islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

SOLUĞU KESİLMEYEN TEK DAVA

SOLUĞU KESİLMEYEN TEK DAVA
20 Ağustos 2022 09:27
A+
A-

Fizik âleminin yaratılışından bugüne kadar soluğu kesilmemiş ve bugünden sonsuza kadar soluğu kesilmeyecek tek dava İslam olduğu için asıl bu dava, tevhid davasıdır.

Gerek evrensel ve gerekse beşerî alanda her iddia ve her iddia sahibi belli bir süre hayatını sürdürmüş, vadesi gelince varlık sahnesinden silinmiş ve kayıplara karışıp gitmiştir. Amma soluğu kesilmeyen yegâne ve tek dava olan İslam, SIFIR zamanda başlayıp, kıyamet vakı’asına varıncaya kadar sürecek sistemdir. Ne kadar siyasî, sosyal, ekonomik ve ahlâkî dava varsa hepsi materyal üzerine kurulmuştur. Bunlar esasta ruhsuz iddialar birikimidir. Genelde bunlar manevi alt yapısı olmayan zoraki iddialardır. Tamamı da âkim ve sahipsizdir.

Ruhsuz hiçbir varlığın yaşama şansı olmadığı gibi kök salma özelliği de yoktur. Fakat soluğu hiç kesilmeyen dava Beşerî düzeyde ilk insan ve ilk peygamber ile başlatılmıştır. Bu dava, ilk temsilcisi Hazreti Âdem aleyhisselam ile beraberce anılagelmiştir. Hayallere sığmayacak kadar çok uzun zaman geçmiş Âdem aleyhisselam değil her peygamber ayni davanın temsilcisi olarak görevlerini şerefle yapıp sürdürmüşlerdir. Onlardan başka yeryüzünde ne kadar hüküm süren idare tarzı varsa, hiçbirinin böyle bir şansı olmamıştır.

İnsan, sebepleri araştırarak düşünür, neticeye ulaşmaya çalışır. Ancak alt yapısı olmayan, sebeplerin ve olayların arka planları hakkında bilgi edinemeyenler pusulayı tutturamamışlardır. Bunlar yalpalama yapar, saçmalarlar. Normal aklın anlamakta zorlanacağı böylesi saçmalamaları bize medeniyet diye giydirenler çok sinsi ve derinlerde gizli niyetlerini kötü kullanmışlardır.  Antik Yunan filozofları; Sokrat, platon ve Aristo’nun Batı felsefesinin temelini oluşturduklarını anlattılar.  Bu üçlü filozof birbirlerinin öğreticisi ve öğrencisi olmasına rağmen hemen hiçbir ciddi meselede ayni esaslarda anlaşmaları söz konusu değildir.

Bu üçlü filozof Batı felsefesinin temelini oluşturdukları ileri sürülürken çok önemli bir ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor. Bunlardan yalnızca Platon’un görüşlerini, “ideler âlemi” ile anlatmış, fizikî varlıkları, idelerin gölgeleri olarak tanımlamıştır. Bu filozofun öğrencisi olan Aristo hocasının görüşlerini tutarsızlıklarından dolayı külliyen reddederek değiştirmiştir.

Böyle bir keşmekeşe medeniyet demişler ve yaratılışla başlayıp bugüne kadar ârızasız gelmiş olan soluğu hiç kesilmemiş İslam davasına üstünlük kurmaya kalkışmışlar. Ne ilginçtir ki, insanlık tarihinin en kanlı katillerini ve soyguncu liderlerini de bu medeniyet yetiştirmiştir! Bu kanlı katiller ve soyguncu liderleri genellikle İslam âlemine ve tüm değerlerine düşmanca saldırmışlardır. Kendi aralarında ki sabıkaları da azımsanmayacak kadar yaygındır ve çoktur.

Gerçi İslam tarihinde de nice acı olay yaşanmıştır. Fakat Batı blokunda olmayan bir sistem vardır. Öyle bir sistem ki, o soluğu kesilmeyen büyük davanın esasıdır, vahyidir. Son kitabı Kur’an’dır. İşte bu Kur’an, bütün inkârcı ve inatçı güruhların her türlü iddialarını bir cümlesi ile geri dönüşümü olmayan çöpe atıyor; Biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır. Biliniz ki, gerçekten Allah’ın vadi haktır; fakat kâfirlerin çoğu bunu bilmezler.  (Yûunus:10/55) “Biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır.” Bu itirazı yapılamayacak hükmün karşısında, Allah’dan başka bunlara kim sahip çıkmıştır? Ve yine; “Biliniz ki, gerçekten Allah’ın vadi haktır” Bu hak hükmüne kim engel olabilmiştir?

Bu kadar ciddi hakikatleri anlamayacak durumda olan kâfirlerin daha nice hakikati anlama yeteneği olmadığını bilen Allah Teâlâ, onlara ifadelerin dozunu artırarak;  “O, hem diriltir, hem öldürür. Hepiniz ancak Ona döndürülüp götürüleceksiniz” (Yûunus:10/56) diyerek Bu soluğu kesilmeyen davanın da yegâne sahibi olduğunun ispatını yapmaktadır.  Bütün bunlardan sonra merhametlilerin en merhametlisi rabbimiz buyuruyor ki;

~ ~ ~
Ey insanlar, gerçekten size Rabbinizden önemli öğüt, gönüllerde olan dertlere şifâ, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir
. (Yûunus:10/56) Bakınız yaratmağa kim başlıyor, sonra onu kim iâde ediyor? Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Allah ile beraber başka bir ilah mı var? De ki: “Eğer doğru iseniz delilinizi getirin.” (Neml:27/64)

Bu soluğu hiç kesilmemiş mukaddes davayı kâfirlerin anlamasını elbette beklemezdik!

Ya! Müslümanların ilgisizliğinin izahı var mı?! Esselamu aleykum İlhan ORAL

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.