Bize dayatılan bu sistem fıtrat sistemi değildir. Fıtrat sistemi olmadığı için insan fıtratı ile bağdaşamaz. Özellikle beşerî düzeyde müdahaleler daima dengesizdir. Özellikle bu ekonomik sistemin tedavi kabul etmez virüsleri vardır. Bu korkunç virüsler ekonominin düzelmesine engeldirler. Bu “korkunç virüslerden biri haramdır. Haramın çökertmediği değer yoktur. İkincisi serbest piyasa illetidir. Bu illet üreticiyi, tedarikçiyi ve hatta tüketiciyi çılgına çeviriyor. Bunların en itici negatif gücü elbette faiz belasıdır. Böylesi bir ekonomik sistemde inadına beşerî müdahaleler yapılır.
Çeşitli tedbirlerle pahalılığın hızı kesilebilir. Toplum rahata kavuştuğunu hissetmeye başladığında pahalılık daha berbat patlak verir. Çünkü bu sistemde haram, serbest piyasa ve faizden daha korkunç etken elbette açgözlü insan unsurudur.
Ekonomik sistemin hangisi olursa olsun yönlendiricisi insan olduğu için, pahalılık da yine insan yüzündendir, değişmez. Bu açıdan bakınca haramı da, serbest piyasası da ve faizi de hatta fiyat artışlarını da yöneten insan olduğu için fıtrat sisteminde bile israf uygulaması ile yine dengeleri sarılır. Fiyat artışlarını sürdürür.
Fırat sistemine uygun olmayan insanların sistemi şeri’at da olsa yine çözümsüz kalacak ve derde dermen olmayacaktır. Her kes geçim için kendine göre nice proje üretir, çare arar. Amma yine de netice alınmaz. Yine de çözüm sağlanamaz.
Öyleyse dayanağı haram, kaynağı faiz, sebebi, serbest piyasa ve tetikçisi israf olan sistem, ancak ve ancak gayri meşru netice verir. Bundan başka bir netice almak ve beklemek, girdapta boğulmak üzere olan insanın çırpınışına benzer. Üstelik
İnançsız, ilimsiz ve infaksız bir sistemde insaf, liyakat, cesaret ve adalet olmaz, düzen sağlanmaz. İnanç, ilim, insaf, liyakat, cesaret ve adalet gibi üst değerler çözüm için yeterli olmaz. Hele infak gibi rahmanî bir iktisadî sistem başlı başına hayati değerdir.
Aslında infak sistemine bağlı olan inanmışlar, nice olumsuzluğa çare oldukları gibi bütün dengeler arasında en emin, en garantili, en net ve en kalıcı çareleri arar bulurlar. Allah’ın isteminde her şey mutlak dengeler sistemine bağlıdır.
Bu ilâhî sisteme bağlı olan her şey denge üzeredir. İslam’ın iktisadî sisteminde dengeyi sarsan her tür olumsuzluk reddedilmiştir. Cehalet, neme lazımcılık, ihmal, ihanet yoktur. Faiz, rüşvet, israf, ihtikâr, yolsuzluk, çıkarcılık, bedeli üstünde fiyat ve benzeri olumsuzluklar, haramdır yasaktır. Haramdan medet uman hâindir, merduttur.
Ebu Hüreyse radiyellahu rivayet ediyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Andolsun ki, insanlar üzerine bir zaman gelecek, o gün kişi aldığı malın helal mi, haram mı olduğuna aldırış etmeyecektir. (Sahihi Buharî: c: 3, s.59) İşte, bugün kanlı kaatil hırsızlardan daha çok insanlara zarar veren doyumsuz haram zedelerdir, zam yapmakla tatmin olamayan ve zam yaptıkça piyasanın başını döndürüp bütün ortamı çılgına çeviren “açgözlü insanlar,” aç kurt gibi, bulduğu nimet ile tatmin olmuyorlar.
Kârun gibi oluyorlar ve doyum noktasına ulaşamıyorlar. Doyum noktasına ulaşamadıkları için de hem kendilerini hırpalıyorlar ve hem de topluma sıkıntı çektiriyorlar. Bu düzen, hurdalıklarıyla gıcırdayan fabrikası ile tok gözlü insan, yani dengeli, ayarlı ve olumlu vatandaş yetiştiremez. Zaten gerçekleşmesi de hayaldir.
Şimdi Ziya Paşa’nın ilginç mısralarını hatırlayalım. İdrâk-i meâli bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.” Evet, İsrafta sınır tanımayan açgözlüler, pahalılığı fırsat bilerek yüklendikçe yükleniyorlar. Buna rağmen Allah’ın dinine inananlar mücadele eder ve çözümü gerçekleştirirler.
Biz onları, itina ile yetiştirmeye niyet edelim.
Esselamualeykum. İlhan Oral