Hûd sûresi 115.-116. ayetlerinin klasik ve modern dönem tefsirlerinin projeksiyonunda yorumlanmasıyla sınırlı bu yazıda amaçlanan şey, insanî erdemlerden sabrın ve bozgunculuğa engel olmanın önemine dikkat çekmektir. Bu iki ayet, insan davranışlarının sonuçlarına odaklanmaktadır. Ayrıca, yazıda fesadın toplumlar üzerindeki olumsuz etkileri ve erdemli insanların kötülüğe mani olma sorumluluğu ele alınmaktadır. Elde edilen bulgulara göre ilahi ödülü hak etmek isteyenlerin sabretmesi, kurtulanlardan ve Allah katında değerli kullardan olmak isteyenlerin de fesadı ortadan kaldırma çabası içinde olmaları gerekir.
Hûd sûresinde dosdoğru olma emri, aşırı gitme yasağı (Hûd 11/112), zulmedenlere eğilim göstermenin men edilmesi (Hûd 11/113) ve namaz kılmanın emredilmesinin (Hûd 11/114) ardından sabretme emri gelmektedir: “Sabret. Şüphesiz Allah, iyi şeyler yapanların ödülünü ziyan etmez.” (Hûd 11/115). Sabır, salih amellerden biridir. Ayetteki “iyi şeyler yapanların”, namaz kılanlar ya da samimi kullar olduğu belirtilmiştir. Aslında yapılan “iyi şeyler” ödüllendirilmediğinde o iyilikler ziyan edilmiş olmaz. Ödül, iyi şeylerin zorunlu sonucu değildir. Buna rağmen, yüce Allah iyi şeyler yapanların ödüllendirilmesini kendisine vacip kılmıştır. Bu da rabbimizin kullarına karşı ne kadar cömert olduğunu göstermektedir.
Kur’an, erdemli kişilere kötülüğü engelleme görevi vermektedir: “Keşke sizden önceki ümmetlerden fazilet sahipleri olsaydı da (insanları) yeryüzünde fesat çıkarmaktan men etselerdi. Onlardan kurtardıklarımız da pek azdır. Zalimler ise kavuştukları nimetin ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular.” (Hûd 11/116). Yüce Allah, fesat çıkaranların içinde sayıca az bulunan erdemli kimseleri azabından kurtarmıştır. Adaletin ve zulmün ne olduğunu iyi bilen erdemli kimselerin bozgunculuğu engellememeleri, fesadın yaygınlaşmasına neden olur. Bu durumda bozgunculuk yayılır ve onlar da bundan zarar görür. Erdemli kimselere “Neme lazım?” tavrı yakışmaz. Bu lakayt tavır sahibi kimselerin, fesat çıkaranlarla eşit oranda azabın muhatabı oldukları kesin değilse de onlar, Allah katında fesat çıkaranlar gibi değersiz kimselerdir. Kazanmanın hedefi, dünya ile sınırlıysa bu hedef insanı zalimleştirir. Ahirette hesap verme bilincini köreltir. Ayetten anlaşıldığı kadarıyla toplumları yok oluşa götüren şey, bozgunculuğun yaygın hâle gelmesini engellemeye çalışmamak, dünya malını çoğaltmayı hayatın merkezine almak ve vahye değil, arzulara uymaktır.
Hûd sûresi 115.-116. ayetleri ekseninde bu yazıda sabrın ve fesadı önlemenin değerine vurgu yapılmıştır. Bu ayetler, bizlere sabrın ve erdemli davranışların ödüllendirileceğini hatırlatırken, aynı zamanda kötülüğü engellemenin de bir sorumluluk olduğunu vurgular. Günümüz dünyasında, sabır ve erdemli davranışlar her zamanki gibi sağlıklı bir toplumun tesis edilmesi açısından oldukça değerlidir. Ayrıca, fesadın (şiddet eylemleri, toplumsal korku ve endişe yayma, adaletsizlik, ayrımcılık, ırkçılık, kişisel verilerin ihlali, siber suçlar, yanıltıcı bilgi ve psikolojik operasyonlar, toplumların bilinçli bir şekilde manipüle edilmesi vb.) yayılmasını önlemek için elimizden geleni yapmalıyız. Toplumda adaleti ve barışı korumak için çaba göstermek, bu ayetlerin bize öğrettiği gibi Allah’ın lütfunu kazanmamıza ve kurtuluşa ermemize yardımcı olacaktır. Söz konusu iki ayetteki vurgulara göre hayatımızı düzenlersek hem dünya hem de ahirette Allah’ın izniyle mutluluk bizim olacaktır.
MURAT KAYACAN
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…