islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Referandumun Ardından

Referandumun Ardından
20 Nisan 2017 13:50
A+
A-

Ne olur şu hakikati görün. Son on beş senede ülkenin nereden nereye geldiğine bir bakın. Muhalif söylemlerin kaygı diye sizlere göstermeye çalıştığı olumsuzluklardan hangisi bugüne kadar gerçekleşti?

Bir referandumu daha geride bıraktık… Türkiye’de son on beş yılda ciddi bir kabuk değişimi söz konusu. Nasıl bir kabuk değişiminin yaşandığını anlamak isteyenler Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan referandumların yoğunlaştığı tarih aralığına iyi baksınlar. Cumhuriyetin ilk altmış yılında dört kez (1961, 1982, 1987 ve 1988) referandum yapıldı, son on yılda ise üç kez (2007, 2010 ve 2017) referandum yapıldı. Yani halkın yönetime dahil edildiği, katılımcı demokrasi denilen şeyin en çok hayata geçirildiği son on yıldan bahsediyoruz. Bugün” hayır” propagandası yapan cenahın kullandığı “bölünürüz, meclis fesholur, tek adam yönetir...” şeklindeki korku enstrümanının ne kadar yersiz olduğu, milleti son on senede üç defa referandum için sandığa çağıran fiili durum bile yalanlıyor.

Yine bugünkü iktidarın kendisinden birkaç örnekle, hayırcıların korku bombardımanının yersizliğini izah edelim.

Bilindiği üzere milletimiz Tayyip Erdoğan’ı ilk defa 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda tanıdı. O zamanın röportajlarına, gazete manşetlerine, TV ajanslarına geriye dönüp bir göz atalım. O günün vesayetçi, yasakçı, askeri güdümlü medyası ne sorduruyordu: “İstanbul’da toplu taşıma araçları haremlik-selamlık mı olacak, İstanbul’un su sorunu yağmur duası ile mi çözülecek, İstanbul’u şeriat kurallarına göre mi yöneteceksiniz…”Millet bu şekilde korkutulmaya çalışılıyordu. Ama ne oldu? Pompalamaya çalıştıkları korkular değil, İstanbul’da hizmet inkişaf etti. Mahalleye on beş günde bir su tankeri ile su taşıyan ve bunu hizmet olarak lanse edenlerin tersine ta Melen’den İstanbul’a su getirildi. Taksim Meydanı’nda öbeklenen ve ayda bir toplanıp, döküm sahasına götürülüp bırakılan çöpler artık günde iki defa toplanır, arıtma tesislerinde enerji üretiminde kullanılır hale geldi.

Yine 2002’de iktidara geldiğinde laiklik, gericilik, rejim çığırtkanlıkları ile aleyhlerine propaganda yapılan, partisi kapatılmaya çalışılan bu insanlar, ekonomide, ulaşımda, sağlıkta, savunma sanayisinde, terörle mücadelede, uluslar arası itibarda ülkeyi nereden nereye getirdiler. Pompalanmaya çalışılan korku havası milletin sağ duyusu ile yine tutmadı.

İşte bugün de hayırcıların kullandığı enstrüman aynı: Meclis fesediliyor, Cumhuriyet elden gidiyor, diktatörlük geliyor, hanedanlık kuruluyor (!) Dikkat edin, yakın geçmişten verdiğimiz örneklerde de görüleceği üzere, muhalefet ne zaman bu propagandaya yapışmış ise, o kadar çok özgürlük, o kadar çok hizmet gelmiş.

Ben buradan samimi bir şekilde hayır oyu vermiş insanımıza sesleniyorum!

Ne olur şu hakikati görün. Son on beş senede ülkenin nereden nereye geldiğine bir bakın. Muhalif söylemlerin kaygı diye sizlere göstermeye çalıştığı olumsuzluklardan hangisi bugüne kadar gerçekleşti? Bu ülkede haremlik-selamlık otobüsler mi faliyete geçti (millet isterse pekala olabilir), şeriat mı ilan edildi, laiklik mi Anayasa’dan çıkarıldı, Meclis mi feshedildi, dün meyhaneye giden bugün gidemiyor mu, sizi zorla camiye götüren mi var? Bunlar hep boş, soyut, icraat ve proje üretemeyenlerin maksatlı muhalif söylemleridir. Sürekli dile getirilen bu muhalif söylemlerin aksine Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmamış sayıda ve vasıfta okullar, tüneller, köprüler, hastaneler, yollar yapıldı. O sebeple her fırsatta dedik ki, her okur-yazar vatandaşın anlayabileceği ve en fazla bir saatini alacak şu Anayasa değişiklik maddelerini okuyunuz ve kararınızı kendiniz veriniz. Ama olmadı, yine bu ülkenin % 48’i Anayasa değişiklik metnini okumadan, boş korku propagandalarından etkilenerek oy kullandı. Ne yapalım, tercih milletin ve hepimiz saygı duymak zorundayız; % 48’e de, % 52’ye de…

Neticeyi Kürt Kardeşlerimiz Belirlemiştir

Çözüm sürecini suistimal eden PKK ile etkin mücadelenin semeresi hemen alındı. Artık mahalle ve sokaklarında Devletin emin ellerini gören bölge halkı, serbestçe oyunuevet’tenyana kullandı. Geçmişte Çanakkale’de civanmertlik gösteren Kürt kardeşlerimizin bugüne kadarki oylarının rengi, Devletimizin bölge halkının can ve mal emniyetini temin edememesinden ileri geliyormuş. Anladık ki, Doğu ve Güneydoğuda Devlet varlığını hissettirir ve öyle ki insanların mal ve can güvenliğini sağlarsa, bölge halkı serbestçe sağduyudan yana oyunu kullanacaktır. Kürt halkı dindardır. Bu bölgede Alparslan’dan kaç asır evvel gelip Anadolu’nun manevi fethi için gayret sarf etmiş Allah dostları metfun yatıyor. Bunca evliyaullahın torunlarının, Marksist-Leninist, dinsiz PKK’ya teveccüh göstermesi mümkün mü? Asla değil. Geçmiş seçimlerde PKK uzantılı malum partinin desteklenmesine dair bu oylar olsa olsa Ammar bin Yasir (ra)’in “Ubel” zikrinin günümüzdeki tezahürü olabilir. O sebeple bu seçimde evet’in mihenk taşı olan Doğu ve Güneydoğuya Devletimizin hassaten eğilmesi ve ciddi vefa göstermesi gerekir.

AGİT’in Referandum Raporu

Referandum öncesi iç işlerimize müdahale etmekten çekinmeyerek alenen hayır propagandası yapan Batı, Referandum’da istediği neticeyi alamayınca, referandum sonucunu itibarsızlaştırmak, meşruiyetine gölge düşürmek için elinden geleni yapıyor. Son olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, referandum süreci ile alakalı rapor hazırladığını duyurdu. Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli olduğu yönündeki kararını bahane ederek milli iradeyi yok saymaya çalışıyor. Şimdi her akıl sahibine basit bir soru soruyorum: Dışarıdan getirildiği açıkça iddia edilmeyen ve haliyle ispat da edilemeyen oy pusulalarını, sandık görevlilerinin ihmali yüzünden geçersiz sayarak, onca vatandaşın oy hakkını çöpe atıp gasp etmek mi demokrasiye daha uygundur, yoksa bu basit ve şeklî eksikliği görmezden gelerek seçim pusulalarını geçerli saymak mı daha uygundur? Bakınız, dikkatinizi çekiyorum: Hayır cephesinin mühürsüz zarflar dışarıdan getirilmiştir, sonradan doldurulmuştur diye bir iddiası yok. Sadece “mühürsüzdür, geçersizdir” iddiası var.

AGİT, bu şekli basit ve milli iradenin tezahüründe sapmaya yol açmayan hataların peşinde koşacağına, Avrupa’yı sigaya çeksin. Referandum öncesi bizzat Avrupalı devletler eliyle yürütülen hayır propagandalarının hesabını sorsun. Desin ki, ey üye devletlerimiz, siz nasıl diğer üye devletimiz olan Türkiye’nin kendi iç meselesi olan referanduma karışırsınız, halkın iradesini etkileyecek uygulamalar ve propagandalar yaparsınız diye bunun raporunu tutsun. Bunun raporunu tutamaz. Çünkü küfür tek millettir. Küffar, özüne dönme gayreti olan Türkiye karşısında tek yumruk olmuştur. Şükür ki idarecilerimiz de bunun farkında. (Keşke hayır diyen diğer kardeşlerimiz de farkında olsalar.) Bu sebeple artık bu ülkede “Batı ne der” kaygısı ile değil, “milletimiz ne diyor” fikri ile adımlar atılıyor. Böylece Türkiye, git gide tarihi liderlik konumuna doğru emin adımlarla ilerliyor.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.