islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Sivil İtaatsizlik mi, Siyasi Sorumluluğu Paylaşma Mı?

Sivil İtaatsizlik mi, Siyasi Sorumluluğu Paylaşma Mı?
27 Ağustos 2018 07:29
A+
A-

Siyasi sistemler, kendi  kültür ve değer sistemleriyle  bir  yapı  ve özellik kazanırlar.  Demokratik siyasi sistem de, kendi  şartlarına göre  bazı kavram ve  yapılar  hazırlamış ve günümüzün siyasi  kültürünü de bu şekilde biçimlendirmişlerdir.  Uzun zamandır demokratik olma, bir meziyet  gibi  kabul edilmiş ve demokrasi bir “değer” gibi  empoze edilmiştir.  Halbuki, o da diğer siyasi  modeller gibi, bir yönetim şeklidir.

Türkiye’de de  batılı  sistem özelliği geçmiş iktidarlarca belirlenmesi sebebiyle,  değerler sistemimiz içinde bulunmayan “demokrasi”, yeni ve  ithal bir  değer ve anlayış olarak müslüman  siyasi hareketler  tarafından mecburen benimsenmiş  veya benimsenmek zorunda kalınmıştır.  Demokrasi’nin halk idaresi gibi teorik bir karşılığının olması, onun “tereddütsüz benimsenmesi” ne yol açmakta  ve kolayca kabullenilmesini  ve dolayısıyla onun üzerine birçok önemli değer ve misyonların yüklenmesine yol açmaktadır.   Fakat demokrasi, tarihi süreç içerisinde birçok ilim ve fikir adamının da belirtilmesiyle “demogoji”ye dönüşerek, siyasi görüşlerin sözlü mücadelesine yol açmakta ve asıl olan birçok kavramın yozlaşmasına da vesile olmaktadır.

Bunun sebebi, hiçbir fikir, din veya siyasi sistemin, “insan’dan bağımsız” olmadığı gerçeğinin dikkate alınmaması ve  fikir ve ideolojilere çok büyük sorumluluk ve anlam yüklemesiyle asıl gerçeğin farkedilememesidir.Bu gerçek de, insanın niteliği, ahlakı ve iyi niyeti ile  herşeyin doğru istikamete yönelebilme  imkanına sahip olmasıdır.Eksiksiz, adil ve insani olan ilahi dinlerin  bile, insanın ihtirası, bencilliği ve sapkınlığı ile  bozulduğunu ve fonksiyonlarını yerine getiremediğini biliyoruz.

Demokrasi, tarihi süreç içerisinde zaman zaman kesintiye uğradığı gibi, farklı mana ve felsefelere de sahip olmuştur.Ferdi hürriyeti sınırlayan Sosyalist rejimler bile, demokrasiye sahip çıkarak, “sosyal demokrasi” kavramına; liberal görüşler ise,  “katılımcı demokrasi”, “liberal demokrasi” gibi  terimler ekleyerek demokrasinin farklı  özellikler taşımasına yol açmışlardır. Böylece, her düşünce ve sistem; demokrasiye yeni anlamlar yüklemiştir.

Halk idaresi denilen demokrasi, bugün siyasi partiler sistemi ile, halkın etkinliğini sembolik düzeye indirmiş ve bu iradeyi, etkisiz ve gecikmiş şekliyle uygulama noktasına getirmiştir.  Toplum, bir yanlışı ancak 4-5 sene sonra düzeltebilme imkanına sahip olmaktadır. Ayrıca; medya ve propoganda gücüne sahip olan siyasi partiler, kendilerini değerlendirebilecek kitleleri, rahatlıkla etkileri altına alabilmekte ve güçlü bir  eleştirel sistemi  tesirsiz hale getirebilmektedirler. Bu haliyle de halk, demokratik sistemde; demokratik olmayan  uygulama ve ayak oyunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Demokrasinin bu tür etkisizleşmesine, sivil itaatsizlik kavramı ile  karşı çıkılmasını tavsiye eden batılı araştırmacı ve fikir adamları,  herhangi bir fiili güç ve kaos çıkarmadan  halkın iradesinin yönetimlere ve onların yanlış icraatlarına karşı etkili bir güç olabileceğini düşünmekte ve demokrasiyi fonksiyonel hale getirmeye çalışmaktadırlar.

Batı’da “sivil itaatsizlik” hareketinin sosyolojik ve tarihi  şartları hazır olmasına rağmen, yine de toplumun organizeli hareketleri oldukça sınırlı olmaktadır.Ancak, çok ciddi  suistimaller ve düzensizlikler olduğu zaman, bu tür bir  tepki  gücü ortaya çıkmaktadır.

Müslüman bir inanç ve geleneğe sahip Türkiye gibi ülkelerde ise, Sivil itaatsizliğin sosyolojik alt yapısı bulunmamaktadır.Halk, islam tarihi boyuncu büyük ölçüde adaletli ve inanç sahibi yöneticiler tarafından yönetilmesi sebebiyle, devleti bir rakip veya batı’da olduğu gibi  “düşman” gibi görmemekte ve ona karşı kendini konumlandırmamaktadır.

Her demokratik sistemde olduğu gibi; hatalar, suistimaller, toplumun beklentileri ve isteklerine karşı  meydana gelen icraatlarını  “sivil itaatsizlik” sistemi yerine, “siyasi sorumluluğu paylaşma”kültürünün geliştirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.  Çünkü, siyasetin sadece kendi bilgi, bulgu ve tercihlerine göre  bazı politikalar üretmesi; toplumun ister istemez dışlanması manasına gelmektedir.Dolayısıyla,  toplumun ilim ve düşünce adamlarının tespit ve değerlendirmelerinin siyaset tarafından dikkate alınmaması, toplumda demokratik hakların, sadece siyaset ve  idare kavramına verilmesi demek oluyorki,bu durumun çok yönlü problemlere ve  yönetim-toplum arasındaki sağlıklı bağların kopmasına yol açabilme potansiyeli vardır.

Türkiye’de Cumhuriyetle birlikte  demokratikleşme sistemi, toplumun rol ve etkinliğini büyük ölçüde kaybetmesine yol açmış, birçok  alanda devletçi  mantık tek başına  sisteme şekil veriştir. Dolayısıyla, siyasi veya sosyal sistemlere ait kavramların, mucizeler meydana getirmediğini ve bunların dillendirilmesiyle meselelerin halledilmediğini bilmemiz gerekiyor.  Türkiye’de siyasi sistemin başarısı, hükümetlerin toplumla kaynaşması, toplumun nabzını tutması ve onunla  “sorumlulukları paylaşması” ile mümkün olabileceği  bilinmelidir.

Aksi halde, siyaset  kendini halktan soyutlayarak  kendi başına  bir “sosyal mühendislik” yapmaya çalışır ki, bunun sonunu kitlesel bir fiili itaatsizliğe dönüşebilir.Bunun da, ciddi bir felaket olduğunu bilmek gerekiyor.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.