Şehir, insanların kendilerini en rahat ve iyi hissedecekleri bir ortam olarak bilinmektedir. Bir manada, medeniyetin gelişme alanı olarak da kabul edilmektedir. Bütün bu hayal ve beklentiler içerisinde günümüz şehirleri, sanki farklı bir dünyanın yerleşim yerleri olarak karşımızdadır.
Çünkü; yerleşim darlığı, yoğun trafik ve aşırı gürültü ve kalabalıklar içerisinde şehir, sanki insanların ızdırap ve sıkıntı çekmesi için diyazn edilmiş bir açık hava çilehanesi gibidir.
Şehrin, kültürel ve iktisadi manada bir üst yaşama ortamı ve düzeni olarak varlığını sürdürmesinin kendi iç bünyesinden değil, insanların hayata ve çevreye bakışlarındaki denge ve hassasiyetin sonucu olduğunu belirtmek gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, fiziki sistemlerin gerçekleşmesinde insan ruh ve ahlak anlayışlarının büyük bir etkisi bulunmaktadır.Ve bugünkü şehrin, azgın ve yıpratıcı özelliği, insanların duygu ve kültür dünyalarında meydana gelen aşınmanın ortaya çıkardığı bir gerçek.
Şehrin, çok farklı fonksiyonları olduğunu ve bunun da yerleşim sistemini belli düşünce ve anlayışlara göre düzenlememiz gerektiği bilgisi, onu meydana getiren insan, fiziki çevre, sosyal kurallar ve ahlaki değerlerin bir arada uyumlu bir düzen içerisinde olmasına bağlıdır. Bu da, bir medeniyet anlayışına yol açan “yaşama tasavvuru” sebebiyle gerçekleşebilir.
İşte sosyal ilimler ve özellikle de sosyoloji, böyle bir dünyayı anlamak ve aydınlatmak üzere rol alarak, hayatın insana, kültüre ve ihtiyaçlara göre düzenlenmesi ile ilgili önemli sosyal kanunları gündeme getirir.
Modernizm, şehri ve şehrin içindeki insanı kendi ekonomik ve teknik dünyasına adapte etmek için her türlü mekanizmayı hareket geçirmek suretiyle hem insanı ve hem hayatı “dondurulmuş bir varlık” haline getirmiş ve insanın kendi kimliğini ve duygularını belli bilgi ve sistemlerle “tek düze” bir hale dönüştürmeyi sağlamıştır. Sonuçta, karşımıza duygu ve sosyal dünyası yokolan bir dünya çıkmış ve insanlar, uzaktan kumanda edilen bir sistemin çaresiz ve tepkisiz yığınları haline gelmişlerdir.
Şehirlerin insanileşmesi, öncelikle bir toplumun hayat görüşü ve insani değerleri benimsemesiyle başlayacaktır.
Şehrin genel dizaynı, hayati müesseselerin öncelenmesi, insanı manevi ve fikri açıdan yücelten müesseselerin kurularak toplumun niteliğinin ve bilgisinin atttırılması, bu insanileştirmenin ilk adımlarıdır.
Sosyolog ve iktisatçı Weber batı şehirlerinin sanayi ve ticari merkezli olmasına bakarak İslam şehirlerinin insanı ve manayı önceleyen yönünü göremez ve onları şehir sınıfına sokmak istemez. Halbuki, bazı batılı sosyal bilimciler, batılı şehri; kapitaist iktisadi sistemi ayakta tutan temel direklerden biri olarak görür ve insan dışı mantalite ile kurulan şehirlerde ne sosyal ve ne de insani gelişmelerin gerçekleşemeyeceğine işaret ederler.
Burada dikkati çeken en önemli tespit, batı ve batılı mantıkla dizayn edilmiş şehirlerde “sosyal kontrol”un olmaması sebebiyle insanların yabancılaşması ve yalnızlaşması problemidir.
Türkiye’deki büyük şehirler, alabildiğine yoğun ve yüksek katlı binalarla, insanın sosyal, kültürel ve manevi yönlerini yok sayarak, eşyaların ve beton kulelerin yer aldığı “sanal bir mekan” kültürünü medya yoluyla pompalamaktafakat, insani ihtiyaçlara cevap vermeyen göz boyayan renkli ve cicili malzemelerle insani ve medeni bir dünyayı kurduklarını zannetmektedirler.
Hayatı sadece maddi objelerle yürütmeye çalışarak, insanın çok yönlü sosyal, ahlaki ve medeni ihtiyaç ve beklentilerine cevap veremeyen maddi ve ruhsuz şehirler, sadece insanının sosyal ve kültürel yönünü değil, aynı zamanda fiziki ve estetik yönüne de cevap veremeyerek, maddi ve teknik sistemler olarak varlıklarını devam ettirebilirler. Zaten batılı sosyologlardan biri de, aynen “şehirleri, bir fabrika gibi dizayn ettik” tesbitini yaparak, insani değerlere ve ihtiyaçlara cevap vermeyi merkeze almayan şehir sistemlerinin, insanileşmek yerine, sadece teknolojik ve iktisadi gelişmelere cevap verebileceklerini söylemiştir. İşte bu yüzden şehir; günümüzde ruhlara hitabedemiyor ve sosyal hayatın ihtiyaçlarına cevap veremiyor.
Prof. Dr. Sami ŞENER
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi