Önceki yazılarımızda, ‘kendilerine iktidarverilince namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve iyiliği emredip kötülüğü engelleyen müminler olmayı’emreden Hac/41. âyetin, bir manada ‘bunları kaybedenler iktidarı da kaybederler’dediğini; buna karşılık, “ticaret ve alışveriş” başta olmak üzere insanları peşinden sürükleyen her tür dünyevi meşguliyetin kendilerini Zikrullah’tan, namazı ikâme etmektenve zekâtı vermekten alıkoymadığı “adamlar”ın ise Nûr/37’de övüldüğünü söylemiştik.
Bu yazıda ise, ‘Allah bize lütfederse biz de görevlerimizi yapıp sâlihlerden olacağız’ diye söz veren ama lütfa erince görevlerini yapmayıp namazı-niyazı terkedenlerin tipik örneği Sa‘lebe’yi anlatacağız:
“İçlerinden kimi de Allah’a (şöyle) ahdetmişti: ‘Eğer bize lütf-u kereminden ihsan ederse, andolsun zekât vereceğiz, muhakkak ki salihlerden olacağız’.”(Tevbe/75).
Bu âyetin Sa‘lebe b. Hatıp sebebiyle nazil olduğu rivayet edilir. Şöyle ki:
Sa‘lebe, Hz. Peygamber’in (s.a) huzuruna gelmiş,
-“Ya Rasulallah! Allah’a dua et de bana mal-mülk versin.”demiş. Peygamber (s.a) de:
-“Ey Sa‘lebe! Hakkını eda ettiğin az mal, buna güç yetiremeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır.”buyurmuş. Sa‘lebe tekrar gelmiş ve:
-“Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, bana mal verirse, kesinlikle her hak sahibine hakkını veririm.”demiş.
Bunun üzerine Rasulüllah (s.a) dua etmiş, Sa‘lebe bir koyun sahibi olmuş; derken o koyun üredikçe üremiş, onun koyun sürülerine Medine dar gelmeye başlamış, o da sürüleriyle bir vadiye gitmiş; ama önce cemaat namazlarından, sonra da cumalardan vazgeçmiş. Rasulüllah (s.a) onu insanlara sormuş;
-“Malı çoğaldı, vadiye sığmaz oldu…”denilmiş. Bunun üzerine:
-“Eyvah, yazıklar oldu Salebe’ye!”buyurmuş.
Sonra Efendimiz (s.a) zekât için ona iki vergi memuru göndermiş. Birçokları bu görevlileri daha önceden hazırladıkları zekât mallarıyla karşılamışlar. Görevliler Sa‘lebe’ye varıp da Rasulüllah’ın (s.a) belli farzın ödenmesini buyuran fermanını okuyarak zekâtı istediklerinde ise, Sa‘lebe:
-“Bu cizye de neyin nesi oluyor? Bu istediğiniz şey cizyenin kendisi değilse bile benzeridir. Hele siz şimdi gidin de ben bir düşüneyim.”demiş.
“Allah onlara fazl-u kereminden ihsanda bulununca, onda cimrilik ederler ve yüz çevirip vazgeçerler.”(Tevbe/76) âyeti ona delalet etmektedir.
Vergi memurları Hz. Peygamber’e (s.a) gelip durumu anlattıklarında Efendimiz (s.a), üç kere:
-“Eyvah, yazıklar oldu Sa‘lebe’ye!”buyurmuş.
Hakkında bu âyetlerin nazil olduğunu haber alınca, Sa‘lebe zekâtı alıp getirmiş, fakat Rasulüllah:
-“Allah Teâlâ, beni, senin sadakanı kabul etmekten men eyledi.”buyurmuş.
Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra Hz. Ebu Bekir’e getirmiş, kabul etmemiş, sonra Hz. Ömer’e getirmiş, o da kabul etmemiş, Hz. Osman da kabul etmemiş ve onun zamanında yok olup gitmiş.
Böylece “Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları için Allah da o sözü kıyamete kadar kalplerinde sürüp gidecek bir nifaka çevirdi”(Tevbe/77) âyetinin hükmü zuhura gelmiş.
“Onlar bilmediler mi ki Allah onların kalplerinde gizledikleri sırlarını da, fısıltılarını da elbette bilir ve Allah hiç şüphesiz gaypleri bilendir.”(Tevbe/78)
Yani ‘Allah’ın her bilinmeyeni kesinkes bildiğini bilmediler mi de o haltları işlemeye cüret ettiler?’
(Kıssa Elmalılı/Hak Dini Kur’ân Dili, F. Razi/Tefsirü’l-Kebir, Kurtubî/el-Câmi‘vb. tefsirlerde yer alır. Kurtubi, Sa‘lebe’nin Bedir ashabından olduğundan hareketle kıssanın sahih olmadığını, İbn Hacer ise el-İsabe’de, hakkında bu âyet inen Sa‘lebe ile, Bedir’e katılan Sa‘lebe’nin ayrı kişiler olduğunu söyler. “Allah’ın emrettiği bir zekâtı Efendimizin kabul etmemesi nasıl caiz olabilir?” sorusuna da F. Razi, ‘insanlar bundan ibret alsın da, zekât vermekten imtina etmesinler diye; veya o zât zekâtını ihlâsla değil, riyâ ile getirdiği için Allah, zekâtı almaktan Efendimizi men etti’ şeklinde açıklamalar getirir.)
İmdi, mal-mülk, makam-mevki, iş-alışveriş gibi sudan bahanelerle namazıve zekâtı ihmal edenler:
-“Eyvah! Yazıklar oldu Sa‘lebe’ye!” ‘itabının benzerine muhatap olmamak için titremeli değil mi?
TAZİYE: Geçtiğimiz günlerde Hakka yürüyen dava adamı Yavuz Aslan Argunağabeye ve yazar Orhan Tutarkardeşime Allah’tan gani gani rahmet diliyorum; mekânları Cennet olsun inşaallah.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi