İslam aleminde mübarek üç aylar diye bilinen, Recep, Şaban ve Ramazan ayının manevi atmosferine girmiş bulunmaktayız. Mevlam, mübarek üç aylarımızı başta İslam alemi olmak üzere bütün insanlığa hayırlı ve mübarek eylesin inşallah.
Hiç şüphesiz yüce rabbimizin yaratmış olduğu zaman dilimleri, manevi atmosfer açısından birbirine denk değildir. Recep ayının ilk gününden itibaren, Ramazan bayramı sabahına kadar, yoğun bir manevi iklimin gölgesinde yaşayacağız inşallah. İbadetlerimizde, hayır ve hasenatlarımızda adeta bir maraton koşucusu haleti ruhuyesiyle hareket etmemiz gereken bir üç ay yaşayacağız.
Ama maalesef bazılarımız, bu mübarek üç ayların gelmesinin farkında olmasına rağmen, barış ve sevginin sembolü Recep ayının, Peygamberimiz’in (sav) benim ayım dediği Şaban ayının ve ümmetimin ayı dediği Ramazan ayının manevi atmosferinden bihaber şekilde duygu ve güzelliklerden uzak olarak bu ayları, belli ritüellerden ibaret inancıyla karşılayacak…
Aslında haram aylardan olan Recep ayını her Müslüman, Müslümanların birlik ve beraberliğini, dirlik ve düzenini ve de kardeşliğini yeniden tesis edebilecekleri büyük bir fırsat olarak görmelidir.
Evet, bu mübarek üç aylarda camileri dolduracağız, dualar edeceğiz, kandilleşeceğiz ve evlerimize dağılacağız da… ya dünyanın dört bir tarafında zulüm gören Müslüman kardeşlerimiz için, Suriye’de çadırda yaşayan ve bu soğukta titreyen çocuklarımız için ne yapacağız? Bu insanların yüreklerinde ki acıyı ve kederi, yapılan haksızlıkları ve zulümleri, hangi dine mensup olursa olsun vicdan sahibi dünyadaki insanlara nasıl anlatacağız? Bir Müslüman olarak bütün bunlardan bana ne diyemeyeceğimize göre, çözümü yine Kur’an ve sünnette arayacağız. İşte tam da bu noktada Recep ayı, bizim için büyük bir fırsat olarak önümüzde duruyor. Yüce Rabbimizin bizlere öğretmek ve uyarmak için ayeti kerimelerde bildirdiği dört tane haram ay vardır. Zilkade, zilhicce, Muharrem ve Recep ayları. (Bakara 194-217)
İslam kelimesi; silm ve selam kökünden gelir, barış, huzur, mutluluk manalarını içerir, dolayısıyla da literatürlerde insanların huzur ve mutluluğunu sembolize eden ne kadar kelime varsa İslam kelimesi ile özdeşleştirebiliriz diyebiliyorsak, barışın ve huzurun sembollerinden biri olan Recep ayını çok iyi değerlendirmemiz ve bir fırsat olarak görmemiz her Müslümanın başlıca görevlerindendir.
Başta Diyanet İşleri Başkanlığımız olmak üzere, bütün Sivil toplum kuruluşları; dünya üzerinde bilerek ve isteyerek bilinçli ve programlı bir şekilde hortlatılan İslomofobi’nin zararlarını ortadan kaldırmak, insanlığa İslam’ın barış içerikli evrensel mesajını anlatmak adına programlar düzenlemelidir. Dünyanın çeşitli şehirlerinde Konferanslar, sempozyumlar, fotograf ve resim sergileri, konser programları organize edilmeli, kapı kapı dolaşarak İslam’ın evrensel barış mesajı anlatılmalıdır. Bütün dünyada, üzerinde ayet ve hadislerin yazılı olduğu hediyeler insanlara dağıtılmalı, Kur’an-ı Kerim mealleri ve peygamberimizin (sav) hayatını anlatılan broşürler insanlara ulaştırılmalıdır. Yüce rabbimizin haram aylar içine aldığı Recep ayında, insanlığın barışı adına yapılacak olan bu etkinlikleri düzenlerken ve yaparken, Allah’ın (CC) yardımının yanımızda olacağı mukadderdir.
Yunus Emre’nin şu mısraları bizlere örnek olmalı ve bu konuda ki azmimizi artırmalıdır.
Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil.
Namaz ibadeti, İslam’da birinci derece de önemli bir ibadettir. Bir müslüman için olmazsa olmaz bir ibadet… Ama “kıldığımız namazlarında bizleri kötülüklerden alıkoyması ve iyiliklere yönlendirmesi” gerekir. (Ankebut suresi 45) O zaman, kılmış olduğumuz namazların, yapmış olduğumuz bütün ibadetlerin, dünyanın öbür ucunda ki açlıktan ölen çocuk ve insanları bize hatırlatması gerekir. Suriye’de, Irakta çadırda yaşayan ve üzerinde yazlık tişört ile tir tir titreyen çocukları anımsatması gerekir.
Yeryüzünde gönlü kırılmış ve gözyaşlarını yüreklerine akıtan insanlar olduğu müddetçe, açlık ve susuzluktan ölen insanlar bulunduğu sürece, Recep ayında Allah’ın (cc) emrettiği barış atmosferine çok ama çok ihtiyacımız var demektir. Yüce kitabımız Kur’an-ı kerim’de Bakara suresinin 208. Ayeti kerimesinde bizlere şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin; çünkü o, apaçık düşmanınızdır.” Ayeti okuyunca, geriye sorulması gereken tek bir soru kalıyor: “Haram olan ve barışın tesis edilmesi gereken Recep ayına girdiğimiz bu günlerde, biz Müslümanlar barış adına ne yapabiliyoruz, hangi projeleri hayata geçirebiliyoruz?”
Mübarek üç aylarınız hayırlara vesile olsun İnşallah! Barışın, huzurun, sükunet ve istikrarın hakim olduğu adil bir dünyada buluşmak dileğiyle….
ŞABAN DOĞAN