Müslüman, halin gereğini yapar, geleceği kurmak için bütün imkanlarını seferber ederek çalışır. Diğer bir ifadeyle reelin gereği yapılır, ideal için cihad edilir.
Halin gereğinde belirleyici ölçüt, imkan ve maslahat, geleceğin kurulmasında ise ideal ilke, değer ve hükümlerdir.
Biraz açalım. Hayat büyük ölçüde reel-ideal geriliminde seyreder. Şartlar gereği her zaman ideal olana göre davranmak ve tutum geliştirmek mümkün olmaz. Böyle durumlarda sabit-değişken, talil-tabbüt temel ölçüleri çerçevesinde yorumun imkanlarından istifadeyle reel-ideal dengesi kurulmaya çalışılır. Alimlerden/fukahadan öncelikle beklenen de budur. Bu noktada temel motivasyonu, reelin ideale yaklaştırılması oluşturur.
Hayat bu şekilde seyrederken, idealin toplumsal zemin bulabilmesi/değişim ve dönüşüm için fert ve cemaat düzeyinde bütün imkanlar seferber edilerek çalışılır. Bu gayretin sistemli ve sürekli olması, stratejik bir planlamaya dayanması, hikmet icabı olduğu gibi hızlı sonuç alabilmek için de vaz geçilmezdir.
Reel-ideal gerilimi noktasında bazı riskler söz konusudur. Bunların başında, sırf birisini merkeze almak, dikkat ve gayreti bütünüyle ona teksif etmek gelir. Bu, reele olursa, reelin vazgeçilmezliği, değişim ve dönüşümün imkansızlığı gibi bir algıya/kabule yol açar, reel ideal olarak görülmeye başlar. İlgi ve ihtimamın bütünüyle ideale yönelmesi halinde ise, idealin hayatla bağı kopar ve hayat, ideal değerlerden bağımsız şekilde seyreder. Zaaflar ve zayıflıklar, reelin meşrulaştırılmasına ya da ideal uğruna reelden kopuşa sebep olmaktadır; bunların ikisi de makul ve meşru görülemez.
Şu halde olması gereken, yukarıda ifade edilen kayıtlar çerçevesinde reelin/vakıanın gereğini ortaya koymak ve tatbik etmek, ideal olan için ise, bütün imkanlarla cihad etmektir. Söz gelimi halihazır imkan ve şartlar dahilinde iktisadi faaliyetlerin, piyasa ve finansman işlemlerinin olabildiğince fıkhî meşruiyete uygun seyretmesini sağlayacak ictihadlar ortaya konurken, eş zamanlı olmak üzere İslam ahlak ve değerlerinin karşılık bulduğu, sömürü ve haksız kazanç unsurlarından bütünüyle arındırılmış bir pazar/iktisat düzeni oluşturma sorumluluğu/ideali doğrultusunda cihad edilir. Aynı şekilde mevcut siyasi rejim ve konjönktür dahilinde, kazanma potansiyeli olanlar arasından İslam’ın ve Müslümanların maslahatına en uygun adayın işbaşına gelmesi için açık destek verilirken, yine eş zamanlı olmak üzere adil rejim tesisi ve salih hatta aslah olanın yönetim sorumluluğunu üstleneceği bir medeniyet inşası için canla başla cihad edilir.
Hayat böylece akıp giderken hem dünyevî hem de uhrevî anlamda sonucu, niyet ve gayret belirler.