Yüce Rabbimiz insanların rızkını vermesini kendi varlık ve birliğinin delili olarak zikretmektedir. Nitekim Fâtır Suresinde:
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
“Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın! Düşünün! Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran Allah’tan başka bir yaratıcı mı var da ona tapıyorsunuz? Ondan başka hak mabut/ gerçek tanrı yoktur. Böyle iken nasıl oluyor da yanlış yollara çekilip (imandan inkâra) çevriliyorsunuz, batıl iddialar peşinde koşuyorsunuz?” (Fâtır, 35/3) buyrulmuştur.
Ankebût suresinin 16-17’inci ayetlerinde:
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (16) إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا فَابْتَغُوا عِنْدَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
“(Ey Rasûlüm!) İbrahim’i de an. O kavmine söyle demişti: Allah’a kulluk edin ve O’nun emirlerine karşı gelmekten sakının. Bilirseniz sizin için hayırlı olan budur..
Siz Allah’ın dışında birtakım putlara tapıyorsunuz, bunların ilah olduğunu iddia ederek yalan uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah’ın dışında taptıklarınız, size bir rızık veremez. O halde siz rızkınızı Allah katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Çünkü sonunda yalnız O’na döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/16-17)
Ayette geçen “tahlükûne ifken” ifadesi, iki manaya gelmektedir. Bunlardan biri “yalan söylemek, yalan uydurmak”, diğeri de “bir şeyi yapmak, meydana getirmek” manasınadır. Nitekim Tabiinin büyük âlimlerinden Mücahit ikinci manayı tercih ederek ayeti; “Ellerinizle birtakım putlar yapıyorsunuz, onlara ilah ismini veriyorsunuz” şeklinde açıklamıştır. (Begavi, Mealimü’t-tenzil, s. 993)
Allah Teâlâ Peygamber Efendimize zaman zaman önceki peygamberlerin kıssalarından, tebliğ ve irşatlarından, ümmetleriyle aralarında geçen tevhit mücadelesinden bahsetmektedir. Kur’an-ı kerimde kendisinden en çok bahsedilen Peygamberlerden biri de İbrahim (a.s.)’dır. Mekkeli müşrikler gibi İbrahim (a.s.)’ın kavmi de putlara tapıyorlardı.
İşte Allah teâlâ bu iki âyet-i kerimede Hz. Muhammed (sav)’e, kendisinden önce Hz. İbrahim’i, kavmine Peygamber olarak gönderdiğini hatırlatıyor ve Hz. İbrahim’in, kavmine nasıl tebliğde bulunduğunu, onları tevhide nasıl davet ettiğini anlatıyor.
Hz. İbrahim kavmine şöyle demişti:
Siz, sizi yaratan Rabbinize kulluk etmeyi bırakıyor, size hiçbir faydası dokunmayan ve sizden hiçbir zararı def edemeyecek olan kendi ellerinizle, ağaçtan, taştan, tunçtan yapmış olduğunuz putlara tapıyorsunuz.
Yalan uydurarak bunların ilah olduğunu iddia ediyorsunuz.
Bu aciz ve zavallı varlıklara tapmayı bırakıp sadece Allah’a kulluk edin.
Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirin, O’nun emirlerine karşı gelmekten sakının.
Eğer hayrı şerden ayırt edebilecek kadar aklınız varsa bu sizin için daha hayırlıdır.
Allah’ın dışında tapmış olduğunuz size herhangi bir fayda sağlamaktan âcizdirler. Onlar size rızık da veremezler.
Öyle ise siz, rızkı putlardan değil, Allah’tan isteyiniz.
Sadece Allah’a kulluk ediniz ve size vermiş olduğu nimetlerden dolayı O’na şükrediniz.
Biliniz ki siz öldükten sonra tekrar diriltileceksiniz ve Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz.
O, sizi bu dünyada bütün yaptıklarınızdan hesaba çekecek ve herkese, layık olduğu karşılığı verecektir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi