İnsanoğlunun fıtratında bulunan hayatta kalma ve memnuniyet verici bir hayat sürme mücadelesine ulaşma ihtiyacı onu bunları kendisine sağlayacak bir güç ve imkan çevresinde toplanmalarına sebep olmaktadır.
Sekiz bucuk milyar insandan müteşekkil yeryüzünde isimleri farklı yüzlerce insan topluluklarının varlığı bir gerçektir. İnsan bireysel ve toplumsal yaşantısında kurallara tabi olarak hayatını sürdürmektedir. Bu kuralları belirleyen otoritenin sunduğu şekliyle toplumun çoğunluğunun kabulü varsa, azınlığının da uymak zorunda kaldığı yaşam bicimi; kimi yerde din olarak kimi yerde devlet olarak kimi yerde kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her toplumun inandığı gelenek görenek ve dini kurallar genel itibariyle atalarından miras yoluyla nesiller arasında aktarılmaktadır. Nesiller arası aktarımlarda insanlar tarafından çeşitli beklenti ve çıkarlar doğrultusunda farklı değişikliklere evrilebilmiştir.
İnsan topluluklarının oluşturduğu güçle elde edilen iktidar imkanlarıyla toplumun genelini istenilen sosyal yapıya sevk edeceği tarihi bir gerçektir. İnsanlık tarihinde ki idari yönetim sistemi bu şekilde doğmuştur.
İnsanın yaşamında ki hal hareket ve sözlerinin bir referans dayanağının olacağı işte bu kaynağın da doğru veya yanlış, o kişinin ve toplumun yaşam bicimi haline dönüşmesidir. İşte insanoğlunu ilgilendiren bu dönüşüm sürecinin konusu ve ilgisinin adı siyasettir.
Siyaset insanların toplu olarak bir arada yaşama mecburiyeti sebebiyle aralarında genel kabul görmüş kurallara göre toplumsal hayatın düzene sokulması ve yönetilmesidir. Bu durum günümüz dünyasında vatandaş diye isimlendirilen bireyden başlamak üzere toplumu yöneten her kademede ki insanların yetkilendirilmesi çerçevesinde ki sorumluluklarıdır. Yani siyasetin uygulama alanı doğrudan hem bireyin yaşamını hem de toplumun birlikte bir arada yaşama usul ve yöntemlerini etkilemektedir. Bu yüzden bireyin oy verme işinden başlayıp toplumun birinci derecede ki yöneticisine kadar her kademede icra edilen her hal hareket ve sözlerin siyaset konusu olduğu mantıken ortadadır. İşte bu yüzden siyaset, insanların yaşamını doğrudan etkileyeceği için alınan kararların uygulanmasında Allah katında en makbul ibadet olabileceği gibi aksine kabul görmeyecek en berbat Allah’a karşı ihanette olabilir.
1880-1900 Yılları arasında Amerikalı siyaset bilimcilerinin yaptığı : “Tarih, geçmiş siyasettir ve siyaset ise şimdiki tarihtir” Tespitinin dünya ki toplumların devlet yönetimlerine bakıldığında haklı olduğu görülmektedir. Çağımızda ki dünya yönetimi de bu mantıkla idare edilmektedir. Beşer denilen varlığın ilk insan olma özelliğinden günümüze kadar ki geçirdiği tarihsel sürecin tamamı siyasettir. Siyasette insanoğlunun yaşamından ibarettir. Tüm insanlığı etkileyen dünya nizamı siyaset eliyle düzenlenmektedir. Aynı şekilde günümüz ahlaksız ve Allahsız dünya müesses nizamı da siyaset yoluyla tesis edilmiştir. İşte bu yüzden insanların en önemli vazifelerinin isabetli düzgün siyaset yapmak olduğu bunun için önemlidir.
Kişinin yaşantısı ve tercihleri ahlaklı ve erdemli olup olmadığı şekliyle yetkili bulunduğu konum itibariyle icra ettiği siyasettir. Yaşantısı ve tercihlerinden ibaret olan bu dünya hayatında makbul insan olma bakımından yapılan siyaset işte bu yüzden önem arz etmektedir.