Pandemi paradoksu, insanları psikolojik yönden toplumları ise sosyolojik açıdan negatif manada etkilemeye devam ediyor. Ülkelerin ekonomileri altüst oldu ve dünyanın her yerinde ekonomik daralma sebebiyle insanlar, ne yapacağını bilemez duruma geldiler…Dünyada 1929 yılında cereyan eden büyük ekonomik krizden daha büyük bir kriz yaşanıyor desek, sanırım olayı çokta abartmış olmayız …
Dünya, bir taraftan pandemi denilen çok bilinmeyenli bir denklemin içinde debelenirken, diğer taraftan ise, büyük bir savaşın eşiğinde gibi görünüyor…
Şairin “Bana herşey seni hatırlatıyor” dediği gibi, şu anda dünyada cereyan eden herşey, bana yüzyıl öncesini hatırlatıyor. Yüzyıl önce koskoca Osmanlı devletini parçalayan ve sınırları değiştirenler, kan ve gözyaşına doymayan Siyonizm ve Haçlı düşüncesi, her zaman olduğu gibi aktif ve başta Müslümanlar olmak üzere dünyayı sömürme peşinde.
Ukrayna üzerinde, Rusya ve Amerika gerginliği hala devam ediyor…
Fotograf tam net olmamakla birlikte Kazakistan’da olan olaylar ve akabinde, normal bir polis gücüyle bastırılabilecek ayaklanmanın, Rus askerler ülkeye davet edilerek bastırılması ise kafalarda birçok soru işareti oluşturuyor. Hem de Rus askerler, Kazakistan’a ağır silahlar ile girmiş durumda… Kazakistan’ın yeni kurulan ve etkin bir rol oynaması kaçınılmaz olan Türk Birliğinden yardım istememesi ve Rusya’yı topraklarına davet etmesi kocaman bir soru işareti…
Geçmişte Rusya’nın Afganistan Amerika’nın ise Irak başta olmak üzere birçok ülkeyi işgali, dünyayı kan gölüne çevirmişken, aynı olayların tekrar tekrar yaşanması, yüz yıl önce çizilen sınırların tekrar çizilme noktasına gelindiğinin en bariz örneği… Irak üçe bölünmüş durumda. Suriye hakeza öyle. Ülkemizin güneyinde büyük israil projesine hizmet edecek olan Kürt devleti kurma çabaları artık saklanmıyor ve açıktan dile getiriliyor. İnsanların dolayısıyla da ülkelerin hırsları gem vurulamaz hale geldi. Birkaç gün önce Sırpların ellerinde bayraklar ile Bosna sınırına dayanması ve Bosna’yı basma girişimlerine şahit olduk. Milli savunma Bakanı Hulisi Akar, gün geçmiyor ki Yunanistan’a “Aklını başına al” uyarılarında bulunuyor…
Dünyaya şu anda tam bir kaos hakim. Hal böyle olunca da bizler, savaşın sıcak yüzüyle karşılaşma endişesi taşımadan edemiyoruz. Yanlış anlaşılmasın lütfen! Allah’a iman etmiş insanlar olarak, savaştan korkmak gibi bir derdimiz ve sıkıntımız asla yok… Ancak, dünyada barışın tesisi edilebilmesi için bazen de istenilmese de savaş gerekli oluveriyor…
Aynı yüz yıl önce olduğu gibi…
Zaten yüce dinimiz İslam’da, gerektiğinde dinimiz, vatanımız ve namusumuz için bizlere savaşmayı emrediyor…
ABD denilen büyük şeytan PKK ve PYD’ye elli bin tır silah yardımı yapmışken, yine bu büyük şeytan, sınırımız olan Dedeağaç’a büyük üsler ve askeri yığınaklar kurmuşken, işin özü savaşın eşiğinde bulunmamıza rağmen; içimizde ki muhalefetin ise hala Erdoğan fobisi üzerinden ortaya koyduğu tutum ve davranışlar, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” kabilinden söz ve davranışlar, içinde bulunduğumuz tehlikelerin göz ardı edilmesinden başka bir şey değil…
Erdoğan sonrası için siyasi, sosyal ve ekonomik bir plan ve program sunamayan muhalefetin, kapımızın dibinde hazır bekleyen olası bir savaştan haberinin olmaması düşünülemez. Dünya konjonktürünü göz ardı ederek, muhalefet, milli konularda birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken böyle bir durumda dahi hükümeti suçlayacak ise, vay bu milletin haline… Bu satırlar ile havanda su dövdüğümün farkındayım da…
PYD’ye terör örgütü diyemeyen, İMF yetkilileri ve ABD büyükelçisiyle kapalı kapılar ardında gizli gizli görüşen, “Ne işimiz var Suriye’de? Ne işimiz var Libya’da?” diyecek kadar ferasetini kaybetmiş bir muhalefetimiz olduktan sonra, kapımızı çalan tehlikeler, birkaç kat daha artmış olarak toplumumuza yansımaktadır.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
ŞABAN DOĞAN