Türkiye’de siyaset, Meşrutiyet dönemi ile birlikte batıcı parlamenter sistemi benimsedi. O dönemden sonra, Türkiye’nin siyasetinde istikrarlı bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değil.
Siyasetin, Tanzimat dönemi öncesi kültürel değerlerimiz ve ahlak sistemimiz çerçevesinde bin yıllık süre içinde başarılarla dolu olduğunu biliyoruz. Fakat, batılılaşma ile birlikte, parti mücadelesi ve lider hakimiyeti haline getirildiği ve beklenenin aksine siyasetin toplum ve toplumun kültür ve ahlaki değerleriyle uyumlu olmayan bir siyasete imkan hazırladığı görülmektedir.
Demokrasi’nin halkın iradesi doğrultusunda gerçekleşeceği tarihi bir miras olarak sürekli dillendirilmesine rağmen, gerek batı’da ve gerekse doğu ve bizim dünyamızda halkın iradesinin dolaylı bir hale getirilerek, bir şekilde devre dışı bırakıldığını belirtmek yanlış olmayacaktır.
Demokrasi’nin Yunan’dan bugüne kadar uygulamasında, kitlelerin iradesine tabi olmadığını birçok batılı ve batılı olmayan filozof ve sosyal bilimci tarafından zikredilmesine rağmen, pratikte batılı kültürel dünya içinde yeni bir alternatifin çıkarılamaması, bu sistemin isteyerek veya istenmeyerek varlığını devamlı kılmıştır.
Batı’da siyasi partilerin, parçalanmış toplumun sınıf ve ideolojik sebeplerle birbirinden ayrılmış kitlelerin temsilcileri olarak parlamentolarda temsil edilmesi ve buradaki tartışma ve çekişmeler ile belli politikaların ortaya konulması mümkün olmaktadır.
Burada dikkat edilmeyen veya dikkatlerden kaçırılan konu, halkın iradesinin bir türlü etkin hal getirilememiş olmasıdır. Dört veya beş yılda oylarıyla karar verme yetkisi verilen halk kitleleri, bu zaman dilimi içinde hiçbir kanun veya kararı veto etme hakkına sahip bulunmamaktadırlar. Dolayısıyla, halkın iradesi konusu da sembolik ve etkisiz bir hale gelmektedir.
Bir diğer konu ise, farklı partilere bir şekilde adapte olmuş kitlelerin, çeşitli sebepler ve tek yanlı bilgilendirme etkisiyle diğer partilere ve onların mensuplarına karşı duygusal ve rakip mantıklı bir çatışma içerisine girmesidir. Bu durum, siyasetin partiler rolüyle toplumsal kargaşa veya çatışmalara yön veren gelişmelere fırsat tanımış olmasıdır.
Bu durum, batıcı manada siyaset etme düşüncesinin tıkanmış olduğunu ve yeni bir çözüm üreteme durumuyla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Dolayısıyla geçiş döneminde, Türkiye’nin ve Türkiye toplumunun siyasete bir düzen ve ayar verebilmek için, partici mantık dışında “insan kaynaklı” bir seçim tercihine yönelmesi gerekir. Bu durum, partilerin hoşuna gitmese de, halkın siyasi iradeye yön verecek bir güce ulaşması açısından son derece önemli bir çalışma olabilir ve particilik çıkmazından toplumu uzaklaştıracak ve siyasete ruh ve ahlak getirebilecek bir yol açabilir.
Bu nasıl olacaktır? Bu durum, seçimi daha dar bir çerçevede ele alarak, ilçenin mahalleleri çerçevesinde yapılacak bir değerlendirme ile o ilçenin halkının, en iyi bildikleri, en ahlaklı ve bilgili bir kişiyi seçebilme sisteminin getirilmesidir. Daha sonra, bu mahalle adayları, belli bir oturum ile, kendilerini ve ne yapacaklarını anlatarak bir yarış içine girecekler ve ilçenin adayı bu kişiler arasından adaletli bir şekilde belirlenmiş olacaktır.
Böyle bir durumda, farklı partilere oy veren vatandaşların büyük çoğunluğu, iyi olan adayları ön plana alarak, partinin kendilerine vermediği seçme iradesine sahip olacakları gibi, karakterli ve iyi niyetli bir kişiyide farklı siyasi eğilimdeki kişiler seçmiş olacaklardır.
Artık bundan sonra, seçilen başkan veya milletvekili, partinin direktiflerini değil, halkın istek ve beklentilerini karşılamaya çalışacak ve partiler arası düşmanlık ve nefret ortadan kalkmış olacaktır. Ayrıca, siyaseti ideoloji veya saltanat haline getiren siyasi liderlerin devri kapanacaktır
Bu yönteme, bir de yıllık değerlendirme ara seçimi yapılarak, gerektiğinde başkan veya milletvekilinin görevini yerine getirmemesi dolayısıyla, yetkilerini devretmek denetimi de koyularak, o zaman halkın yönetimi gerçekleşebilir.
Bana göre, bazı partiler böyle bir sistemi, keni değer ve anlayışlarına uygun olmasından dolayısı, memnuniyetle kabul edebilirler.
Bu konu, belki ideal bir siyasi yetkilendirme ve seçim sistemi olmasa da, mevcut durumdan daha iyi olabileceğine inanıyorum. Tabii, bu sistemin olgunlaştırılması gerekiyor. Özellikle, yaklaşan yerel seçimler ile ilgili olarak, sunulan adaylara bakılarak en dürüst, en bilgili ve en sözünde duran adayların seçimi ile böyle bir sisteme geçiş yapılabilir.
Bu yazının hiçbir partiyi hedef almadığını ve partili sistemin çıkmazlarına karşı bir sistem geliştirme düşüncesi olduğunu belirtmek durumundayım.
İnsanımız, inancımız, ahlakımız ve toplumsal geleceğimiz için, birer dogma gibi önümüze koyulan batıcı partici politik sistemin kargaşası ve huzursuzluğundan kurtulmak istiyorsak…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…