Siz istismara açık bir sistemi uygularsanız sistem içerisinde fırsatçılık yapanlar elbette olacaktır. Ancak artan gıda pahalılığında marketleri suçlamak, maliyetlerin gerçek kaynağını görmezden gelmek demektir.
Ama burada ana aktör olan uygulanan ekonomik modeldir. Borç ekonomik modelin uygulanmasında ısrar ederek olumlu sonuç beklemek aklın sınırlarının dışına çıkmaktır.
Maliyetin kaynağı bellidir. Buda paranın maliyetli piyasaya verilmesidir.
Mevcut paranın kendisi borçtur, borç sürekli maliyet üretir. Bunu anlamamakta direnenler, millete ağır bedel ödetmeye devam ederler.
Gıda pahalılığı adeta bir gıda terörüne dönüşmek üzeredir. Marketlere tekelleşme yönünde bütün imkanları bir yandan verip, bir yandan da girdi maliyetlerini sürekli arttırıp, marketleri pahalı satıyor demek, sorumluluğu başka yere yansıtma çabasıdır.
İktidarın uyguladığı tarım politikaları, AB girmek için verilmiş uzun vadeli tavizler olup, bugün gıda konusundaki olumsuzlukların temelini oluşturmuştur.
Tarımla ilgili iktidarın karnesi bugünkü gıda enflasyonuna bakarak ne durumda olduğu okunabilir.
Tarım konusunda siyasi partiler, söze gelince mangalda kül bırakmıyor. Tarım konusunda indirilmiş vahye iman eder gibi inandıkları Ortodoks ekonomik politikalardan asla vazgeçmediklerini görüyoruz.
Milletimizin refahını arttırmamız için suni hiçbir tartışmaya eğilim göstermeden gerçek sorunu çözecek olan siyasi partilere ihtiyacımız var. Siyasette aynı oyunların sergilenmesini engelleyecek, milli bir yolun açılması kaçınılmazdır.
Milletin bu kadar sorunu varken, siyaset sahnesindeki yapılan tartışmalara baktığımızda, siyasi istikballerin korunması için çabalar sarf edildiğini görüyoruz.
Sözde güçlendirilmiş parlamenter sistem mi yoksa güçlendirilmiş parti sistemi mi?
Sorunların başkanlık sisteminde çözülmeyeceğini söyleyen bir muhalefet, çözüm diye getirdiği konularda, partiler yasasında değişiklik yapmadan, parti içinde demokrasiyi barındırmadan, eleştirdikleri başkanlık sisteminin küçük örneğini partilerinde sürdürme taraftarı olduklarını görüyoruz.
Kendi partilerinde adaleti, liyakati, demokrasiyi sağlayamayan partilerin, darbe anayasasına sözde itiraz etmeleri göz boyamanın ötesine geçmemektedir. Bunun için muhalefet samimi ise önce partiler yasasında lider diktatörlüğünü kaldırmaları için çalışma yapmaları gerekir.
Hakkını vermek lazım; bugün parti içinde demokrasiyi, lider sultasının bitirilmesi için süreli siyaseti, liderin kendisinin seçtiği delegelerin kendisini seçmesi değil, geniş tabanlı bir parti içi demokrasi ile üyelerin genel başkanı seçmesi gibi ezber bozan konuları gündeme getiren ve savunan tek siyasi parti, yeni kurulmuş ve seçimlere girmeye hak kazanmış, ilk sınavını verecek olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun arkadaşlarının kurduğu Milli Yol Partisidir.
Milletvekillerini partiye tam bağımlı hale getiren mevcut partiler yasasına itiraz etmeyen partiler içerisinde liderin diktatör yapısı görüldüğü halde sesini çıkarmayan muhalefet, hangi güçlendirilmiş parlamenter sistemden bahsediyor!
Milletin önüne seçim barajı koyan ve demokrasiden dem vuran haktan hukuktan bahseden, % 3 milletin oyunu alan partinin hakkını demokrasi adına gasp ederken hangi adaletten bahsediyor!
İktidar sahibi Sayın Cumhurbaşkanı faizin sebep olduğunu, enflasyonun sonuç olduğunu hep söyledi.
Bu kuramın doğru olduğuna bizde katıldığımızı ifade ettik. Ancak bir doğruyu ve hakikati söylemek, onun eylem yönüyle de yerine getirmeyi gerektirir. Çok enteresandır ki Cumhurbaşkanı hakkı söylüyor ama eleştirdiği faizin batıl uygulamalarını tatbik ediyor.
Olan budur, bunun hiçbir şekilde halka sunulabilecek mazeret tarafı yoktur.
Kalkıp bir partizan edasıyla; efendim bu yapılabilseydi Sayın Erdoğan bunu yapardı gibi aklın ve mantığın kabul etmeyeceği, her şeyi sadece Erdoğan’ın bilebileceği anlayışını söylemek, gözleri var ama görmezler ifadesinin muhatabı olmaktır. Söz başka, eylem…
Bunun temel nedeni; iktidarın ekonomik kadrosu, muhalefetin zihniyetini taşıdığı Ortodoks ekonomik politik kabullerle bulamaç yapmasıdır.
Türk siyasetine yeni girmiş Milli Yol Partisi, sisteme kendisini alternatif görerek, bir sistem değişimi derken sorunun kaynağına inerek çözüm önerilmesi gerektiğini söylüyor. ‘Biz Kayıkçı kavgası için siyaset
Yapmayacağız’ diyor.
Milli Yol Partisi’nin şu iddiaları ile sözlerimizi bitirelim;
‘Milli Yol Partisi Olarak ortaya koyacağımız her soruna çözüm önerimiz olurken, asıl sorunu çözmeden ihtiyaç duyulan projelerin gerçekleşemeyeceği gerçeğini de milletimize anlatacağız.
Hep birlikte asıl sisteme itiraz etmemiz gerektiğini, sistem değişmedikçe sistem içerisinde atılan adımların asla sonuç getirmediği gerçeğini milletimizle paylaşacağız.
Unutulmaması gerekir ki biz sistem değişimi derken sadece siyasal sistemi değil, devleti inşa eden toplumu oluşturan bütün kurumsal yapıların baştan aşağı elden geçmesi gerektiğidir. Bu işin en önemli başlanılacağı yeri de ekonomik modeldir, ekonomik sistemdir.’
Selam ve dua ile..
Yunus EKŞİ
@yunuseksi_53
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…