Bir ailede, namaz kılmayan insan, eline baltayı alıp gemiyi delmeye çalışan işte o şahsa benzer. Derhal biri veya birileri harekete geçmeli, namazsız bu insanı şefkatle namaza başlatmanın yollarını bulmalıdırlar.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
-Siz bir gemide olsanız, biri baltayı eline alsa ve gemiyi delmeye çalışsa ne yaparsınız?
-Derhal harekete geçer, baltayı elinden alır ve o şahsın o faaliyetine engel oluruz.
-Ya aldırmaz ve engel olmazsanız?
-Gemi su alır, bir müddet sonra da batar, içindekiler de o gemi ile beraber sulara gömülür.
Bir ailede, namaz kılmayan insan, eline baltayı alıp gemiyi delmeye çalışan işte o şahsa benzer. Derhal biri veya birileri harekete geçmeli, namazsız bu insanı şefkatle namaza başlatmanın yollarını bulmalıdırlar. Aksi halde dalgalar halinde gelecek olan belalar, musibetler o insana ve o insanın ailesine telafisi mümkün olmayan zararlar verir. Hem dünyaları ağlar ve hem de ahiretleri.
-Bir kişinin namaz kılmamasından bela gelir mi ya hu?
-Evet, gelir. Çünkü kâinatta en yüksek hakikat Allah’a inanmaktır, ondan sonra da Allah’a inanmanın, Onu sevmenin ve saymanın sembolü olan beş vakit namazdır.
Biz bunları söyleyince hemen:
-Yahu kardeşim, senin de düşündüğüne bak, namaz kılmamak ne ki, daha büyük kötülükler, daha büyük günahlar var. Onların içinde namaz kılmamak en hafifi kalır.
Böyle diyenlere biz de diyoruz ki:
-Ne diyorsunuz siz yahu? Bırakın namaz kılmamayı, namazı kazaya bırakmak bile büyük günahlardan sayılmıştır. Bu bir, ikincisi, kardeşim, eğer beş vakit namaz kılınsa o dediğiniz kötülüklerin hiçbiri olmayacak ve o günahların hiçbiri işlenmeyecek. Çünkü Allah, “Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz, bütün kötülüklerden ve günahlardan insanı alıkoyar”[1] buyurmuş. Biz böyle deyince bu sefer şöyle diyorlar:
-Kötülüklerin ve günahların en büyüğünü yine bir kısım namaz kılanlar yapıyor. Buna ne diyeceksin?
Biz de diyoruz ki:
-Hem namaz kılıp hem de günahları işleyenler, bu demektir ki kıldıkları namazın mana ve mahiyetini anlamamışlardır. Bu kişiler, eğer namazın manasını anlamış olsalardı, Allah’ın istediği, Hz. Peygamberin kıldığı dosdoğru namazı kılsalardı, bırakın günahları işlemeyi, günahların semtine bile yaklaşmazlardı. Bırakın zulüm etmeyi, şunun-bunun malına el koymayı, adam öldürmeyi, karıncayı dahi incitmezlerdi. Mallarıyla, zekât ve sadakalarıyla fakir-fukaranın, yetim ve yoksulun yüzünü güldürürlerdi. Aç varken tok yatmazlardı, kendileri için istediğini başkaları için de isterlerdi.
Herkesin bu namazı kıldığını düşünün. Böyle bir toplumda savaş, terör, müstehcenlik, kadına yönelik şiddet, istismar, aldatma, cinayet, küfür, hakaret, içki, kumar, zina olur mu? Olmaz. Öyleyse daha ne duruyoruz. Dosdoğru namaz şuuru kazanmak ve kazandırmak için neden gayretlerimizi artırmıyoruz?
Not: Bu bilinci kazanmak ve kazandırmak için Dr. Vehbi Karakaş hocanın “Niçin Namaz” “Namaza Nasıl Başlanır” “Allah ve Namaz Nasıl Anlatılmalı?” kitaplarından yardım alabilirsiniz.
[1] Ankebut, 29/45