Rusya gezisine, 2009 yılının Ağustos’unun ikinci yarısında, Eman Tur organizesi ile çıktık. Gezi başkanımız, bilge rehber Mustafa Saraç’tı. Bu seyahatte oda arkadaşım Ahmet Ziya İbrahimoğlu idi. Kafilemizde Ülker ailesinin torunu Ali Ülker ile eşi ve de Eman Tur’un ortağı Bülent Katkak kardeşimiz vardı.
Sudan seyahatimizde bolca notlar tutan Ahmet Ziya kardeşim, Rusya seyahatimizde ne not tutmuş, ne de resim çekmişti. Sorduğumda Rusya gezimizle ile ilgili pek bir şey hatırlamadı.
Bu seyahatimize Moskova ile başlayıp St. Petersburg ile noktaladık. Bizim arama motoru Yaani ile internete girilip aransa, Moskova ve St. Petersburg ile alakalı pek çok bilgi edinilebilir. Bu sebeple ben, bizzat görüp gezdiğim yerlere ve tanık olduğum olaylara ilişkin bazı hatıralarıma değinmekle yetineceğim.
Moskova
Moskova’da, onunla özdeşleşen Kızıl Meydanı birkaç kez turladık. Çevresinde de birden fazla oturup bir şeyler yedik içtik. Meydanın bir köşesindeki Kremlin sarayını dışarıdan gördük. Kızıl Meydan’ın bir diğer köşesindeki Aziz Vasili Katedralini gezdik. Katedral de olsa Allah’a adanmış bu mabedin fizik ihtişamından etkilenmemek mümkün değil.
Katedralin kapısında bir köşede gördüğüm çok yaşlı dindar Rus kadınını, nedense hiç unutamadım. Beli bükük, saf bakışlı görüntüsü, merhamet duygularımı harekete getirmişti. Bu kadın dar muhiti içinde Hz.
Muhammed’i ve onun tebliğ ettiği Kur’an‘ı ve içeriğini nereden öğrenebilirdi ki? Teslis’e bulaşmış olsa da, Allah ve ahiret inancıyla ebedi hayatını kurtarabileceğini ümit ederim. Allah kullarına merhametli değil midir?
Gezebildiğimiz Moskova metrosu ve her bir durağında görülen değişik sanatsal çizimler, gerçekten görülmeye değerdi.
Moskova da Tatarların devam ettiği mescitte kalabalık bir cemaatle akşam namazını kıldık.
Yapılmakta olan Moskova Camiini de dışarıdan izledik. Bu cami Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Putin’in katıldığı bir merasimle 23 Eylül 2015’ de resmen açıldı.
Unutamadığım bir anım da yerli komünistimiz Nazım Hikmetin büyük ve bakımlı bir mezarlıktaki kabrine ibret için uğrayışımızdır. Nazım, materyalist olarak mı öldü bilmiyorum, ama gençliğinde imanını yansıtan şiirleri olduğunu duymuş, hatta bir iki tanesini de okumuştum. İnkârcıların kabirlerine dua için gidilmez ama ibret almak için gidilebilir. Ruhu yabancılaşan insanların, bedenlerinin de yabancı diyarlarda kalması, insana hüzün veriyor ve imanınızı koruyabildiğiniz için de hamdinizi artırıyor.
Moskova’dan uçakla Sen Petersburg’a geçtik ve orada dört gün kaldık. 200 yıl başkentlik yapmış bu 300 senelik şehir, planlı ve gerçekten güzel. Neva nehri ve yapay kanallarla bezenmiş bir kent. Katedralinin de uzaktan ihtişamlı bir görüntüsü var.
Deli/Büyük Petro’nun inşa ettirdiği saray gibi binalarıyla da ünlü olan bu şehirde ilk şehir turuna çıktığımızca rehberimiz bize Saint Petersburg’a 11 ay yağmur yağdığını, her gün dört defa yağmur yağıp ardından yakıcı güneşin kendisini gösterdiğini söylemişti.
İstanbul doğumlu ama Rize asıllı olduğum ve son birkaç yıldır sıla-ı rahim yaptığım için, bir Rizeli olarak şehrin bu özelliği dikkatimi çekmişti. Rize de çok yağış alan bir ilimizdir ama Sen Petersburg kadar olmasa gerek. Kaldığımız dört gün içinde rehberin yağmurla ilgili söylediklerine tanıklık ettim.
İki Minareli 3000 Kişilik Cami
St. Petersburg’da 1913 yılında açılan ve Tatar Camisi olarak da bilinen yaklaşık 3000 kişilik bir cami var. 49 metre yüksekliğinde iki minaresi olan bu caminin kubbesi de 39 metre yüksekliğinde. Turkuaz renkli çinilerle süslü olan bu camide Cuma namazını kalabalık bir cemaatle kıldık.
Eman Tur’un rehberi Mustafa Saraç bana “geldiğimizi duyurabilirsek Cuma namazını kıldırabileceğimi” söylemişti. Ben de, ciddi ciddi kafamı ve kalbimi hazırlamıştım. Camiye girip de cemaati görünce, bunun mümkün olamayacağını anladım. Böylesi büyük ve merkezi bir camide resmi mercilerin onayı dışında hiçbir kişiye görev teklifi yapılamaz. Bu durum Ülkemizde de böyledir.
Üç Katlı Dev Kitabevi
Saint Petersburg’da oturup çay-kahve içtiğimiz ve isteyenin oturup kitap okuyabileceği Sınger isimli üç katlı bir Kitap-Cafe de uğradığımız yerlerden biri oldu. Binlerce satılık kitabın sergilendiği bu kitapçıda, yaklaşık 6-7 yıl sonra İslam’a Göre Cinsel Hayat kitabımın Rusça’ya çevirisinin de satılabileceği, hakikaten aklımıza gelemezdi. Hamdolsun kitabımız Rusçaya çevrildi ve 2016 da Moskova‘da 5000 olarak basıldı.
Gizli Kalmak Mümkün Değil
Benim açımdan çok özel iki olay yaşadığımı belirtmeliyim. Bunlardan birincisi şöyle:
Eman Tur, bizi şehrin oldukça dışında tatarların işlettiği bir pide salonuna götürdü. İçeriye girdiğimde arka masaların birinden iki üç kişi kalkarak bana doğru geldiler ve ‘hoş geldiniz hocam’ dediler. Meğer Konyalı olan bu arkadaşlar da bizim gibi geziye çıkmışlar ve önerilen bu yerde, hatıra olacak şekilde karınlarını doyurmak istemişler.
Orada bir daha anladım ki bizim gibi az çok tanınan insanlar nereye giderlerse gitsinler gizli kalamazlar. Biz, görevli meleklerin bize refakat ettiğini, iradeli sözlerimizi tescil edip işlerimizi filme aldıklarını bildiğimiz ve sorgulanacağımıza inandığımız için zaten günahlardan korunmaya çalışıyoruz. Bizim için sakınca yok. Yaptıkları suçların ve günahların gizli kalacağını sanan gafiller iyice düşünmelidirler.
Tam burada yeri geldiği için değineyim; kaldığımız otelin salonunda dış görüntüleriyle ilgi çekici olan kadınlar görebiliyorduk. Bu kadınların müşteri olmadığını, para karşılığı günahkârlara hizmet ettiklerini öğrendik.
Kur ‘ani Tasvirlerle İnsan Doğasının Kaynaşması
Benim zaviyemden anlamlı olan ikinci olaya gelince… Bu gezimiz Kur’ân ve ‘Sünnet Işığında Cennet Hayatı’ isimli eserimi yazdığım döneme rastladı. Bu gezi bana, Kur’an’daki Cennet tasvirlerinin insan doğasıyla örtüştüğü hakikatini kanıtladı. Tekrara düşmemek için seyahatimizden dönüşümde adı geçen kitabıma düşürdüğüm notu, buraya almak istiyorum:
“Saint Petersburg: Kaderin sevki ile olacak, kitabımızı yazarken gezdiğim Rusya’nın Saint Petersburg’u, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Yılda bir ay güneş gören bu şehir, bol yağmurlu ve yemyeşil bitki örtülüdür.
Böyle iken şehir, yapay kanalları, sarayları göz alıcı bahçeleri, bahçelerinde oluşturulan nehircikleri, fıskiyeleri, altın- gümüş takı ve eşyaları ve de sanat eserleriyle ünlüdür.
Bu da gösteriyor ki, insan fıtratı; eğilimleri ve özlemleri dünyamızın her yerinde aynıdır. Daha açık bir anlatımla ifade edersek yeşil bitki örtüsüne -göllere – nehirlere ve altından -gümüşten mamul süs eşyasına eğilim genel niteliklidir. Herhangi bir coğrafyanın insanına özgü değildir. Bunun içindir ki Cennetin maddî nimetleri bunlarla nitelenmiştir.
Bu sebeple M. Hamidullah (Merhum) ve benzeri âlimlerimizin ”Arabistan gibi çöllük bir ülkenin, okur yazar olmayan basit köylüleri olan bedevîlerine, bu ilâhî ve göksel kavramları anlatabilmek için başka hangi çare ve yöntemlere başvurulabilirdi ki?” şeklindeki Cennet tasvirlerini, onlar için seçilmiş anlatımlar olarak belirleyen ifadelerine katılmamız mümkün değildir. (M. Hamidullah. İslâm Peygamberi, Beyan, İst. 2004, s. 600, Madde 1166)
(DEVAM EDECEK)
ALİ RIZA DEMİRCAN