Bir başka iklimdir Ramazan iklimi… Ramazan başladığı gün bir başka doğar güneş… Akşam batarken de bir başka batar…
Sahuru berekettir Ramazan ayının, iftarı ise rahmet…
Yüce rabbimizin yarattığı dört iklim bir araya gelse, Ramazan ayının oluşturduğu o manevi iklimi yine de yakalayamaz. Her mevsimin güzelliği ve bereketi bir yana, Ramazan bir iklimdir, gönüllere huzur ve mutluluk veren… Onun içindir ki her yıl on gün önce gelen Ramazan, bütün mevsimleri ziyaret ederek her mevsimi güzelleştirir ve bereketlendirir. Tabii ki de bunu anlayıp idrak edebilenleredir bu güzellik ve rahmetler.
Ramazan bizlere misafir olmak için hazır ve kapımıza kadar geldi… Şu an kapıyı çalmak üzere… Peki biz Ramazan’a hazır mıyız acaba? Kilit soru bu olsa gerekir.
Gönül kapılarımızı açabilecek miyiz Ramazan ayına? Seküler hayatın debdebeleri arasından sıyrılıp tüm benliğimizle “Hoş geldin ey on bir ayın sultanı” diyebilecek miyiz? Mesela haramlardan sıyrılıp, “oruç ibadetinin aç ve susuz kalmak olmadığını” hiç tereddüt etmeden nefislerimize haykırabilecek miyiz?
Mesela “bu benim hayatımın son Ramazan ayı olabilir” diyerek, bile isteye içine daldığımız faiz belasından vazgeçebilecek miyiz?
Anne ve babalarımıza, İslam’ın emrettiği ilgi ve alakayı gösterip, ayaklarının altını öpebilecek miyiz?
Evlatlarımıza, dünya hayatının geçici olduğunu, asıl ebedi hayatın Ahiret hayatı olduğunu anlatıp, İslam’ı yaşamaları noktasında gayret sarf edebilecek miyiz? Yoksa “Onlar genç, bırakalım çocukluklarını gençliklerini yaşasınlar” mı diyeceğiz?
İftar ve sahur yemeklerinde, depremzede kardeşlerimizi düşünerek lokmalar kaçımızın boğazına düğümlenecek de geçmeyecek!
Ya komşularımız… Ya Allah’ın bizlere yani topluma emaneti olan yetim ve öksüzlerimiz… Onlar Ramazan ikliminde gönül dünyamızda ne kadar yer edecek?
Sahi, Kur’an ayı Ramazan kapımıza geldi ve kapımızı çalmaya hazırlanırken, biz Ramazan ayını karşılamaya hazır mıyız acaba?
Yoksa evimiz(!) misafir kabul edemeyecek kadar dağınık ve pislik içinde mi?
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN