Yüce Rabbimizin kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’de bazı konular yanı sıra bazı ayetler de aynen tekrarlanır. Buradan, önemli olan bazı gerçeklerin tekrarlanması gereğini anlayabiliriz.
Her yıl Aralık ayında asgari ücret tartışmaları başlar. Siyasiler konuşur, sendikacılar konuşur, halk beklentilerini dile getirir.
Aslında asgari ücret ne derece yüksek olursa olsun birkaç ay geçmeden geçim sıkıntılarının yine baş göstermesi kaçınılmazdır. Çünkü esasa yani problemin kaynağına inilerek borca dayalı ve faize müstenid ekonomi dışlanarak sistemsel düzenlemeler yapılamadığı için devlet vergilerle, işveren ürettiği mallara zam yaparak verdiklerini geri alırlar.
Bu Aralıkta da aynı şeyleri yaşadık. Türkiş başkanı, belirlenecek şu miktardan aşağı asgari ücret için masaya oturmayız diyerek tam bir bilinçsizlikle sisteme onayını pekiştirdi. Faiz ödemeleriyle yükümlü Cumhurbaşkanımız da bu sistemde beklenenin verilemeyeceği anlamına küfe bizim sırtımızdadır, dedi. Sonuçta asgari ücret 8500 TL olarak ilan edildi. Aslında değinildiği üzere 12500 TL olsaydı bile bir iki aylık rahatlıktan sonra yine başa dönülürdü.
Sendikacılar tarafından şu soru sorulabilseydi hakikate doğru kapı aralanacaktı; Önümüzde genel seçim var, yöneticiler ceplerinden ödemeyeceklerine göre peki niçin asgari ücret istenilen miktar belirlenip verilemiyor?
Oynanan tam bir komedi, isterseniz dram deyin.
Dünya emperyalizmine eklemlenen Ülkemizde iktidar da muhalefet ve sendikacılar da işin özüne in(e)miyor. Hele hele sendikacılar.
Mevcut sendikacıları bilinçsizliklerini görünce sendikacılık bu mudur demekten kendimizi alamıyoruz.
Bu sebeple çok yakın geçmişte onlara ve aslında herkese yaptığımız çağrıyı yineleme gereğini duyuyoruz:
Sendikacılara Faiz Düzeni ile İlgili Çağrımdır
Türk İş ,Hak İş, Disk, Tisk, Memur Sem ve Diğer Sendikalarımızın Sayın Yöneticileri
Hak talep ederken karşı tarafın haklarına da saygı duyacak ve kimden gelirse gelsin zulme karşı duracak bir sendikacılık anlayışının insan doğası ve İslâm’la örtüştüğüne inananlardanım. Sizlere yaklaşımım temelde olumludur.
Kapitalizme şartlanmışlık sebebiyle sizler de siyasilerimiz ve diğer aydınlarımız gibi görevleriniz yap(a)mıyor, temsil ettiğiniz kitlelerin haklarını savunamıyorsunuz.
Çünkü sizler Ülkemizin kanını emen “Borca Dayalı Para Sistemi ve Faize Dayalı Ekonomik Düzeni” hayatımızın değiştirilemez gerçeği gibi algılıyorsunuz.
İŞVERENLER VE HÜKÜMET NİÇİN TALEPLERİ KARŞILAMIYOR
Sayın Sendika Yöneticileri
İş verenler ve hükümet niçin taleplerinizi karşılayamıyor? İşveren işçilerini mutlu etmek istemez mi? Hükümet üyeleri ceplerinden mi ödeme yapacak ?
Ülkemizde, işverenlerimizle birlikte işçilerin, memurların ve diğer sabit gelirlilerin yani milletimizin iliklerine kadar kanını emen “Borca Dayalı Para Sistemi ve Faize Dayalı Ekonomi Düzeni” var. Bu zalim yapı kamu sektörüne de, özel sektöre de egemendir.
ÜLKEMİZİN İÇ VE DIŞ BORÇLARI
Sayın Sendika Yöneticileri
Ülkemizin iç ve dış borçlarının üçte biri devletin, üçte ikisi de özel sektöründür. 2020 bütçesinde devletin faize ayırdığı para, yatırımlara ayrılandan pek çoktur. Özel sektörün faiz ödemeleri de yaklaşık iki katıdır.
FAİZLERİ MİLLET ÖDÜYOR
Millet olarak ödüyoruz diyorum. Çünkü devlet ödediği faizleri bizden vergi olarak alıyor. Özel sektör de ödediği faizi ürettiği mallara yüklüyor. On liraya alacağımız malı 15-20 liraya alıyoruz. Ekmeğimizden iç giysilerimize, konutlardan binek otolarımıza kadar bütün harcamalarda sömürülüyoruz.
TEDAVÜLDEKİ PARA VE VERİLEN KREDİLER
Bankacılığın verdiği kredi Merkez Bankasının ürettiği tedavüldeki paramın 15-20 katı. Ama bankacılık bizim mallarımıza dayalı olarak kredi veriyor, üstelik öz varlıkları ve mevduatların yanı sıra, onların pek çok katı, sahip olmadıkları ama oluşturdukları kaydi paraların da faizlerini alıyorlar. Devletimizin korumasına tam bir modern eşkıyalık.
Bankacılığa aktarılan faizler işçilerimize, memurlarımıza, çiftçilerimize, küçük işletmelerimize verilse, insanımız mutlu olmaz mı ? İşsizlik bitmez mi? Büyük şirketlerimiz için vergi indirimine gidilse, AR-GE çalışmalarımız artmaz mı, yatırımlar çoğalmaz mı?
Ülkemizin en büyük sanayi odalarından birinin başkanı kazançlarının yarısını faize yatırdıklarını söylüyor. Batan fabrikalar, konkordatoya giden işletmeler, faiz kurbanı değil mi? Ama onlar da sizler ve bizler gibi bilinçsiz oldukları için sömürüye boyun eğiyorlar.
AMERİKA, ÇİN ,JAPONYA
Dünyamızda siyasî, ve bilimsel gücü temsil eden Amerika değil mi? Çalışma Çin’de zirve yapmadı mı? Japonya teknolojik dev değil mi?
İtalya ve Fransa dünya ölçeğinde marka üreten gelişmiş ülkeler değil mi? Ama bütün bu ülkeler borçlu, çünkü bizi sömüren Emperyalizm onları da sömürüyor.
KADERİMİZ DEĞİLDİR
Sayın Başkanlar/Yöneticiler
Kuşatıldığımız bu “Borca Dayalı Para Sistemi ve Faize Dayalı Ekonomi Düzeni” kaderimiz değildir.
Bu zalim para ve faiz düzenini işleten kapitalist sistem ve sistemi besleyen kadrolar çare üretemez.
Çare bellidir. Adil ve merhametli bir para sistemi ve faizsiz düzen kurmalıyız. Kapitalizmin zincirlerini kıracak ekonomistlerimiz bu düzeni kurabilir. Üstelik yetişmiş ihtisas sahibi insanlarımız da vardır.
MİLLİ MUTABAKAT
Sayın Başkanlar/Yöneticiler
Milli mutabakatı gerektiren bu iktisadi devrim yalnızca sizinle yapılamaz ama siz olmadan da olmaz. Siyasi partilerin sizi uyarmasını beklemeyiniz, siz onları göreve çağırınız.
Ümitvar olunuz. Çünkü faizli düzene savaş açmamızı emreden Allahımız bizimle beraberdir
Ali Rıza Demircan
Mutfak girdileri roket hızıyla yükselirken, asgari ücret, 15 bin lira olsa ne yazar!
Artı, sendikalar asgari ücrete 300-500 lira daha fazla almaya çalışırken,
Acaba sendikacılar kaç para alıyor?!…
Tok, açın halinden ne anlar ki!…