Aşağıdaki yazı dört yıl önce bir reklam üzerine yorum olarak kaleme alındı. Bugünkü benzer tartışmalar bağlamında nerede durduğumuzu vurgulamak için yeniden yayınlıyoruz.
Filli Boya Kadınlar Günü reklamı ses getirdi. Birileri yererken Ahmet Hakan da sahip çıktı. Yerenleri yerdi. Biz doğruları eğrilerden ayırarak kısa bir değerlendirme yapacağız.
Edinebildiğim bilgilere göre Filli Boya yabancı ortaklı yerli bir şirket. Ana ortak genç bir Türk bayan. Sosyal medyayı kullanan ve “Hayır” cephesinde bile rol alan bir aktivist.
Bunları geçelim. Doğru olduğuna inandıkları olguları ve doğruları işledikleri kadınlar günü reklamı yapmışlar. Art niyet taşındığını sanmıyorum. Ama düzeltilmesi gereken hususlar var. Reklamları ile bize bu fırsatı verdikleri içinde kendilerine müteşekkirim. Şimdide dikkat çekilen hususları kısaca değerlendirelim:
Kız Çocuğu Okumalı
Kız çocuğu elbette okumalı/okutulmalı. Kur’ân’ımızın ilk emri oku değil mi? İslâm kadını kız çocuğunu, eş ve ana olarak değerlendirir. Özellikle kız çocuğu bir toplum mimarı gibi yetiştirilmeli. Bizim ana sorunumuz eğitim sistemimizin yetersizliğidir. Bir taraftan sığ görüşlü Müslümanlar diğer taraftan jakoben laikler kadınlarımızın önünü kesmişlerdir.
Kız Çocukları Küçük Yaşta Evlendirilmemeli
Kabul edelim. Geleneksel din anlayışımızda ergenlik öncesi evlilikler bile onaylanmıştır. Ama yüce Kitabımız Kur’ân’i Kerîm’de evlilik için ergenlik ve rüşd şartı getirilmiştir. Bir diğer anlatımla evlilik sözleşmesinin gereklerini yerine getiremeyecek çocukları evlendirmenin hiçbir yararı yoktur; zararı bile vardır. Ama hormonlu gıdaların ve pornografinin yaygınlaştığı dünyamızda kız çocukları 9-10 yaşlarında adet görmeye başlarken Amerika’da her yıl 13-17 yaş gurubu arasında ki yaklaşık 500 000 kız çocuğu kürtaj olmaktadır.
Denge Kur’ân’ımızın ergenlik ve rüşd şartı ile sağlanmalıdır.
Hamile Kadın Toplum İçine Çıkmalıdır
Elbette çıkmalıdır. İnsaflı olalım, bunun aksini söyleyen de yoktur, hamile olan kadın baş tacımızdır, geleceğimizdir. Çünkü o, Cennet’in ayakları altına serildiği ana olacaktır. Güzel bir geleneğimiz var, hamile bolca elbise giyinir. Böylesi giyim sağlıklıdır, estetiktir. Gebeliğin ileri dönemlerinde, gebeliği açığa vururcasına dar bir tişört giyinerek toplum içine çıkmak bize göre sağlıksız olmanın yanında gebeliğin kutsallığına/saygınlığına gölge düşürebilen güzellik yoksunluğudur.
Kadın Dövülemez ve Öldürülemez
Yalnız kadın değil erkek de çocuk da dövülemez ve öldürülemez. Sebepsiz hayvan da öldürülemez. Bunun aksini savunabilecek insan tasavvur edilemez. Ama mağdura ve maktulün varislerine söz hakkı tanıyan af ve tazminat seçenekli ölüm cezasına karşı çıkanlar da sorumlu olduklarını bilmelidirler.
Kadın Kısa Giyinmiş Kimseyi Bağlamaz
Biz Müslümanız bizi bağlar. Bağlar da bu bağlama bize asla fiilen müdahale hakkı bize vermez. Ama uyarı görevi yükler. Çünkü erotik olarak nitelenebilecek bir giyim tarzı yalnız giyineni değil, etkilenebilecek çevresini de ilgilendirir. Biz dinimizin ölçülere uygun olup kadını dişliği ile değil kişiliği ile öne çıkaran sade ve sadeliği içinde estetik bir giyim tarzını öneririz.
Kadın Gülebilir
Cinsel içerikli bir mesaj olmaması koşulu ile kadın da tebessüm eder, erkek de. Peygamberimiz her anında tebessümlü idi. Peygamberimizin bir uyarısından alınan ilhamla olsa gerek görgü kurallarımızda kahkaha ile gülmek, değil kadın için erkek için de güzel bulunmaz, erdem sayılmaz. görülmez. Bu vesile ile biz de gelin tebessüm seferliği başlatalım.
Kadın Çalışmalıdır, O Bereketlidir
Kadın eştir, anadır. Görevlerini yapan kadın berekettir. Kadın bizim inancımız ve geleneğimizde üstlendiği eşlik, analık, akrabalık ve komşuluk görevleriyle ağır sanayi işçisi gibidir. Emeklilik dönemi de yoktur. Ama biliniz ki evinin dışında çalışma görevi de yoktur; ailevî ve toplumsal şartlar gerektiriyorsa özel çalışma şartları içerisinde çalışabilir, üstelik çalışması da cihad olur.
Kadınlar Atatürk Çocuklarıdır
İşte bu olmadı. Biz erkeklerimiz ve kadınlarımızla Atatürk’ün çocukları değiliz. Biz Ülkemizin çocuklarıyız. Bizde Musevî ve İsevî ifadesi vardır da Muhammedî söylemi yoktur. Yani hiçbir Müslüman kendisini “Ben Muhammedî’yim” diye tanıtmaz. Çünkü biz kendimizi Peygamber de olsa hiçbir insana nispet etmeyiz.
Sanıldığı gibi bu tavır Atatürk’ü sevmek de değildir. Biz insanları erdemleri ile kabul etmeli ama hatalarını da görmeliyiz. Hem yeni tek adamların çıkmasına karşı çıkıyor, hem de tek adam geleneğini putçu bir mantıkla yaşatıyoruz. Olur şey değil.
Yazımızı uzatmamak için bu kadarla yetiniyoruz Vesile olanlara teşekkür ederiz.