Sandıklar kapanır kapanmaz CHP’nin adayı Muharrem İnce soluğu YSK’nın önünde aldı. Kendince aba altından değnek göstermiş oluyordu. Sayın Muharrem İnce! Zatınız Cumhurbaşkanlığı gibi en ciddi bir makama adaydır. YSK’nın önüne geçip “Her ne olursa olsun bu seçimi kazanacağız” derken, seni bu denli kesin konuşturan neydi? Pensilvanya’daki büyük şeytan, rüyasında görüp de sana mı bildirmişti Cumhurbaşkanı olacağını? “Gökten gelen karara” inanmazsın ama bir meczup sapığın sözü sana çok ciddi gelebilir.
Sonuçları sen ilan edecek idiysen, bu kadar masraf ve organizeye ne gerek vardı? Sonra “İnşallah bir daha YSK’nın önüne gelmeye gerek duymam” derken kendini ne zannediyordun? Cumhurbaşkanı adayı olmaktan başka ne kıymeti harbiyen vardı? Ne senin, ne de diğer adayların YSK’yı denetleme ve onların kararını etkileme gibi bir hakkı yoktur. Fizik öğretmeni olmak yetmiyor, hukuk da bilmek ve saygı duymak gerekiyor. Bu çırpınış ve hırçınlığın nedeni, yenilgiyi kabul etmemenin ön dışa vurumu ve mızıkçılık ilanı gibi geldi bana… Karamollaoğlunu’nu kendine örnek alsaydın ya… Adamcağız sandıkların açıldığı süreçte ağzını açıp iki çift laf etti mi? Edebinden midir, yoksa takat bulamadığından mıdır? Bilmiyorum ama konuşmadı işte. Ben iyi niyetle “Bilge”liğinden konuşmamıştır diyorum. Biraz ona baksaydın ya… Efelik yaparak seçim kazanılmaz. Haddini bilmek gibi irfan olmaz. Neyse ki son açıklamanda “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını kabul ediyorum” diyerek seçim sonuçlarını kabul ederek aklıselime döndün. Bu, iyi bir gelişmeydi.
Ya Bülent Tezcan efendiye ne demeliydi? Tez canlılık yaparak gecenin bir saatinde basının karşısına çıkıp da “Bu seçimi kesin olarak biz kazandık. Anadolu Ajansına inanmayın. O rakamlar yanlıştır, manüplatiftir. Bize kulak verin. Seçim sonuçlarını adım adım takip ediyoruz” şeklinde tehditler savurup, aradan birkaç saat geçtikten ve kazın ayağının hiç de öyle olmadığını öğrendikten sonra yelkenleri indirerek “Seçim sonuçları ne olursa olsun tahrikkâr davranışlar ortaya koymamalıyız…” türünden laflar etmesi de görülmeye değerdi.
Bu girişten sonra sonuçları değerlendirecek olursak; hamdolsun, 24 Haziran seçimleri Reis’in, oylarını artırarak zaferiyle neticelenmiştir. Bütün dünya müstekbir ve müstevlilerinin oklarını çevirdiği, yerli işbirlikçilerinin onca yalan ve iftirasına rağmen -Allah’ın izniyle- zafer yine inananların oldu. Rabbimize binlerce hamdolsun.
Madalyonun bu yönü böyle. Öbür yönünde ise Cumhur ittifakı kazandı fakat Ak parti 7 Haziranda yediği tokadı bir daha yemiş oldu. Reis’in etrafında ve il yönetimlerinde çöreklenen ve Reis’i maniple eden, mahkemenin kadıya mülk olduğunu zanneden bir kısım yalaka takımı, Ak partiye oy kaybettirdi. Konya ve Kayseri tipik örneğidir. Göstermelik temayül yoklamaları yapıp “Ankara’da dayın yoktu Mahmudo kurban niye doğdun” dedirterek Başkentte bunları yok sayarsanız, millet bunu affetmiyor. Reisine sahip çıkıyor ama yalakalara ve manipülatörlere gereken dersi veriyor. Fakat bu kösele suratlı pişkin güruh, bu yenilgiyi hiç üzerine almıyor, yine bildiğine devam ediyor. Artık Reis’in bunları da iyi görmesi ve temayül yoklamalarına gereken ciddiyeti vererek mahkemenin kadıya mülk olmadığını göstermeli, etrafını bu yalakalardan temizlemelidir.
Müslüman kitle bu seçimde; “Erdoğan’a desteğimi artırıyorum ve Başkanlık makamını onaylıyorum, Ak Parti’yi, uyarıyorum, Milli ve manevi birlikteliği onaylıyorum, Müslümanların değerlerine karşı saf tutanları affetmiyorum. En önemlisi de ‘dindarlık numaralarını’ yemiyorum” mesajını vermiştir.
Parlamentoda Cumhur ittifakının galip gelmesi, Ak partinin tek başına galip gelmesi gibi değildir. Elbette bu bir başarıdır.Reis, dengeleri iyi korumalı ve MHP’yi ikna etmeden tepeden teklifler dikte etmemelidir. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi MHP’ye borçlu olduğunu unutmadan vefa örneği göstermelidir.
Yeni sistemde, CHP’nin kakalamasıyla 67 milletvekili ile meclise giren HDP’li kravatlı teröristleri şımartmamalıdır. Kandili kökünden kuruturken, onların meclisteki uzantılarına göz yumması izah edilebir bir şey değildir. Kandil ve İmralı bağlantılı demeç ve aidiyet söylemlerini yanlarına bırakmamalıdır. “Bunlara alışmalısınız, daha durun bakalım biz başkan Apo’nun heykelini bile dikeceğiz” misüllü demeçlerle PKK’nın meclisteki kravatlı temsilcileri olduklarını, parmaklarını gözümüze sokarcasına höykürmeleri karşısında sessiz kalınmayıp adalete teslim edilmelidir. “Terörist bir örgütü övmek ve ona yataklık yapmak” suçu sadece sivil vatandaşa mı uygulanacaktır?
Eğer iktidar, mecliste bunlara müsamaha gösterir, pkk güzellemelerine sessiz kalırsa, acınacak konuma düşer. Reis’in sıkça dillendirdiği; “Bunlara acırsanız, acınacak hale düşersiniz” sözü, kuvveden fiile çıkarılmalıdır. PKK ve FETÖCÜLERE asla acınmamalıdır. Yoksa terörle mücadele akim kalır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi