Hürriyet yazarı Fuat Bol’un kaleme aldığı “Şimdi Onlar Düşünsün” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.
Devlet ve millet hayatımızın son 200 yılını şöyle bir göz önüne getirin; devletlerarası münasebetlerde, sahada kaybettiklerimizin sonucu hezimetle, kazandıklarımızın sonucu da yenilgiyle bitmiştir.
Daha açık ifadesiyle sahada kazandıklarımızı bile masada kaybetmişiz.
Mahut masa kurtlar sofrasıdır ve orada geçerli tek kural vardır: Büyük balık küçük balığı yutar. Haklı olmanız hiçbir şey ifade etmez zira yine orada, güçlülerin hukuku geçerlidir; hukukun üstünlüğü ise sadece laftadır. Yani gücünüz oranında hakkınız vardır.
Kurtlar sofrasında yem olmamak için mutlaka güçlü olmak zorunluluğu vardır. Her bir kurt, gücü nispetinde pay kapar. Kaptıkları paylar da masada esamisi okunmayan kuzulardır.
Dünya basını, Erdoğan’ın Madrid’den zaferle döndüğünü yazıyor. Malum önce NATO Genel Sekreteri, Türkiye, İsveç ve Finlandiya liderleri aralarında dörtlü zirve yapıldı.
Tüm dünyanın gözü bu zirvedeydi. Bu zirvenin olumlu ya da olumsuz sonucu, akabinde toplanacak olan NATO zirvesini de aynı şekilde etkileyecekti.
Neyse ki korkulan olmadı; NATO Genel Sekreterliği’nin hakemliğinde, Türkiye iddialarının ispatı olan dosyaları bir bir muhataplarının gözüne soktu ve tabiri caizse karşı tarafın gıkı çıkmadı, çıkamadı.
Sadece dinleyici olarak kaldılar ve Türkiye’nin tüm isteklerine peki demekle yetindiler, yetinmek zorunda kaldılar.
Türkiye masaya yalnızca haklı olarak oturmamıştı, haklı olmakla birlikte güçlüydü. İşte muhataplarını da susturan ve peki dedirten, Türkiye’nin bu gücüydü.
Türkiye bu gücüyle ilk defa uluslararası arenada, FETÖ’yü ve PKK’nın türevleri olan YPG ve PYD’yi terör örgütü olarak yazdırıp tescil ettirdi.
İçinde bulunulan konjonktürde, bu durum, Türkiye’nin dış politikası açısından adeta bir milattır.
Zira Türkiye, onca çektiklerine, sıkıntılarına ve canhıraş mücadelelerine rağmen FETÖ’nün, PYD ve YPG’nin terör örgütleri olduğunu kabul ettirememişti.
Bu durum, başta ABD olmak üzere NATO’nun diğer üye ülkeleri için de geçerli. Aksi halde; NATO’yu kendileri, çelişkiler yumağı haline sokup işlevsiz ve güvensiz bir pakt haline getirmiş olurlar.
Kâğıt üzerinde bu sözleri verdiler; sözlerinde durup durmadıklarını bundan sonraki icraatları gösterecek. Türkiye, bu ülkelerde cirit atan malum terör örgütü mensuplarının iadesini bu ülkelerden defaatle istemişti.
Tüm bu talepler karşılıksız kalmıştı. Bu talepler bir kez daha yinelendi; bu kez ‘İade edeceğiz’ dediler. Sözlerinde samimi olup olmadıklarını hep birlikte göreceğiz. Türkiye de tavrını ona göre belirleyecek.
Türkiye her bakımdan güçlü oturduğu masadan, talepleri karşılanmış olarak kalktı.
Artık top onlarda, şimdi onlar düşünsün!
Türkiye’yi aldatmaya kalkarlarsa kendilerini aldatmış olurlar. Zira karşılarında eskiden olduğu gibi bir yanağına vurulduğunda diğerini uzatan Türkiye yok.
Artık bir yanağına vurulduğunda misliyle karşılık veren, güçlü bir Türkiye var.
Türkiye oyun oynamıyor, terör örgütlerine karşı 40 yıldır düşük yoğunluklu bir savaş yürütüyor. Dile kolay, Türkiye, terörle mücadelede 40 bin insanını yitirdi.
Türkiye’nin gücünü sınamak isteyen Azerbaycan’a, Libya’ya, Irak’a ve Suriye’ye baksın!
Ve bir daha düşünsün!
Türkiye’nin ‘VETO’su, Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde!
hurriyet.com / FUAT BOL