Batının batık kültürünü anlatmaya ve yazmaya çalışıyoruz yıllardan beri… Fakat içimizdeki batı hayranlarının bunu pek dikkate aldığı ve anladığı söylenemez. Onlara göre Batı, medeniyetin, insan hak ve hürriyetlerinin yeşerdiği ve uygulandığı yegâne kaynak…
“Bir musibet, bin nasihate bedeldir” demiş bizim atalarımız. Rus Ukrayna savaşında, bölgeden, haber merkezlerine haber yapan gazetecilerin söylemleri; batı insanının Müslümanlara bakış açısını, Müslümanları ötekileştiren dilini ve ırkçı söylemlerini bir kez daha bütün dünya gösterdi. Tabi ki de görmek ve anlamak isteyenlere… İnşallah bizim içimizdeki körü körüne batı hayranlığı besleyen ve kendi değerlerini ötekileştirmekten zevk alan güruhta, bazı şeyleri anlamıştır…
Bölgeden haber veren batılı gazeteciler, bütün dünyanın gözünün içine bakarak TV ekranlarından ne hezeyanlara imzalar atıyor bir bakın:
“Bunlar bizim gibi mavi gözlü, sarı saçlı insanlar. Gelişmekte olan üçüncü dünya vatandaşları değil. Hayatlarını kurtarmak için bizimkine benzeyen arabalara binen Avrupalılardan bahsediyoruz, Suriyelilerden değil. Bunlar Ukrayna’dan gelen Hıristiyanlar, beyazlar…”
Vah ki vah!
Yazıklar olsun sizin anlayışınıza ve insanlığınıza…
Yazıklar olsun sizin demokrasi ve insan hakları kılıfı içinde dayattığınız batıl sistemlere…
1990’lı yıllarda, Srebrenitsa’da yapılan Müslüman katliamı da Avrupa’nın göbeğindeydi ama kılınız kıpırdamamıştı. Onlarda mavi gözlü sarı saçlıydı ama Müslümandı. Hatta Hollandalı askerler, Müslümanları Sırplara teslim ettiler de barış gücü adı altında ki bu askeri birliğe, yaptığı bu rezalet için ödül bile vermiştiniz.
Biz Müslümanlar için, sizin fikrinizin ve zikrinizin aksine, Suriye’de ki bombardıman altında yaşayan kadın ve çocuklar ne ise, Ukrayna’da aynı kaderi paylaşan kadın ve çocuklar da birbirine eşittidir. Biz Müslümanlar insanlara, dinine, diline ve ırkına göre değil, insan olduğu için değer veririz. Zira bizim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim;
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat 13) buyurmaktadır.
Dolayısıyla, Ukrayna’da kucağında bebeği ile savaştan kaçmaya çalışan kadın ile Irak ve Suriye’de kucağında bebeği yanında çocukları ile savaştan kaçmaya çalışan kadın arasında bizim için hiçbir fark yoktur. İkisi de insandır, ikisi de mazlumdur.
Anlamak isteyenlere tekrar edelim. İslam, barış ve huzur dinidir. İslam, sevgi ve hoşgörünün yegane timsalidir. Zaten İslam kelimesi, mana bakımından, barış demektir, huzur demektir, mutluluk demektir. Dolayısıyla da literatürlerde insanların mutluluk ve huzurunu sembolize eden ne kadar kelime varsa, İslam kelimesi ile özdeşleştirebilirsiniz. Diğer taraftan ise, insanlara zulmetmeyi, insanları ötekileştirmeyi, Müslümanları insan olarak bile görmemeyi anlatan, literatürlerde ne kadar kelime varsa da batı kültürü ile özdeşleştirebilirsiniz.
Eskiden savaşlar, “gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam” diyerek kılıcını kuşanan yiğitler ile yapılırdı. Şimdilerde ise öyle değil. “Silah icat oldu mertlik bozuldu” kabilinden, İnsanlık onurunu ayaklar altına alarak kalleşçe yapılıyor savaşlar… Şerefsiz ve haysiyetsizce, kilometrelerce uzaktan atılan füzeler ile siviller katlediliyor, çocuklar ve yaşlılar öldürülüyor.
Hiroşima’yı hatırlayın, Nagazaki’yi hatırlayın, Afganistan’ı hatırlayın, Irak’ı hatırlayın, Suriye’yi hatırlayın ve nihayetinde Ukrayna’yı görün de o beğenmediğiniz İslam’ın, savaş kaçınılmaz olduğu zaman ortaya koyduğu “Savaş Ahlakına” kurban olun…
“Savaşın da ahlakı mı olurmuş” diyenlere, Bizans ile yapılan Mute savaşına hazırlık yapıp Medine dışında bekleyen İslam ordusuna, Peygamberimizin (sav) verdiği emirlere kulak vermelerini rica edelim. İki Cihan güneşi Peygamberimiz (sav) İslam ordusunu karşısına alıp yaptığı konuşmada; “Gittikleri yerlerde sivil halka ve özellikle çocuklara, hangi dinden olursa olsun mabetlerde bulunan ya da buraya sığınan insanlara dokunulmamasını, ağaçlara ve doğaya zarar verilmemesini, cephede onlara kim kılıç çekiyorsa onlar ile savaşılmasını” emretmiştir.
Batı, Peygamberimizi (sav) karikatürize ederek yermek, küçük düşürmek ve aşağılamak yerine, Mute savaşından önce İslam ordusuna deklare ettiği prensipleri anlamaya çalışsaydı, Veda Hutbesinin içeriğini biraz inceleyip kafa yormayı başarabilseydi; insanlık, günümüz dünyasında yaşanan zulmü yaşamayacak, şerefsizce yapılan savaşlarda insanlar ölmeyecek, daha adil bir dünya oluşacaktı.
Batı’nın gerçek yüzünü görmek istemeyenlere etkili olur mu bilmiyorum ama yüce rabbimizin ayeti ile cevap verelim:
Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (Araf 179)
***
NOT DEFTERİ: Anlamsız ve de büyük ama çok büyük kısır döngülerin yaşandığı bir dünyada yitip gidiyoruz. 21. Asrı yaşadığımız bu dönem de insanlığın, İslam’a ve Peygamberimizin (sav) önderliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu anlamak için bu savaşlara bakmamız ve başımızı ellerimizin arasına alarak düşünmemiz yeterli.
“Kısır döngü ne demek mi?”
Savaştan daha büyük bir kısır döngü olabilir mi?
Selam, saygı ve muhabbetlerimle….
Şaban Doğan
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…