sıyâm/5 no: 2107) buyurdu.
Bunu, “mü’minler nefislerini tezkiye edecek yaptacakları sâlih ameller ile Cennetin kapılarını kendilerine açılmasını talep ederler, Şeytana karşı o kadar dikkatli olurlar ki, âdete onu zincirlemiş gibi olurlar” şeklinde anlayabiliriz.
Ya da müslümanların yaptıkları hayırlı işler onlara Cennetin kapılarını açmasını sağlar, şeytanları onlardan uzak tutar.
Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret/14 no: 223. Tirmizi, Salat/160 no: 214)
“Kişinin fitnesi (denenmesi) ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker bu fitneye kefâret olur.” (Müslim, Fiten/17 no: 144. Tirmizî, Fiten/71 no: 2259)
“Kim faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân/28 no: 38. Kadr Gecesiyle birlikte; Savm/6 no: 1901)
Tirmizî ve Darimî Ramazan’ın ve Kadr Gecesinin yerini değiştirerek kaydetmişler. (Bkz: Tirmizî, Savm/1 683. Darimî, Savm/54 no: 1783)
Oruçtan bir amaç da kötü davranışlardan temizlenmek, ayrıca güzel ahlâk kazanmaktır. Kendini ıslah etmek, daha önceden işlenmiş hatalardan arınmaya çalışmaktır.
Peygamber (sav) buyurdu ki: “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm/8 no: 1903, Edeb/51 no: 6057)
“Ramazan girip çıktığı hâlde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün…” (Tirmizî, Daavat/110 no: 3539)
“Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum” desin (ve ona bulaşmasın).” (Buhârî, Savm/2 no: 1894, 9 no: 1904. Müslim, Sıyâm 29/164 no: 2703. Muvatta, Sıyâm/58. Ebu Dâvud, Savm/25 no: 2363. Tirmizî, Savm/55 no: 764)
Ramazan hakkında “onun başı rahmet, ortası mağfiret (bağışlanma), ve böylece sonu Cehennemden kurtuluştur”. Hakkındaki bu şâhitlik Ramazan’ın arınma (tezkiye) ayı olduğunu tamamıyla bir kez daha gösterir.
Ramazan şüphesiz mağfiret va rahmet ayıdır. Tevbe ve istiğfar için, af talebi için, günahları terketmek için, aynı zamanda sâlih amellere yönelmek için bir fırsattır.
Bu Ay’ı hakkıyla değerlendirenlere Allah (st) lütuf, rahmet ve bereketini daha fazla ikram eder, O’nun lütüf ve ikramına kavuşanlar da keremli-kerâmetli (şerefli ve değerli) olurlar. Ya da bu Ay’ın değerini bilenler, Allah’tan bunları ve daha fazla isterler…
Keffâret; işlenen günahları affettirebilecek, silinmesine vesile olabilecek ve benliğimizin ve arzularımızın tezkiyesi (arındırılması) için bir imkandır.
Kur’an’a göre hata ile adam öldüren bir müslüman, bunun keffâreti olarak bir mü’min köleyi azat etmesi gerekir. Buna imkan bulamazsa iki ay peşpeşe oruç tutmalıdır. (Nisâ 4/92)
Yemini bozan kimse buna karşılık bir köle azat etmeli, bunu bulamayan üç gün peşpeşe oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyen de on fakiri sabahlı akşamlı doyurması gerekir. (Mâide 5/89)
Hacda yapılan bazı hatalar sebebiyle de oruç cezası gerekir. (Bekara 2/196. Mâide 5/95)
Bütün bunlar yapılan hataların keffâretidir. Yani o günahların affını sağlaması umulan cezalardır. Bir yönüyle arınma (tezkiye) imkanıdır.
Hüseyin K. Ece
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ