III Peygamberimizin Barış Severliği
Allah şanını artırsın O, Peygamberliği dönemi öncesinde saygındı. Güvenilir olarak tanınıyordu. Peygamberlik dönemiyle birlikte alaya alındı. Tehdit edildi. Suikastlere uğratıldı. Kendisine ve peygamberliğine inananlara işkenceler edildi. Hicrete mecbur bırakıldı. Medine’de kurduğu toplumsal yapıya da savaş açıldı. Düşman saldırıları sonucu gerçekleşen Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarını yaşadı.
Ama O, daima barışa yöneldi, barışı önceledi, sahâbilerinin yer yer karşı çıkmalarına ve savaş istemelerine karşın barışta sabır gösterdi. Çünkü Kurân onu barışa yöneltiyordu. Barış Onun için ilahî görevdi; ibadetti. Bakınız Kur’ânımızda ne buyruluyor:
Zuhruf 89: “ (Ey Peygamber!) İnkârcıların karşıtlığını önemseme ve size barışı öneririm, de. Yakında gerçekleri bilecekler! Bakara 208-9:“Ey iman edenler! Hep birden barışa yönelin. Sakın şeytanın (savaşa kışkırtıcı)adımlarını izlemeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır. Size (barışın öncelenmesine ilişkin)apaçık deliller geldikten sonra, eğer barıştan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah karşı konulamaz güç sahibidir ve neylerse güzel eyleyendir.”
Enfâl 61-2:“Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa sen de barışa yanaş ve Allah’a dayan, çünkü O işitendir, bilendir. Eğer seni aldatmak isterlerse, (varsın istesinler)Allah sana yeter. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyecektir.”
Peygamberimizi barış elçisi yapan işte bu Kur’ânî ilkelerdi.
IV. Peygamberimizin Savaşçılığı
-Allah bağlılarını artırsın- Peygamberimiz karakter olarak savaşçı değildi. O, barış insanıydı.. Ama inkârcılar hayat hakkı tanımıyordu. Tek taraflı barış severlik yetmiyorAdu. Düşman Hicret yurdu Medine’ye kadar geliyor, yok etmek istiyordu. Zalimleri de durdurmak gerekiyordu.. Zalim şiddete adil şiddetle cevap verilmeliydi. Ama savaş ilkeli olmalıydı. Emperyalist emellerle veya ırk egemenliği için savaş yapılamazdı. Savaşın amacı yok etmek değil, yaşatmak olmalıydı.
Evrensel kılınan bir Peygamber olarak mütecavizleri durdurmanın örneğini de vermesi gerekiyordu Değinilen sebeplerle savaş bir hayat gerçeği olduğu için Rabbimiz Ona “Allah yolunda savaşması,”ve“Müminleri de savaşa yüreklendirmesi,”[1]görevini verdi. Böylece savaşa yönlendirildiği için biz onu savaş meydanlarında ve sahâbilerinin önünde korkusuzca savaşan bir kumandan olarak görüyoruz. Mütecavizlere karşı Ona ve bağlıları olan müminlere verilen savaş emirleri şöylece de pekiştiriliyordu:
Tevbe 73:“Ey Peygamber! Hakkı inkar edenlerle ve münafıklarla yılmadan savaş; ve onlara karşı kararlı ve ödünsüz davran. Onların varacakları yer cehennemdir; Cehennem ne kötü bir duraktır.”
Bakara 190: “(EY Müminler!)Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın ha (çocukları ve kadınları öldürmek veya esirleri köleleştirmek ve odalık kılmak gibi)aşırılıklara gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.”
Merhamet çağlayanı olan Peygamberimizi adalet ve merhamet savaşçısı kılan ve ona “Ben rahmet ve savaş Peygamberiyim“[2]dedirten Rabbimizin bu konudaki örnekleri sunulan Kur’ânî emirleriydi.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi