İnsanın yaratıcısı, İslâm’ın iman esasları ve hayat yasalarının koyucusu Allah olduğu için İslâm ile insan arasında çelişme değil örtüşme vardır. Konuyu açalım:
İnsan-İslâm İlişkisi
Yüce Allah, yarattığı ve ebedilik takdir ettiği insanı denemeye uğratacağı için bütün güzellikler ile tüm çirkinleri onun doğasına kodlamıştır. Bütün peygamberler ve kutsal kutsal kitapların ortak tebliği olan İslâm Dini’ni de insanın hayat düzeni kılmıştır. Yaratıcı ve yasa koyucu bir olduğu için yozlaştırılmamış insan doğasıyla hurafelere boğulmamış İslâm aranda birliktelik vardır. Aklın ve ilmin onayladığını İslâm da onaylar ve öğütler.
Bir iki hafta önce okuduğum “ gençlerin kendilerine saygı duyulmasını istediklerine ilişkin yapılmış anketi” tekrar okumak için araştırdığımda benzer bir çalışma ile karşılaştım.
https://onedio.com/haber/surekli-hak-ettiginizi-soylediginiz-saygiyi-kazanmanin-6-etkili-yolu-784080
“Saygı Kazanmanın Etkili 6 Yolu” başlıklı çalışmada şu başlıklara yer veriliyordu:
İyi bir örnek olun,
İstikrarlı bir karaktere sahip olun,
Karmaşık konuları basite indirgeyin,
Güvenilir olun,
Konuşmalarınızı saygı çerçevesinde yapın,
Egonuzdan sıyrılın.
Bu altı maddeyi okuyunca, insan bilgi ve düşüncesinin ürünü olan bu maddelerin her biri hakkında İslâm zaviyesinden bakarak birden fazla yazı yazdığımı hatırladım. Bu durum bana yukarıda değindiğim İnsan-İslâm birlikteliği hakikatini düşündürdü.
Şimdi bu altı maddenin her birine birer paragrafla değinmeye çalışalım.
Hakiki Müslüman adalet, af, merhamet, öz veri, her işi güzel yapmak, sözlere ve sözleşmelere bağlılık, sözde-davranışta-işte ve ilişkide doğruluk gibi her biri Kur’ân’da Rabbimizin emri olan ahlâki değerleri hem yaşamak hem de yaşayarak iyi bir örnek oluşturmakla yükümlüdür. Bu değerleri dillerine dolayan ama her zaman ve her yer de yaşama becerisini gösteremeyen insanlar yalnızca halk nazarında değil Hak katında da kınanırlar. Rabbimiz onları iyi bir örnek oluşturamadıkları için şöylece yermektedir:
“Ey inananlar, ne diye yapmayacağınız şeyi söylersiniz? Allah katında en nefret edilen şey, yapmayacağınız şeyi söylemenizdir.”(Saf, 61/2-3)
Özel bir amaç gütmese de İslami çizgide yaşayan kişi iyi bir örnektir.
İslâmi yaşam ölçüleri, Rabbimizin insanlığa gönderdiği son yasaları olan Kur’ân-ı Kerîm’e dayanmaktadır. Bu sebeple İslâmi kurallar değişmez ve değiştirilemez nitelikli olup Kıyamet Günü’ne kadar geçerlidir. Müslüman için yalan, herkese karşı her yerde yalandır ve haramdır. İlişki kurulan insanların dili ve dini ne olursa olsun adalet asıl, zulüm haramdır. Verilen sözden dönme her dem ilahi yasaktır. Aldatma her dönemde vidan pisliğidir. İnsanlar zulmetmedikçe barış ve yardımlaşma yaşamın temelidir ve ibadettir.
Bu sebeple Müslüman ilkeli insandır. Kafasına göre değil inandığı değişmez değer ölçülerine göre yaşar. Bu gün hak dediğine yarın batıl diyemez. Bu gün karşı çıktığına yarın onay veremez. Özetlenen bütün bu hakikatler İslâmi yaşam çizgisinde olan Müslümanın istikrarlı bir karaktere sahip olacağının/olması gerektiğinin kanıtıdır. Rabbimiz Peygamberimiz dahi her iman edene bunu emretmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“ O halde sen, emredildiğin gibi dosdoğru ol! Seninle birlikte İslâmi çizgiye dönüş yapanlar da dosdoğru yaşasınlar. Sakın ha aşırılık edip azmayın! Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızı görüyor. ” (Hûd 11/112)
Karmaşık konuları basite indirgemek kolaylaştırmaktır. Allah Kur’ân’da insanlara özverili olup bencillikten korunan mümin kullarına hayatı kolaylaştıracağını vaad ediyor. (Leyl 92/5-7)
-Allah şanını artırsın- Bütün insanlığın Peygamberi kılınan Hz.Muhammed de İslâmî ölçülerle çatışmadıkça dama kolay olanı tercih ederdi. Muhatabın seviyesine uygun olarak konuşurdu. Üstelik tane tane konuşur, konuşmaları anlaşılır ve ezberlenebilirdi. Kendisinin imanlıları ve bağlılarına da daima şöyle öğüt verirdi:
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın, sevdirin nefret ettirmeyin.”
Allah’ın buyruklarını izleyen ve peygamberimizin öğütlerini dinleyen bilinçli Müslümanların “Karmaşık konuları basite indirgeyici” olacağı açıktır.
Güvenilir olmak İslâm’a iman etmiş olmanın gereğidir. Peygamberliği öncesi döneminde bile el-Emin/güvenilir insan olarak bilinen aziz Peygamberimiz Müslümanı “insanların, elinden ve dilinden bir zarar gelmeyeceği konusunda güven duydukları kişi ” olarak tanımlamıştır. Güvenilir olmak Müslüman olmanın bir gereği olduğu gibi daha erdemli bir insan olabilmenin da ana yoludur. Öğütlerini baş tacı edinmekle yükümlü olduğumuz Peygamberimiz şöyle buyurur:
“ Sizin en erdemlileriniz, hayır beklenenleriniz ve bir zarar gelmeyeceği hususunda kendisine güven duyulanlarınızdır.”
Sözlere ve sözleşmelere bağlılık, bir diğer anlatımla güvenilir olma, Cennete girecek kulların ana vasıflarından biridir. İşin özü güvenilirlik bir iman ve ibadet konusudur. Müslüman için güvenilir olmak olmazsa olmazdır.
Konuşmanın saygı çerçevesinde yapılabilmesi için konuşmanın güzel olması gerekir. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“ Kullarıma en güzel şekilde konuşmalarını söyle. Şeytan aralarını bozmak ister. Çünkü Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra,17/53)
Kurân bize konuşmanın nasıl güzel olacağını da öğretmektedir. Söz apaçık, yumuşak, dosdoğru, kalplere işleyebilir şekilde tatlı ve kolay anlaşılır şekilde açık olursa güzel olur. (Nisa 4/63; Taha 20/44: Ahzab 33/79; İsra 17/23,2)
Konuşma güzellik vasıflarını taşırsa saygı duyularak yapılmış olur. Hulasa saygılı konuşma ahlâki bir tercih olmanın yanısıra Rabbimizin buyruğu olarak ibadettir ve Cennet’e yoldur.
Konuşmalarını su-i zan, gıybet, iftira ve aşağılamaya indirgeyen çirkin Müslümanlar vardır elbet. Ama hakiki müminler konuşmalarında saygılıdır.
Ego bencilliktir. Kişisel özelliklerimizi Rabbimizin ihsanı olarak görmeyip kendimize yamamaktır. En büyük günahlardan biri olan kibirdir, bir diğer anlatımla üstünlük davasıdır. Hakkı kabul etmemek, insanları küçük görmektir.
Ego insanları sınıflara ayırma, gösteriş, öfke, ilişki kurmama, ben bilirimcilik ve muhit, araç ve giyside marka düşkünlüğü şeklinde kendisini gösterebilir ruhsal bir hastalıktır. Allah’ın öfkesini çekecek ve Cehenneme sürükleyecek iradeye dayalı bir azgınlıktır.
Tanımlanmaya çalışılan şekliyle egodan sıyrılma bilgili ve bilinçli Müslümanın amaç edineceği haldir.
Materyalist ve Deist Saygı Duyar ve Duyulur Olabilir mi?
İnsan bilgisi ve düşüncesinin ürünü olan bu altı maddeyi, maddeci veya deist de olsa her akıllı ve düşünür insan uygulayabilir ama bilgili ve bilinçli bir Müslüman gibi her şart altında sürekli bir şekilde uygulayamaz. Çünkü Müslüman bu altı öğüdün her birini Allah’ın ve elçisi Muhammed’in emri ve öğüdü olarak ibadet amacıyla uygular. Rabbinin rızası kazanmak ve cennetlere yol almak için tatbik eder. Çünkü Müslümanın gerekli manevi alt yapısı vardır.
Hulasa etmek gerekirse, saygı duymaz ve duyulamaz cahil Müslümanlar var ise de gerçek Müslüman, hakiki mümin olmak saygı duyar ve saygı değer olmaktır. Peygamberimiz “ Mümin seven ve sevilen, kaynaşan ve kaynaşılan insandır.” buyururken de bu gerçeği özetlemiştir. (el-C.Sağîr, Ye’lefü Maddesi)
Halk içinde saygı duyar olan imanlı insanlar Hak olan Allah katında da Cennetlik saygınlardan olurlar. Rabbimiz bizleri şöylece müjdelemektedir: “ İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenler yaratılmışların en hayırlılarıdır.
Onların, Rableri katındaki ödülleri, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bu güzel akibet, içi ürpererek Rabbine saygı duyan kişiler içindir. (Beyyine 98/7-8)
Ali Rıza Demircan
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…