Sürekli milletten fedakarlık beklemek, Türk siyasetine dayatılmış politikaların sonucudur. Siyaset yaparken, sizi rahatsız eden şeylere karşı rahatsızlığınızı dile getirerek, kitlelerin sorununu çözmüş olmuyorsunuz. Sorun tespiti önemlidir ama bu tespit çözüme odaklı olmadığı sürece havada kalır.
Son bir yıl da siyasette ağırlık kazanan sorun tespitleri farklı kesimlerin gündemlerinde ortak payda haline geldi. Muhalefetinden iktidarına kadar herkesin gündemine faiz ve faizin oluşturduğu sorunlar konuşulu oldu. Bu, Türk siyaseti adına sevindirici bir gelişmedir. Ancak bu tespitlerin yapılması, sürekli tekrar edilmesi, çözüm önerilmemesi düşündürücüdür.Oysa çözümde de sorun tespiti gibi, ortak bir paydada birleşilmeliydi. Bu durumda tespitler bir tekrarın ötesine geçemiyor. İnsanlar çözüm istiyor.
Ama bir gerçek vardır ki oda şudur, farklı ve yeni çözüm önerileri ilkin en güçlü itirazlarla karşılaşır.Çünkü bir değer sistemi haline dönüşmüş sorun yumağı, içindeki çözüm getirmeyen önerileri ile hala çıkar yol olarak sunuluyor.
Bir başka çözüm anlayışı ile ortaya çıkan insanlar, belli konumlar edindikten sonra sistemin genel köşe taşlarına dokunmadan içeride tamirat yaparak sorunların çözüleceğine inanılıyor. Buda mümkün değildir.
Sorunun kendisi olan sistem, ortadan kalkmadığı sürece sorunlar çözülmeyecektir.
Sorun nedir?
Sorun sistemsel güç sorunudur. Bu gücün kaynağı adaletsizlikleri, haksızlıkları toplumun her kademesinde sistemsel olarak uygulamaktadır. Üstelik kendisine sözde itiraz edenlerin eli ile bu haksızlıklar yapılmaktadır. Bu sorunu bir güç zehirlenmesi olarak da tanımlayabiliriz.
Para cimrilerde, güç korkaklarda olursa işler bozulur. Bugün parayı da kaybettik gücü de kaybettik.
Para ile güç arasındaki ilişkiyi üç aşağı beş yukarı herkes düşünce ufku kadar tahmin edebilir. Paranın bir güç olduğu gerçeği, bugün parayı kontrol eden ve yönetenler tarafında nasıl kullanıldığı ortadadır. Oysa para ortak bir değer olarak mal ve hizmetlerin üretim, tüketim ve devinim süreçleri için toplumsal bir gücü temsil etmeliydi.
Kendisine verilmiş kamusal geçerlilik gücü, millet adına kamuya hakim olan devlete ait olmalıydı. Oysa bugün bu para özelleştirilmiş, özelin eline geçmiş, kuramlarla mal haline getirilerek; kamusal gücü arkasına alarak her yere ulaşan faizli zehirli bir yılana döndürülmüştür. Bu yılan sadece ekonomiyi değil, ekonominin etkilediği sosyal hayatın her yerine ulaşmıştır.
Siz şimdi bu yılanın başını ezmediğiniz sürece, bu sorunları ortadan kaldıramazsınız. Yılan periyodik zamanlarda deri değiştiriyor ama halka enjekte ettiği zehir fonksiyonu değişmiyor.
Yıkacaksınız!
Mevcut iktisadi kuramları yıkacak, oluşturduğu faizli düzeneği tarumar edecek, refahı, adil paylaşımı, hakça bir düzeni toplumun tabanına indirecek siyasal diriliş artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Bu siyasal diriliş, söylemlerini temel faiz karşıtı çözüme odaklı bir manifestodan alarak, bu zulüm düzenini yıkıp, yerine adil bir düzeni kurmak için çözüm söylemlerini güçlendirmek zorundadır.Elbette bunların karşısına birileri çıkacak, toplumun gerçekleri görmesini engellemek için; bunların marjinal düşünceler olduğunu, ütopik olduğunu söyleyerek, gerçeği örtmek için algı operasyonlarını yapacaktır.
Siyasal diriliş, söylemlerini ayakları yere basan, sistematik çalışan, müthiş bir kadro hareketine dönüştürülmüş, toplumun bütün kesimlerine çözüm argümanları sunarak başarının kapılarını açılabilir. İktidar başarısızlıklarından medet ummak “nasılsa halk bunlardan bıktı, bize teveccüh eder” demek, siyasal kadronun en büyük yanılgısı olacaktır.
Kesinlikle bilinmesi gereken şudur ki mevcut faizli düzeneğin savunucuları ancak zalimler olabilir. Buradan beslenip palazlananlar olabilir. Siyasal diriliş kadrosu, bunların rızasını, ne der ne yapar gibi düşüncelerini dikkate alamaz.
Bu düzen sürdürülemez!
Sürekli borçlanma modeli olarak var olan bu düzen sürdürülemez. Siyasal diriliş faizci düzenin yıkımını gerçekleşmesi için, elbette en az yüksek katlı binanın yıkılmasında gösterilen hassasiyeti, stratejiyi gözetmek zorundadır. Mesele faizci düzeneğin devam edip etmeme konusudur. Faizci düzen işleyişi ile uzlaşılması söz konusu değildir. Çünkü toplum adına hiç bir temsilci, hangi organizasyonun içinde olursa olsun, faizle milletin hakkını sömüren yapıya taviz veremez. Veriyorsa, koltuk için saf değiştirmiştir. Yaşam tercihleri de bunun göstergesi olacaktır.
Türkiye’nin yeni bir Siyasal dirilişe ihtiyacı var. Bu diriliş ekonomik yapısal değişimi gerçekleştirmek için, alternatif iktisadi modeli, gerekli sistematik çalışmaları aralıksız bir program dahilinde yapmalıdır. Kuşkusuz tabanda destek olarak bulacağı güç, bölgesel yeni ekonomik yapılanmaya da zemin hazırlayacaktır.
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi