Son günlerde Türkiye’deki siyasi rüzgar çok keskin dönüşlerle hepimizi şaşırtmakta. Bu Türk siyasetine girmiş bir değim olan” Siyasette bir saat bile çok uzun bir zamandır” ifadesini hatırladığımızda aslında bu rüzgarın keskin yön değiştirmesine şaşırmamak gerekiyor. Artık her yerde gündem Saadet Partisi. Televizyonlarda, köşe yazarlarının gündemlerinde, haber sitelerinde Saadet Partisi ilk sırada…
Peki ne oldu da Saadet Partisine bu ilgi bu kadar arttı? Şu anda Saadet Partisinin seçimleri çok bariz biçimde etkileyecek bir oy potansiyeli gözükmüyor. Buna rağmen İktidar partisinin ve muhalefetin yoğun bir ilgisi var. Neden?
Biz bu konuya bakarken ilk fark ettiğimiz şey, Saadet Partisi’nin bir türedi parti olmadığı, 45 yıllık vizyon ve misyon yüklenmiş, milletin öz değerleri ile bütünleşmiş milli ve yerli tanımlamasında eksiklik görmediğimiz, dışa bağımlı olmayan, kendi özgül ağırlığını düşen oy potansiyeli ile de kaybetmeyen, Erbakan hocanın ‘’hakkı üstün tutmak’’ prensibi ile hareket eden köklü bir siyasi partimiz.
Saadet Partisi’nin kendi içindeki çatışmalar, eleştiriler bu temel düsturları red etme adına değil, her partide olabilecek aile içi küçük kavgalardır. Bu kavgalar şayet çözülebilseydi, Saadet Partisi’nin ana muhalefet partisi olmaması için hiç bir neden yoktu. Bu işin çözülmesi gereken ayrı bir boyutu.
Sayın Temel Karamollaoğlu’nun ‘’kesin bir şekilde ifade ettiği kendi adaylarını çıkarma konusu nettir. Basında Saadet Partisi’nin ittifaklara girdi, girecek, girmeli şeklinde Saadet Partisi’nin kararı görmezden geliniyor,Neden?
Elbette bu tutum siyasi bir abluka olarak da okunabilir. Bir gerçek var ki şuanda görünen oy’unun dışında Saadet Partisi’nin özgül ağırlığı ile toplumda harekete geçmemiş bir potansiyeli var. Haklı olarak hissedilen bu potansiyel, seçimlerin sonucunu etkileyecek niteliktedir.
Bu süreçte Saadet Partisi’nin çıkaracağı aday,, siyasette yıpranmış eskimiş bir yüz değil, bütün toplumu kuşatacak, toplumsal sorunları çözecek program ve önerisi, vizyonu, bilgiyi ve projeyi tüm topluma taktim edebilecek bir aday olmalı.Öyle ki muhalefet ve iktidar seçmeni tarafından da kabul edilebilir bir aday, Saadet Partisi’ni yeniden şahlandırabilir.
Ancak bu Saadet Partisi’nin İktidar ya da muhalefet ile belli konularda uzlaşarak muhtemel ikinci turda kendi adayının desteklenmesini ya da başka bir adayın desteklenmesi konusunda uzlaşma sağlama anlayışı, Saadet Partisi’nin geleneğinde olduğu gerçeğini de belirtmek gerekir.
Erbakan hocanın eğitim mektebi diyebileceğimiz Saadet Partisi, Erbakan hocanın önemli gördüğü konuları görüşmelerde gündeme getirmelidir. Bunlardan en önemli iki konu Dış politikadaki eksen kaymaları, ekonomideki Borca Dayalı Para Sisteminin faiz ile devleti ve milleti sürekli sömürmesidir.
Belki dış politikada % yüz anlaşmak mümkün olmayabilir. Ama hem muhalefet hem de iktidarla ekonomideki faizin sömürü düzeni olarak sürdürülmesine itiraz konusunda itilaf çıkacağını düşünmüyorum.
Sorunu çözmede kabiliyetler, gerekçelendirilerek milleti direk ilgilendiren bu ekonomik sorun, Saadet Partisi tarafından da ötelenebilecek bir konu değildir.
Saadet Partisi’nin adayı bu konuları iyi bilen, iyi pazarlık yapabilecek, muhalefetinde iktidarında kabul edeceği çözüm önerilerine sahip bir aday olması gerekir. Unutulmamalıdır ki şu anki kilit parti olma niteliği Erbakan hocanın topluma çözüm önerdiği bu ilkelerden gelmektedir.
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi