islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Sapkın Alt Kültürlere Sahip Gruplar ve Cemiyetten Kopuşlar Üzerine

Sapkın Alt Kültürlere Sahip Gruplar ve Cemiyetten Kopuşlar Üzerine
3 Nisan 2023 16:30
A+
A-

Bu yazı bir Müslümanın kendisini ve kültürünü eleştirmesini konu edinmektedir. Buna hazır olmayanlar okumayabilirler. Burada yazılanların çoğu temel anlamda sosyolojik yaklaşımla yapılan birer özeleştiri mahiyetindedir.

Batılıların biz Şarklılara bakışı, kurnazlık, acemilik ve ikiyüzlülük kavramlarıyla bizi özetlemelerinden ibarettir. Bugün kısmen bazı noktalarda haklı olabilirler. Derme çatma ülkelerde, yıkık dökük evler arasında yetersiz ve acemi insanlar durumundayız, hatta bir çok vatandaşımız onların yurduna kaçıyor. Bu meseleyi hemen akabinde biraz açmamız gerekiyor; zira bu yazıda modern ya da ilkel ayrımı yapmadan bir tahlile girişmekteyiz. Toplumuzda örgüt mensubu olmak veya bireysel haz ve menfaat peşinde koşmak düşüncesi bir takım kişiler nezdinde fikri planda hakim hale gelmiştir.

Geçtiğimiz günlerde yazdığımız üzere Peygamberimiz (sav) Bedir’de müşriklere okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest olduklarını söyledi. Ayrıca Müminlere de ekmeklerini eşit lokmalarıyla bölüşmelerini emretti. Bu olay, tarihteki en büyük dönüşümlerden birisinin nasıl gerçekleştiğini bize özetlemektedir. İbn Kayyım El-Cevziyye de İ’lamu’l Muvakkiin adlı eserinde bu örneği esasa alarak kafirlerden ilim öğrenilir demektedir. Kafirlik meselesi bizce epey tartışılması gerekilen bir konu. Zira bugünkü Müslümanlar Kur’an’a karşı kayıtsız ve ilgisizler. Hatta bin yıldan fazla bir dönemde okuma yazma faaliyetinde bulunmayan Müslümanların durumu bu meseleyi irdeleyenler açısından ibretliktir. Taklidi iman Maturidiler için yeterli değildir ve tahkiki imana geçiş gerektir. Benzer şekilde tefekkür ve ilim İslam’da farzdır. Bu işin temeli de yüce kitabımızdır. Müslümanı dünyadaki bütün topluluklardan ayıran, kitabının olmasıdır. Oysa Müslümanlar olarak kitap bizim sadece evimizde bir köşede durmaktadır. Müslümanların tarihte yükselişe geçtiği bütün dönemlerde, toplumsal bir seferberliğin olduğu bunun da Kur’an, tefsir ve ilim temelinde gerçekleştiği görülmektedir. Yozlaşmanın olduğu dönemlerde ise halkın kendini kaybettiği, herkesin kurtuluş iksirine sahip olduğunu iddia ettiği ve halkın Kur’an’ın yerine başka kitaplara kıymet verdiği görülmektedir. Aynı şekilde insanlığa sunulan örneklik meselesinde, peygamberlerden başka bir kimse bu konuma layık olamaz. Bizler maalesef evliya kültü çerçevesinde peygamberlerin örnekliğini çarpıtmışız, idrak etmekten uzaklaşmışız. Halkın keramete düşkünlüğü ve kurgusal zaferler toplumun dimağına galip gelmiş, hayatın gerçekleri ise ikinci plana itilmiş. Oysa peygamber, cihad eden, alışverişte bulunan, ailesiyle vakit geçiren bir insandı. Maalesef O’nun örnekliği, asık suratlı mollaların, halkı devamlı cezalandırmak üzere elinde kırbaçla gezenlerin büyüklenmesiyle gölgelenmiş durumda. İlahiyatın temel görevi de peygamberin örnek ahlakını anlatmak ve yaşatmak ve dine sokulan bidat ve hurafeyi ayıklamaktı.

Esasen Müslümanın tebliği, duruşu ve yaşam felsefesi çekişmeyi içermez. Müslüman sulh insanıdır. Kalbinde garez beslemez, kötülük için çalışmaz. Her şeye ibret gözüyle bakar. Ayeti kerimede kötülük üzerine yardımlaşmayın, iyilik üzerine yardımlaşın denmiştir. Dosdoğru olmak emredildiği gibi kendimizi temize çekmememiz de bize buyrulmuştur. Bunları peygamberimizin sahih sünnetinde de açıklamalı biçimde görmekteyiz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, komşusu açken karnı tok yatan bizden değildir demesi, İslam’ın ne olduğuna ve nasıl yaşanacağına dair bize güzel örnekler sunmaktadır. Oysa pratikte bunlar birer hayale dönüşmüş ve bir çok kişi bunları sadece diliyle ikrar eder hale gelmiştir. Bunda kapitalist çağın ortaya çıkardığı zihniyet mutlaka etkilidir.

Bugün toplumumuzda maalesef klikler var. Bunlar gizli gündemleri olan insanlardan oluşmakta. Kendilerine göre davaları var. Kendilerine göre propaganda biçimleri ve teşkilatçılık anlayışları var. Bir çoğu ilkel olmakla birlikte bu anlayışlarla ve yöntemlerle var olmaya çalışıyorlar. Temel felsefeleri başkalarını karalama ve kendilerini aklama üzerine kurulu ve başkalarıyla iletişim kurmakta zorluk çekiyorlar. Genelde rant kavgası üzerine hayatları kurulu. Bu sebeple de büyüklenerek, başkalarına hep galebe çalacakları bir tavrı takınmaktalar. Başkalarını devamlı yanlış ve hatalı çıkartarak, kendilerini de hayırda ve iyilikte göstererek yaygara yapmaktalar. Daha başka yanları da var. Heyetler kurarak üniversite hocalarının çalışmalarını yanlışlamak, başkalarının kendini ifade etmesine müsaade etmemek bunların huyudur. Bunlar, kendi kurdukları cemiyet yapısı dışında hiç kimseyi kabule yanaşmamakta ve diğer herkesi hakir görmektedirler.

Bu kurumların sapkın alt kültürlere ve psikolojik rahatsızlıklara sahip olduğu görülmektedir. Hatta ruhsal sorunların grupların genel karakterlerine dönüştüğü de görülmektedir. İçlerindeki kibri ve ukalalığı güler yüzle örtmeye çalışmaları, gerçek yüzlerini her zaman saklamaları, büyük vurgunlar kovalarken ufak iltifatlarla/ikramlarla veya çeşitli rüşvetlerle olayı örtbas etmeyi denemeleri sapkın karakterlerinin ve hastalıklı ruhlarının ortaya çıkardığı yöntemlerdir. Başkalarını saf zannetme veya düşkünlüklerinden yararlanma yahut da çeşitli yollarla ikrah ve hile yöntemlerine başvurmaları hep hukuki meselelerdir. Bunlar maalesef bu zümreler içerisinde sıkça gerçekleşmektedir.

Putperestlik olarak teşhis edilebileceği şekilde fetişlere sahip olmaları tevhid açısından dile getirilmesi gereken bir husustur. Ayrıca kutsallaştırdıkları kimselerin panteonlara çok benziyor olması da aynı şekilde önemlidir. İptidai yaşam formlarına sahip kabilelerdeki gibi dokunulmaz değerlerinin olması, tabu dahil bir çok konuda çocukluktan zihinlerine yerleştirilen bazı anlayışlara ve batıl inanışlara sahip olmaları da bizi şaşırtmamaktadır. Bütün bunlar grup açısından da mensupları açısından da inceleme konusu olması gereken bir durumdur.

Burada toplumdan kopan, belli bir zümreye mensup olarak yaşamını sürdüren kitleler ele alınmıştır. Bunun daha ileri boyutunda örgütleşerek silahlı faaliyetlerde bulunan veya ekonomik çeteleşme içine girip borsa manipülasyonu yapan yahut da bürokrasi ve hukuka sızarak devletin imkanlarını lehine çeviren zümrelerin olduğu da aşikardır. Bunların hepsi, bahsedilen grupların bir sonraki hareketi de olabiliyor. Örneğin; Hanefi Avcı’nın Haliçte Yaşayan Simonlar adlı eseri bu ülkenin bir gerçeğini yansıtması açısından oldukça kıymetlidir. İçindeki iddiaların doğrusu veya yanlışı elbette ayrıca inceleyenler tarafından ortaya konacaktır ancak genel olarak bir emniyet mensubu toplumdaki hastalıklı zümreler üzerine bir analiz girişiminde bulunmuştur ve bunların fikri yapılarını çözmeye çalışmıştır ve bu açıdan eseri önemlidir. Benzer şekilde Kırk Haramiler, Yol Kurtları adlı kitabın sahibi Mustafa Bey’in ve Kayıt Dışı Ekonomi adlı eserin sahibi Osman Altuğ’un çalışmaları da önemlidir. Bu iki çalışmanın küresel şirketlerin veya yerli işbirlikçilerinin yaptıkları hileleri ortaya koymuş olması topluma hizmettir.

Bizim burada medeniyet düşmanı olan, toplumdan kendisini tecrit eden zümreleri ilk etapta ele aldığımız görülecektir. Fakat gettolaşma veya klikleşme daha geniş çapta incelenmesi gereken bir olgudur. Yani, bir ülkedeki mevcut düzenin ve idari anlayışın içerisinde kendisini farklı kılmaya çalışan, kendisi için rantı bütün değerlerden ve ilkelerden önemli gören zümreleri ve grupları ele alma çabasındayız. Bunlar zaman zaman devlete rapor olarak uzmanlar tarafından sunuluyor. Oysa bu halkın da gündemine girmelidir.

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.