Bilindiği gibi gerek yazılı medyada ve gerekse sosyal medyada, enine boyuna her şeyin tartışması yapılıyor, eleştiri mekanizması doludizgin işliyor. Medenî kurallar aşılıyor. Nezaket, nezahet ve zarafet tavırları, devre dışı bırakılıyor. Malayani kırıla gidiyor.
Yedi değil, yetmiş dereden su toplayıp işin içinden ustaca sıvışmayı kendilerine ilke edinenler, hiçbir zaman hakikatleri kabul etmeye yanaşmıyorlar ve dava adamı olmayı başkalarına havale etmekle rahatlıyorlar. Oysa Allah Teâlâ, öncelikle dini, bütün olarak ele alıp temelde aileyi sağlam esaslara bağlayarak yaşamamızı emrediyor. Öncelikle birey olarak kendimizi ve toplum olarak da aileyi koruyarak gerçek anlamda dengeli bir toplum olmamızı istiyor. Hatta bunu yapmayanları en yüksek deprem şiddetinde silkeleyerek uyarıda bulunuyor; Ey iman edenler! Nefislerinizi ve ailelerinizi öyle ateşten koruyunuz ki, onun yakıtı, insanlar ve taşlardır. Üzerinde iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır. Onlar, Allah’ın kendilerine emrettiği şeyde âsi olmazlar ve emrolundukları şeyi yaparlar. (Tahrim:66/6)
Bu ifadelerle herkesin aile sorumlusu olduğunu bildiriyor. Buna göre dönüp dönüp bu ayet ve benzerlerini okuyup haşyet ile aklımızı başımıza almamız gerekmektedir. Bunları duyup öğrenip ciddiye almadan bu kadar ciddî hizmeti başkalarına ihale ederek işin içinden çıkmaya yeltenmek hiç kimseye hiçbir artı değer kazandırmaz. Esasta sorumlu olanların bu hizmeti yapmadıkları takdirde açık kalan boşluğu dolduranlar eksik olmuyor, dolduruyorlar.
Yazarlar, çizerler, sözde uzmanlar, şer güçlerin dâhili yıkıcıları ve daha niceleriboşluğu dolduruyorlar. “Kadının İnsan Hakları, Yeni Çözümler Derneği ve Feminist Bilgi Üretimi ve Paylaşımı dernekleri başarı ile yıkım çalışmalarını sürdürmeye gayret ediyorlar. Medyanın bir kısmı ya bilerek ya da bilmeyerek kokuşmuşluğu fiilen yaymayı ve de toplumun her katmanına yerleştirmeyi hedefliyor ve hiç kusur etmiyorlar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da yapılanmalara ışık tutuyor, Erkeği potansiyel suçlu olarak sunuyor.
Her taraftan farklı kokularıyla akan kirli düşünce selleri, ailenin temellerini boşaltırken başta eğitim kurumlarımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız, Gönüllü kuruluşlarımız, belediye ve benzeri kurum ve kuruluşlarımız “tam siper” yapıyor ve işin kaynağına inmek için hiçbir ciddî proje hazırlamıyorlar. Ehliyet, liyakat ve dirayetle çalışmayanlardan Allah Teâlâ verdiği nimetlerini bir bir çeker alır. Rabbimiz bu uyarı sinyallerini veriyor. Hani Şeyh Edebali, kişiyi yaşat ki devlet yaşasın, demiş ya! Onu bir adım ilerletip aileyi yaşat ki devlet yaşasın, ilkesi ile devleti de, aileyi de, kişiyi de aslına uygun yaşatmayı başarmamız isteniyor.
Kâinat mülkünün yaratıcı sahibi Allah Teâlâ ne dediyse doğru olan ancak odur. Bu konuda Onun buyruklarına uymaktan başka seçeneğimiz yoktur. Bugüne değin insan olarak bozguncuların kararları yüzeysel olmaktan ileri gitmedi. Üstelik aileyi dağıttılar, kadını, kocasına düşman olarak bilediler, aileyi tarumar ederek viraneye çevirdiler. DNA testleri ile ne hale geldiğimizi ayan beyan gösterdiler. Sayısı tesbit edilemeyecek kadar çok sayıda soy bağı olmayan bir nesil geliyor. Bunda babasının kim olduğunu öğrenemeyen insanların günahını kim telafi edecek? Devlet mi? Devletin sistemi mi? Medyamı? İncirlik hava üstünün gayri meşru üretimi çocukları peydahlayan sorumluları mı? Fuhşa sürüklenen zavallı insanlar mı? Bunları hiç kimse savunamaz ve hiç kimse mazur gösteremez. Bu insanları kim onure edecek ve kim onların soy bağı itibarını, onlara iade edecektir? Ezikliklerini kim giderecektir?
Bakın ki, Rabbimiz kullarını nasıl uyarıyor; Allah’ın varlığının, kudretinin ve hikmetinin alâmetlerindendir ki, kendileriyle sekineye kavuşacağınız, kendi cinsinizden zevceler yarattı ve aranıza aşk ve merhamet enerjisi yükledi. Şüphesiz ki bunda, düşünecek kavim için ibretli alâmetler vardır. (Rum:30/21) Bu ayet mealinde görüldüğü gibi, aile temeli üç payanda üzerinde kurulmuştur. İnsanın bulanık hayat akışından arınıp durulup sükûnete ermesi, kadın ve erkek arasına aşk bağı yerleştirilmesi ve eşler arasına merhamet enerjisi yüklenmiş olmasıdır. Bu aileye çok farklı ivme kazandırır. Amma bunu birileri yapmalıdır.
Devlet, bu görevi Diyanet İşleri Başkanlığına yüklemiştir. Diyanet, güçlüdür, yaygındır. Görevini yapmaya muktedir olmalıdır. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi