Yaşadığımız Covid-19 döneminde Sağlık Bakanlığı Bilimsel kurulu üyelerinin koronavirüsü yaratıcı haline dönüştüren maddeci ve batıyı taklitçi bilim dışı söylemlerinden bıktık.
Birbirinden ruhlu uyarıcı yazılar yazan Yakup Döğer kardeşimiz İslamsız Düzenin Toplumu Getirdiği Yer başlıklı okunmasını tavsiye edeceğimiz yazısının bir bölümünde şöyle diyor.
“Sağlık sektörünü bir rant alanı haline getiren, hiç gereği yok iken hastalarını para karşılığı ameliyat eden, küresel kafir ilaç firmalarıyla ortak çalışan, ilaç firmalarından nemalanan doktorlara sorsanız, “Müslümanım” diyor.”
Bu yazı bizi de dertlendirip kalemimizi hareketlendirdi: Okuyalım:
Yakın geçmişte yaşadığımız Covid-19 döneminde Sağlık Bakanlığı Bilimsel kurulu üyelerinin koronavirüsü Yaratıcı/Halık haline dönüştüren maddeci ve batıyı taklitçi bilim dışı söylemlerinden bıkmıştık.
Hele hele aşı konusundaki çelişik ve çıkarcı beyanlarını dinlemekten de yorulmuştuk.
Mademki tıp ve ilaç sömürüsüne takıldık, “Ben de Müslümanım” diyen ve üstelik bir de namazlı ve oruçlu olup tıbbı sömürenlerimizi konu edinelim.
Yönetim kademelerinde ve bürokraside zirvelere tırmandık. Parasal imkânlarımız arttı. Akademisyenlerimiz, doktorlarımız, hukukçularımız çoğaldı. Artık her alanda iktidar olmaya başladık. Ne var ki imanımızı temellendiremedik, ahlâkımızı geliştiremedik. Âhireti unuttuk, Allah’ın rızasını düşünemez olduk. Hiç mi hiç ihtiyacı olmayanlarımız da sömürücü olmaya başladı.
Bu böyle gitmez. Ölüm var, âhiret var, sorgu var, ceza ve mükâfat var.
Müslüman doktorlarımız da sömürücü olmaya başladı. Bana intikal eden olaylar çok da bendeniz son dönemde yaşadıklarımla örneklendireyim sömürüyü.
Beş yıl kadar önce İslâmî hassasiyeti olan bir eczamızın tavsiyesi üzerine namazlı niyazlı bir doktorumuza giderek eşimin iki dizine ameliyat yaptırdık. Sigortamız vardı. Doktorumuzun özel hesabına makul bir ödeme yaptık. Yadırgamadık. Ama ameliyat sonrası iyi bir hizmet alamadık. Doktorumuzun hatasından kaynaklanmamakla birlikte pıhtı atması sebebiyle ameliyat masrafında çok maddi harcamalarımız oldu ve ailece çok da manevi çile çektik.
Bizim doktorlarımızı, hastahanelerimizi ıslah edecek, muayenehane basacak ve yürekli savcılarımız gibi işenen bebek cinayetlerini ortaya çıkaracak halimiz yok, ama kullanabileceğimiz kalemimiz var. Artık ne siyasilerimiz, ne yöneticilerimiz, ne vakıfçılarımız ve ne de doktorlarımız için kırılan kol yen içinde kalmayacak. Kalmamalı. Yeter artık sömürüldüğümüz.
Aziz okuyucum, doktor ve hastahane yönetimi dilediği parayı isteyebilir. Burada problem yok. Verecek olan verir. Ama sorulduğu halde fiyatı söylemeden insanları ameliyata alıp ardından itiraz edilebilecek fiyat çıkarmak veya bildirilenin iki katını tahsil etmeye kalkışmak… sonra da sembolik bir indirimle büyük meblağları ödemeye mecbur bırakmak etik değildir, İslâmî hiç değildir. Çünkü böylesi ihtilaf doğuracak sözleşme fâsiddir/geçersizdir. Ahiret sorgulaması ve azabına da sebeptir.
Bu yazımız ruhları kararmış tıpçılara bir etki yapar mı? Bilmiyorum, çünkü sömürü hastalığı yaygınlaştı, kim kimi kınayacak? Biz vazifemizi yapalım da…
Aslında problemimiz başka değil Allah’a ve Âhiret hayatına yürekten ve bilinçle iman edip etmemedir.
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Sn hocam bir başka yazınızda bu sürece götüren nedenleri de yazarsanız konu bütünlüğe kavuşur diye düşünüyorum.
Kaleminize sağlık.