“Siyonistler Camileri Yıkıp Mezarları Tahrip Ettiler”
Bir çok haber ajansının verdiği bilgilere göre uydu görüntüleri, işgal ordusunun Gazze’de çok sayıda camiyi yıkıp mezarlığı tahrip ettiği görüldü.
Gazze Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı, Siyonist camileri hedef alan saldırılarına ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamaya göre, toplam 1200 cami bulunan bölgedeki bin cami kısmen ya da tamamen yıkıldı. Aralarında tarihi camilerin de yer aldığı bu yıkımın yeniden imarı için yaklaşık 500 milyon dolar gerekiyor. İşgal kuvvetleri, saldırılarında aralarında vaiz, imam, hatip, müezzin, hafızın yer aldığı 100’den fazla hocaya suikast düzenledi. İşgalciler Gazze‘de Hamas’ın eline esir düşen vatandaşlarından öldüğü açıklananların buralarda gömülü olup olmadığını araştırmak için çok sayıda mezarlığı tahrip ettiğini ortaya koydu. Mezarlıklar yıkılmaya devam ediliyor, işgal kuvvetleri ordusu ayrıca onlarca mezar yerini yerle bir etti, kutsallığını ihlal ederek mezarları açtı, uluslararası anayasalara ve insan haklarına açıkça meydan okuyarak naaşları çaldı.
ABD’li yayın kuruluşu CNN’in, Gazze’deki en az 16 mezarlığın İsrail tarafından tahrip edilmesine ilişkin haberinde, işgal kuvvetlerinin söz konusu mezarlıklarda yaptığı yıkımı gözler önüne seren uydu görüntüleri ve videolar paylaşıldı. Uydu görüntüleri ve videoların analiz edildiği haberde, düşman ordusunun Gazze’deki kara harekâtında çok sayıda mezarlığı buldozerlerle yıktığı, mezar taşları ve kabristanları tahrip ettiği, bazı cesetleri mezardan çıkardığı belirtildi. Konu ile ilgili olarak görüşlerine başvurulan hukuk uzmanları, mezarlık gibi dini alanların kasten tahrip edilmesi ve buraların askeri hedef haline getirilmesinin, uluslararası hukuku ihlal edeceğini belirterek bu terörist devletin eylemlerinin “savaş suçu” anlamına geldiğini dile getirdi. İşgal ordusu ise Gazze’de mezarları açtığını doğruladı. İşgal ordusundan bir sözcü, CNN’e ve AA muhabirinin sorularına yanıt olarak yaptığı açıklamada, ordunun Gazze’de bazı mezarları kazdığını doğrularken bunun, vatandaşlarından bazı esirlerin buralara gömülüp gömülmediğini anlamak için yapıldığını savundu. Bu açıklama insani olmayan bir davranışı ve hukuksuzluğu açıkça ifade etmek demektir. Bu bir suçun itirafıdır. Sözcü, mezarlıkların Hamas tarafından “askeri amaçlarla” kullanıldığını iddia edecek kadar densizleşerek terör ordusunun “mezarlıkları hedef almaktan başka seçeneği olmadığını” söyledi. Ama bu mezarlarda da Siyonist devletin bir tek vatandaşının cesedine rastlamadıkları da ayrı bir gerçek olarak ortaya çıktı. Demek ki istihbaratları yanlış bilgi vermiş veya yalan söylediklerini beyanlarıyla itiraf etmişlerdi.
Diğer taraftan o günlerde siyonist askerler Han Yunus’ta sivil yerleşim yerlerinden birini havaya uçurdukları anları çığlık çığlığa sevinç naralarıyla eğlenerek izlemişlerdi. Siyonist güçler ve askerleri Han Yunus’un doğusundaki Abasan bölgesinde, yüzlerce patlayıcı yerleştirdiği sivil bir yerleşim yerini havaya uçurdular. O anları sevinç çığlıklarıyla takip eden hasta ruhlu işgalciler, katliam anını kayda alarak sosyal medyada paylaştılar.
İşte ne yazık ki bütün o savaş günlerinde her türlü cinayeti işlediklerini bütün dünya müşahede etti. İsrail bu katliamda binlerce çocuk ve bebek öldürdü. Ama diğer taraftan Allah’ın hikmetiyle de Gazze’de Yahudilerin cinayetleriyle soykırımın başladığı günden 100 gün sonrasına kadar bu günlerde yaklaşık 20 bin bebek dünyaya geldi. Bu da ayrı bir ilahi hikmet ve nimet oldu. Ama kana doymayan Yahudiler “sistematik” olarak, Filistinlilere karşı tam bir soykırım planı yürütüyor. Gazze’de büyük bir dram yaşanıyor. Koca İslam dünyasının bu Siyonist vahşetine dur diyememesi gibi bir olgu da İslam toplumlarının iç acısı halinde tarihe kaydedildi. İslam dünyasının başındaki aciz liderler ve özellikle de Arap devletlerinin diktatör ve monarşik rejimleri Amerika ve İngiltere’ye olan bağlılıklarından ve korkularından dolayı seslerini çıkaramayıp Gazzelileri yalnız bıraktığını Allah ve Müslümanlar affetmeyecek ve tarihlerinde kara bir leke yüz karası bir siyasi tavır olarak kalacaktır.
Avrupa Medeniyeti 7 Ekim’de Çöküşe Geçmiştir
Sözde demokrasi insan hakları savunucusu ve hukuktan olan devletler olduklarını iddia eden Avrupa Gazze savaşındaki tavrıyla bütün insani değerlerini ve kendi ürettikleri hukuklarına ve insan haklarına ihanet ederek medeniyetten yoksun olduklarını tarihe kaydettiler. İnsan hakları ve uluslararası savaş hukukuna bağlı olduklarını neredeyse iki asırdan beri iddia ettikleri bilinen bu devletler insanlıklarını unutmuş, medeni toplumlar olmaktan çıkmışlardır. İşte bu Gazze savaşından sonra da bu Batı medeniyeti çöküşe geçmiş insanlığını unutmuştur. Medeniyet sadece teknoloji ve sila üretimi değildir. Medeniyet insanlıktır. Avrupa ise bu insanlığını unutmakla medeniyetlerinin çöküşünün başlangıcının mimarlığını yapmış oldular. Bu gibi durumlarda dünya devletlerinin de insanlık adına devreye girememesi, en azından geç girmesi, çağdaş insanlık adına utancın göstergesidir. Küresel “Siyonist abluka”, devletlerin insani reflekslerini dumûra uğratmış bulunuyor.
Bu Batı Dünyası diye nitelenebilecek çapta sembol ülkelerin liderleri, Gazze’nin, genelde Filistin’in İslam dünyasındaki sembolik anlamını hiç kavramamışçasına, herkesin gözü önündeki vahşi bombardıman altında can veren bebek görüntülerini görmeyi istemeyerek buna gözlerini kapatmaları tam bir körlük ve gayr-i insani bir tavır oldu. Hatta bu görüntüleri insanlar görmesinler diye medyalarında yasaklarla engellediler. Ama dünya küresel bir köy olduğu için bunları işitmeyen ve görmeyen kalmadı. Kendi ülkesindeki kitlesel protestolara maruz kalan azılı katil Siyonist Binyamin Netanyahu ile kucaklaşmak için sıraya girmeleri, işte batı medeniyetin çöküş işaretleri olduğunu söylemekte haklılığımızı kanıtlamaktadır. Ayrıca bu kadar Batılı devletin bu konudaki umursamazlıkları da İslam dünyasını sömürmekten başka bir ilişki içinde olmadıklarını göstermiştir.
Halkının bir kısmı Müslüman olan çoğunluğu Hristiyan olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Lahey İnsan Hakları Adalet divanına bu işgalde soy kırım yapıldığını dile getirerek terörist İsrail devleti hakkında şikâyette bulunması ve yargılamayı başlatması büyük bir olay oldu. Bunu öncelikle başta Arap devletleri olmak üzere bir İslam devletinin yapması gerekirdi.
Filistin ve Gazze’nin bu mazlumiyet ve mağduriyetine devlet olarak kim sahip çıkıyor denirse, Türkiye adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın aktif çabalarını olduğu açıkça görülmektedir. Bu gayret ve çırpınışları takdir etmemek imkansızdır. Özellikle de Hakan Fidan’ın bu terörist devletin Filistinlilerin topraklarını gasbederek oraya “yerleşimciler” adı altında yaptıkları sitelerin “düpedüz bir hırsızlık olayı” olduğunu dile getirmesi tarihe kaydedilen son derece önemli bir açıklama oldu. Bu duruşun da Müslüman bir bakanın ve dava adamı bir şahsiyetin önemli bir duruşu olduğunu ifade etmek gerekir. Aynı açıklama ve aynı duruşun birkaç islam ve özellikle Arap ülkesi dışişleri bakanlarından da bekledik ama beyhude bir beklenti oldu. Maalesef ne yazık ki hiç biri sesini çıkaramadı.
İstanbul 2. Barosunun Takdire Şayan Eylemi
Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde Siyanist devlet aleyhinde Lahey’de davanın açılmasından önce İstanbul 2. Barosu bizlerin de katıldığımız bir sempozyum düzenlemiş ve Adalet Bakanı sayın Yılmaz Tunç Uluslararası ceza mahkemesine başvuracaklarını ve bu işgal ordusun hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıklamıştı. Ardından Baro Başkanı Avukat Yasin Şamlı 3000 (üçbin) avukatın imzaladığı suç duyurusu dilekçesini yüzlere görsel ve yazılı belge ile birlikte Lahey UCM’ne sundular. Gerçekten İslami bir hassasiyetle yapılan bu suç duyurusu da tarihe kaydedildi.
Bu satırları yazdığımız günlerde Gazze’ye yönelik vahşi Siyonist bombardıman hala devam ediyordu. Her gün sayısız enkaz görüntüleri bölgenin her tarafına yayılarak biraz daha genişleyip duruyordu. Her gün onlarca kadın ve bebek çoğunlukta olmak üzere sivil katliamı, kefenlere sarılı bebek ve çocuk görüntüleriyle artıp duruyordu.
AHMET AĞIRAKÇA
MİRATHABER.COM – YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ