Seçimlerde kazanan olabiliriz. Kazananlar olarak görevlerimizi şöylece açıklayabiliriz:
Başarılarımız Rabbimizin Lütfu Bilmeliyiz
a.) Kazananlar olarak başarılarımızı Rabbimizin lütfundan bilmeli, yalnızca kendi nefislerimize ve de örgütlerimize bağlamamalıyız. Birinci derecede Rabbimizin bir lütfu olarak görmeliyiz. Başarının bizlere kulluk imtihanı gereği lütfedildiğinin bilincinde olmalıyız. Yani başarılarımızı kendi nefislerimize mâl etmemeliyiz. Kendi nefislerimize mâl edersek büyüklük duygularına kapılabiliriz. Gelecek uyarılara kapalı hale gelebiliriz. Böylece hem dünya hayatımıza hem de ahiret hayatımıza zarar vermiş oluruz. Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri örneğin Nahl 53’de şöylece uyarmaktadır:
“Sahip olduğunuz her şey Rabbinizin sizlere olan lütfudur, O’ndandır…”
Elbette neticeler sebeplere bağlıdır ama sebepler mutlaka başarılara götürmez. Hiç şüphemiz olmasın, kazanımlarda kader programının büyük etkisi vardır. İnsanoğlu bu noktada nankörlüğe yönelebilecek bir varlık olduğu için Rabbimiz bizleri bakın Zümer sûresi ayet 49’ da nasıl uyarmaktadır:
“İnsana bir musibet geldiği / bir başarısızlığa uğradığı zaman bize duacı kesilir. Biz ona kendi katımızdan bir nimet / bir başarı ihsan ettiğimizde, bu başarı bendeki özellikler sebebiyle bana verildi, der. Hayır böyle değil nimetler, başarılar size sunulmuş denemelerdir. Ne var ki insanların çoğu bu hakikati bilmemektedirler.”
Nice nice insanlar vardır ki hayatları boyunca tahayyül bile edemeyecekleri makamlara gelmişlerdir. Bunun sebebi kulluk denemsi gereği Rabbimizin ikramıdır. Âl-i İmran Sûresi›nin 26. ayetinde şöyle buyurulur:
“Ey insan şöyle de : Allah’ım! mülkün; malların, yönetici makam kadroların, maliki Sensin. Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de aşağılatırsın. Her şeyi programlamaya da yaratmaya da gücü yeten sensin.”
Sevgili kardeşlerim bu ayetleri incelediğiniz zaman sahip olduğunuz başarılarda Rabbimizin lütfunun ne derece büyük olduğunu kavrayabiliriz.
Kazanamayanları Küçümsememeliyiz
b.) Kazananlar olarak bir diğer görevimiz de bizimle girdiği yarışta kaybeden insanları bir diğer anlatımla kaybetmiş görünen insanları asla başarısız görmemeli ve de küçümsememeliyiz. Bu durum bizi Allah’ın sevmediği büyüklük duygusuna düşürür, manen uçurumlara yuvarlar. Bunun içindir ki Rabbimiz Lukman sûresi’nin 18. ayetinde şöyle buyuruyor:
“Sakın ha basit görerek insanlardan yüz çevirme. Yeryüzünde de başarıları kendine mal ederek yürüyenlerden / hava atanlardan olma. Allah kendisini beğenen ve kendisine paye çıkaranları sevmez.”
Kazananlar Olarak Şükretmeliyiz
Seçimlerde başarılı olan insanlar olarak şükretmemiz gerekmektedir. Burada çok çok önemli olan bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim:
Seçimleri biz veya birileri kazandığında, bu kazanım İslâmi değerlerin, sosyal adalet ilkelerinin, hukukun, barışın, insani erdemlerin kazanımı anlamına gelmez. Ezilenlerin, hakları çiğnenenlerin, dulların, işsizlerin kazanması manasını taşımaz.
Eğer biz kazanma nimetinin şükrünü yaparak bu yolda gayret eder, örneğin İslâmi değerlerin, sosyal adaletin ve barışın egemenliğini sağlayabilirsek o zaman kazanımlar gerçek kazanımlara dönüşür. Bize düşen görev kazanımlarımızı böylesine şükrederek taçlandırmaktır.
Ali Rıza Demircan
Devam Edecek..