Bir zamanlar dini, dili, ırkı, rengi ayrı olan bu coğrafyaların insanları Osmanlının himayesinde kendi dil, din, ırk, adet ve göreneklerine göre serbestçe yaşadılar. Dört asır boyunca kimse kimseye bu farklılıklarından dolayı ayrımcılık yapmadı. Ta ki 19. yüzyıla gelene kadar…
Hani bir söz vardır bir elin beş parmağı da aynı değil diye… Evet, hakikaten ayrıştırmak istendiğinde aynı anadan doğan iki kardeş arasında dahi birçok fark ortaya konabilir. Bu farklılıklar fitne sebebi yapılıp iki kardeş bile kanlı bıçaklı hale getirilebilir. Ama farklılıkları bir kenara bırakıp, daima müspet bakarak, müşterek yanlarımızı bulmaya çalışıp bunlar üzerinden paylaşıma gidersek, bırakın aynı anadan doğan iki kardeşi, kutuplarda yaşayan Eskimolarla bile ülfet etmek mümkün.
Ülkemizde birkaç asırdır oynanan oyunlar, farklılıklarımızı daima nazara verip, müştereklere bakma istidadımızı kırmak üzere kuruludur. İşte Sırbistan, Bosna Hersek, Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Mısır, Libya, Trablusgarb, Arabistan, Filistin, Irak, Suriye… Bir zamanlar dini, dili, ırkı, rengi ayrı olan bu coğrafyaların insanları Osmanlının himayesinde kendi dil, din, ırk, adet ve göreneklerine göre serbestçe yaşadılar. Dört asır boyunca kimse kimseye bu farklılıklarından dolayı ayrımcılık yapmadı. Ta ki 19. yüzyıla gelene kadar… Bu asırdan sonra huzur içinde yaşayan bu farklı milletlerin farklılıklarını türlü entrikalarla nazara vererek fitne çıkarılmış, her bir millete ayrı ayrı devletler kurdurulmuş. Kavimler Göçü ve Moğol İstilalarından Osmanlı’ya kadar hiç huzur bulmayan bu coğrafyada, dört asırı aşkın bir süre huzur hakim olmasına rağmen, 19. asırdan sonra fitne ve fesatla bu milletler birbirine düşürülmüş ve tekrardan huzursuzluk peyda olmuştur. İşte daha düne kadar Bosna Hersek’teki katliamlar ortada… Halen kanın gövdeyi götürdüğü Orta Doğu…
Şimdi de aynı entrikalar Türkiyemiz içerisinde Türk-Kürt ayrıştırması yaptırılarak çevrilmeye çalışılmaktadır. PKK diye bir maşanın kurulması ve sahneye sürülmesinin yegane sebebi, yine bizi 19. yüzyılda parçaladıkları gibi bugün de parçalamaktır. Kürtlerin ezildiği, mahrum bırakıldığı, yokluğa terkedildiği edebiyatları ile bizi ayrıştırmaya çalışmaktadırlar.
Birlik daima güç demektir. Öyle demiyor muydu İstiklal Şairimiz:
“Girmeden bir millete tefrika düşman giremez,
Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez”
Delil mi istiyorsunuz, işte 15 Temmuz… Bu ülkede yirmi senede bir darbe yapılmış ve hepsi de başarılı olmuştur. Çünkü bu darbelere karşı millet birlik olamamıştır. Fakat 15 Temmuz’da ise millet birlik olduğu için bu teşebbüs millet tarafından akîm kılınmıştır. 15 Temmuz deyip geçmeyin, tarih gösterecektir, bu da tıpkı 31 Mart Vakası gibi yedi düvelin birleşerek Türkiye’ye karşı hazırladıkları bir tertiptir. Yani 15 Temmuz’da bu millet birlik olarak yedi düveli mağlup etmiştir.
Son on beş senedir Doğuda gerek hak ve hürriyetler bağlamında ve gerekse yatırımlar bağlamında çok mühim gelişmeler kaydedildi. Bugün bir Kürt kardeşim ana dilini rahatça konuşabiliyor, her il merkezinden uçağa binip istediği yere seyehat edebiliyor, modern okullardan ve hastanelerden tıpkı ülkenin diğer yerlerindeki insanımız gibi faydalanabiliyor. Paletli ambulanslar Hakkari’nin dağlık köylerine giden karlı yolları yara yara hamile kardeşimize ulaşıp onu hastaneye yetiştirebiliyor. Son olarak da Doğudaki okullarımızdan üniversite birincisi çıkabiliyor. İşte son YGS sınavında soruların tamamını doğru yaparak birinci olan Ahsen Zeynep Kaya kızımız.
Allah için… Gelin bize süsleyip püsleyip gösterilen farklılıklarımıza bakarak tefrikaya düşmeyelim. Ne kadar aynı olduğumuzu görüp birlik olmaya çalışalım. Göreceksiniz, tıpkı Bingöl’ün bağrından yetişen Ahsen Zeynep kızımız gibi, Van’ın, Ağrı’nın, Hakkari’nin, Antalya’nın, Edirne’nin, Trabzon’un, Kayseri’nin dağlarında ovalarında ne çiçekler yetişecek!
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi