h) Görsel Sanatların tercihini ve istihdamını gerekli kılan bir diğer önemli sebep de bu sanat dalları aracılığı ile yapılan tahribatın aynı suretle ancak bu sanat dalları aracılığıyla onarılabilmesidir.
Yaşadığımız dönemin peygamberimizin geleceğini haber verdiği karanlık geceler misali fitneler dönemi olduğuna şüphe yoktur. Bu gibi dönemlerde kişilerin mü’min olarak akşamlayıp, kâfir olarak gecelediği ve yine mü’min olarak sabaha çıkacakları peygamberimiz tarafından bildirilmektedir. (9) Böylesine süratli değişmelerin ancak Görsel Sanatlar aracılığıyla vukua gelebileceği aşikârdır. Zira batıl inançlar ve kültürlerle yorumlanan bir film, bir belgesel, bir açık oturum imanları bir anda zaafa uğratabilmekte, inançla ilgili değişimlere sebebiyet vermektedir. Mü’min akşamlayıp kâfir sabahlayanları, aynı süratle mü’min akşamlatıp mü’min sabahlatabilmek için elbette ki Görsel Sanat dallarının kullanım farz görevdir.
Yapılan açıklamalardan sonra yine de sorulabilir:
Görsel Sanatlar yoluyla gelenler de dahil olmak üzere Münker’in değiştirilmesi ve Mârûf’un ikamesinde kullanılabilecek mektepler, üniversiteler, gazeteler, mecmualar, kitaplar, konferanslar, sohbetler, sohbetimsi dersler gibi pek çok yol varken, neden bir de Görsel Sanatlar?
Evet, bütün bu zikredilenler yanı sıra Görsel Sanatlar’ın istihdamı da en azından bir farz-ı kifayedir. Çünkü arz edildiği gibi Görsel Sanatlar küfrün ve nifakın kullandığı ana yollardır. Müessiriyeti ve yıkımı da ancak kendi cinsinden yapılacak çalışmalarla karşılanabilir. Kaldı ki bu tür faaliyetlerin örneklerini bizzat peygamberimizde izlememiz mümkündür.
Düşünüldüğünde kolaylıkla anlaşılacağı üzere Görsel Sanatların günümüzdeki rolünü, devr-i cahiliyede ve İslâm’da şiir ve hitabe yoluyla şairler ve hatipler üstlenmişti. Bu yolla yapılan hücumları Allah’ın Resulü aynı yolla karşıladı.
Tefekkür edebiliyor muyuz: Kendisine Kur’ân gibi edebî bir mucize verilmiş, cevâmiü’l-kelime/kısa, özlü ve hikmetli söz söyleme gücüne mazhar kılınmış olan Allah’ın Resulü şiiri devreye sokmuş, Hassan b. Sabit, Abdullah b. Revaha ve Kâb’ b. Züheyr gibi şairleri görevlendirmiştir. Şairleri tavzif ve teşvik sadedinde de daima şöyle buyurmuştur:
“Allah’a Ortak koşan Müşrikleri hicvediniz. Çünkü hicivleriniz onları kılıçla mağlup etmekten daha üstündür. Onlar üzerinde daha etkili ve kalıcıdır.”
“Allah’ın peygamberine silahlarıyla yardım eden kavmi dilleriyle O’na yardım etmekten alıkoyan nedir?”
“Mü’min kılıcı gibi diliyle (hıtapları ve şiiriyle) de cihad eder.” (10)
Cahiliye dönemlerinde, günümüzün edebi ve Görsel Sanatlar’ına kısmen de olsa tekabül edebilen şiire ve edebî hitabelere peygamberimiz tarafından öylesine önem verilmiştir ki; bu yolla tecavüz, Kâ’b b. Züheyr örneğinde görüldüğü gibi cezalandırma , bu yolla hizmet de af nedeni ve 100 deve ödül gibi taltif gerekçesi olmuştur.
Şimdi soralım: Günümüzün Görsel Sanatlarıyla yapılan tahribat, Cahiliyet döneminde şiirle ve hitabetle yapılan tahribattan daha mı azdır?
Senaristi, yapımcısı, yönetmeni, aktörleri ve çalışanları ile Görsel Sanatlar alanında milyonlara mesaj iletecek mü’min insanlarımızın çalışmaları şair sahabilerin hizmetinden daha mı önemsizdir?
Hz. Peygamber San’atı ve San’at adamlarını kullanırken bizler müstağni kalabilir miyiz?
Aziz okuyucu! Şu ana kadar yaptığımız açıklamalarla İslâm zaviyesinden Görsel Sanatlara sıcak bakmamızı gerektiren sebepleri sunmaya çalıştık. Konuşmamızın bundan sonraki kısmında ise Görsel Sanatlar alanında çalışan kardeşlerimizin problemlerine değinmeye ve çözümleri hakkında görüşlerimizi serd etmeye çalışacağım:
Problemler daha öncede zikredildiği gibi şöylece özetlenebilir:
Bir mü’min sanatçının kâfir rolüne çıkması caiz midir?
Hakkı dile getirirken bâtıllara da yer verilebilir mi?
Kadın sanatçı istihdam edilebilir mi? Ne kadar istifade edilebilir?
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam Edecek