İslam dinini Kur’an-ı Kerim’den öğrenmemiz gerekir. İslam adına çok şey söylenmekte ve yazılmaktadır. Bazen adamı uzun süre dinliyorsunuz. İslam dini adına hep masal, hurafe ve uydurma şeyler dinliyorsunuz. Sanki bütün ayetler mensuh ve bütün hadisler mevzuymuş gibi davranır. Yaşasın hikayeler, sloganlar! Bu tür insanların zararından korunmak için, İslam dinini ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerimden öğrenmemiz gerekir. Aşağıdaki ayetleri dikkatle okumanızı diliyorum:
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْفَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ
“Sana emredildiği gibi dosdoğru ol! Seninle beraber tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hepiniz, aşırıya kapılmayınız. Muhakkak ki Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görmektedir. Zalimlerden yana tavır koymayınız! Yoksa Allah’tan başka dostlarınız/yardımcılarınız olmadığı bir halde, ateş size de dokunacaktır ve sonra size yardım da edilmeyecektir.”[1][1]
Tefsir kaynaklarında bu iki ayette yer alan kavramlar hakkında çeşitli yorumlar yapılmıştır. “Zalimlerden yana tavır koymayınız!” cümlesi, zulüm işleyene meyletme, ona yakınlık gösterme, onun yaptıklarına razı olma ve kalben de olsa onun yaptıklarını onaylama anlamlarında yorumlanmıştır. “ateş size dokunacaktır” ifadesi ise, iki anlamda değerlendirilmiştir:
1 – Zalimlerden yana tavır koyduğunuz için ahiret hayatında cehennem ateşinde yanacaksınız.
2 – Dünya hayatında kendilerinden yana tavır koyduğunuz zalimlerin ateşi bir gün size de dokunacak, onlardan yana tavır takındığınız için bir gün size ateşin yakması gibi acı verecek sıkıntılar yaşayacaksınız.[2][2] Çünkü zulüm, karşılıksız kalmamaktadır. Bırakın zalimleri, onlardan yana gönül koyanlar bile dünya hayatında Allahtan şiddetli tokatlar yer, başlarına yağan bela ve musibetler ateşin yakması kadar acı verir. Ahiretteki ateş ise, ayrı bir cezadır.
Aslında bu iki ayette üç önemli vasiyet yer almaktadır:
1 – “Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!” emri, Hem Hz. Muhammed’e (sav.) hem de inanan tüm insanlara yöneliktir. Yüce Allah bu emriyle bizlere her konuda dosdoğru olmayı emretmektedir. Bilindiği gibi Fatiha suresinde de dosdoğru olmanın gereği anlatılmaktadır.
2 – “Hepiniz, aşırıya kapılmayınız” hitabı, inanan kullara yöneliktir ve onda, azgınlık ve taşkınlıktan uzak durma, haddi aşmama emredilmektedir.
3 – “Zalimlerden yana tavır koymayınız!” emrinde ise, yukarıda izah ettiğimiz gibi zalimlere meyletmeme, onlardan uzak durma, hiçbir surette zulümlerinde onlara yardımcı olmama, asla onlara güvenmeme ve yanlarında yer almama emredilmektedir. “Ateş size de dokunacaktır” ifadesinde, mecazi bir anlam vardır ve ateş gibi yakan, rahatsız eden bir acı ile karşılaşacaksınız demektir.[3][3]
Müslüman geçinen her kişinin bu ayetleri iyice okuyup hayatlarını ona göre ayarlamaları gerekmektedir. Hak ve adalet, hiç kimsenin maddi veya manevi hakkını yememek, kendi hakkını da başkalarına yedirmemektir. Bunu ihlal etmek, zulümdür. Allah tüm âlemlerin rabbidir. Hiçbir insanın maddi veya manevi hakkının ihlal edilmesine sebep olmamak, bunu yapanlardan yana da tavır koymamak gerekir. Çünkü böyle bir uygulama, zulümdür. Günümüzde hak eden çok kişinin hakkı kendisine verilmemekte ve bu hak başkalarına verilmektedir. Kim olursa olsun, sevelim veya sevmeyelim, birinin hak ettiğini kendisine vermememiz ve hak etmeyen birine de hak etmediğini vermemiz zulümdür. İster sakallı olsun ister sarıklı olsun ister cübbeli, ister evliya, mücahit geçinen İlahiyatçı, akademisyen, din adamı, cemaatçi, tarikatçı vesaire olsun, insanlar arasında ayırım yapan, kendi diline, dinine, kültürüne, malına, canına, fikir ve düşüncesine, maddi manevi tüm değerlerine tanıdığı hak ve adaleti herkese aynı şekilde tanımayanlar, zulüm yolundadır. Bu tür hareketler içerisinde bulunanları Müslüman kabul edip maddi veya manevi menfaat için onlardan yana tavır koymak, bile bile onların ateşiyle yanıp ceza almayı hak etmek demektir.
Her konuda hak ve adaletten yana tavır koyup ateşten korunma duygu ve düşüncesiyle herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
[4][1] Hûd 11/112, 113.
[5][2] el-Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, II, 507 vd. ;
[6][3] Abdurrahman Hasan Habenneke el-Meydânî, Meâricü’t-Tefekkür ve Dakâiku’t-Tedebbür, Dâru’l-Kalem, Dımaşk 2000, X, 512 vd.
Prof. Dr. Nurettin Turgay