Yaratılmışların en şereflisi olan insan, fıtratı itibariyle çoğunlukla görünmek/görünür olmak ister. Yaşadığımız bu çağda, insanın bu özelliğine sosyal medya/sosyal ağlar oldukça fazla imkân sunmaktadır. Hayatımıza tam anlamıyla nüfuz etmiş olan sosyal medya; kimileri için bir başkasıyla arkadaşlık/dostluk kurma, kimileri için tanıtım ve reklam, kimileri için kitleleri yönlendirme, bazıları için gençliği/insanlığı ifsat etme, bazıları için de marufu/iyiliği emretme, münkeri/kötülüğü nehyetme aracı olarak yaşamımızın vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.
Yüce İslam Dinimiz, insanlar arası münasebetlere ve iletişime büyük önem vermiştir. Yüz yüze olan ilişkilerdeki sınırlar, ölçüler, kurallar insanların birbirini görmediği sosyal medya ortamlarında da geçerli hale gelmiştir. Bu ortamlar her ne kadar arkadaşlık/dostluk şekillerini değiştirmiş olsa da dinimizin arkadaşlık/dostluk ilişkileri için koyduğu ölçüler bu alanlarda da geçerlidir. Gerçek hayatta ilişkilerimizde, derin yaralar açan gıybet, dedikodu, yalan, iftira, hakaret, sahtekârlık, insanların gizli hallerinin araştırılması ve mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi gibi günahlar, sanal ağlarla/sosyal medyayla kurulan ilişkilerde de geçerlidir.
Günümüzde sanal ağlarla/sosyal medyayla intikal eden, yayımlanan haber ve bilgiler, geçmişe göre çok daha hızlı yayılmaktadır. Bu durum, Müslümanların paylaşılan haber ve bilgilerin doğruluğunu araştırmaları konusundaki hassasiyetini de artırmalıdır. Doğruluğu belli olmayan bilgileri yayan kimseyi, Kerim Kitabımız Kur’ân şöyle uyarır: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur”.(1)Kişinin ister doğrudan kendisine ait olan bir yorumu/bilgiyi/haberi, isterse başkasına ait olan bir yorumu/bilgiyi/haberi tek bir tuşla takipçileri arasında paylaşması, insandaki bu sorumluluğu daha da artırmıştır. Kerim Kitabımız Kur`ân, haberin doğruluğunu araştırmanın bir vecibe olduğunu ifade etmiştir. Mümin bir kulun bilmediği bir şeyin peşine düşmemesi, bilgisizce hüküm vermemesi, söz söylememesi, tanımadığı kişiler hakkında ileri geri konuşmaması, yazmaması, paylaşımda bulunmaması, paylaşılanı onaylayıp beğenmemesi, bilgi sahibi olmadan tahmine göre, kıl’ü-kal’e/dedikoduya, söylentiye göre herhangi bir kimse için, maddi veya manevi zarara yol açacak şekilde hareket etmemesi, paylaşımlarda bulunmaması, paylaşılanları da onaylamaması/paylaşmaması gerekmektedir.
Hz. Süleyman (as)`ın, Hüdhüd kuşunun Sebe Melikesi hakkında getirdiği haberin doğru olup olmadığını araştıracağını söylemesi, “Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz”.(2) ayette zikredildiği veçhile; herhangi bir haber hakkında Müslümanların izlemesi gereken metodu/yöntemi açıkça göstermektedir. Hucurat suresinde de Yüce Allah: “Ey inananlar! Eğer bir fasık (yoldan çıkmış/dinin emirlerine uymayan biri) size haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir topluluğa/bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz”. (3) buyurmaktadır. Ayet-i kerimede yoldan çıkmış/dinin emirlerine uymayan, yalancı, güven vermeyen, güvenilmeyen kimselerin getirdikleri haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin doğru olmadığı yönündeki manası ve hükmü geneldir. Her zaman ve mekânda, sosyal medyada/sanal ortamda da geçerlidir. Sosyal ve hukukî hayatın düzenli bir şekilde yürümesi, haksızlık ve huzursuzlukların izale edilmesi ve önüne geçilmesi bakımından çok önemli olan bu emrin nüzul sebebi/inişi ibretli bir olay üzerine vuku bulmuştur. Şöyle ki: “Velîd b. Ukbe, Beni Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir. Velîd b. Ukbe yolda iken birisi, bu kabileden silâhlı bir gurubun yola çıktığı haberini getirir. Velîd b. Ukbe, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamberimiz (sav)’e durumu anlatır. Efendimiz (sav) de haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve gereğini yapmak üzere Hâlid b. Velîd’i gönderir. Hâlid b. Velid kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır; söz konusu gurubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslâm’a bağlılıklarının devam ettiğini tespit eder ve Medine’ye döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek ve zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamberimiz (sav)’e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır”. (4) ‘Fasık’ı yoldan çıkmış, dinin emirlerine uymayan anlamına geldiğini yukarıda zikretmiştik. Bu bağlamda, yalan haber taşıyan kimse bu kavrama dâhildir. Efendimiz (sav)’in ashabı genel olarak doğru, dürüst, güvenilen/güven veren, takva sahibi insanlar olarak kabul edilmişlerdir. Buna göre ayet-i celilede zikredilen fasık kelimesi Velid b. Ukbe’nin değil, ona yalan haberi getiren meçhul kişinin niteliğidir. Genel hüküm olarak; durumu bilinmeyen veya yalancı, günahtan çekinmez olarak tanınan kimselerin verdikleri haberlere, bilgilere, yazılara, paylaşımlara güvenilmemesi, bunlara göre hüküm verilmemesi, harekete geçilmemesi gerekmektedir.
İnsanlara kin güderek veya haberin kaynağını araştırmadan yapılan nakiller ve iftiralar ise Kur’an’da çok sert bir şekilde ikaz edilmiştir. Ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, Hz. Âişe (ra) validemize atılan bir iftira üzerine şöyle buyurmuştur: “Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir”. (5) Bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sav)) şöyle buyurmuştur: “Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın. Sizden biriniz bir Müslüman kardeşinin ayıbını araştırır ve ortaya çıkarırsa, Allah da onun ayıbını ortaya çıkarır. Eğer Allah bir insanın ayıbını ortaya çıkarırsa, o insan evinde bile olsa rezil olur”. (6)
Sosyal medya, sunduğu fırsatlar kadar, maalesef riskleri de beraberinde getirmiştir. Büyük emek ve gayretlerle inşa edilen/kurulan dostlukların/arkadaşlıkların tek bir tuşla bitirilebildiği bu sosyal ağlar, platformlar, özellikle gençlerimizin gerçek hayattaki ilişkilerine ziyadesiyle zarar verdiği aşikârdır. Sosyal hayattan kopma, konuşarak kendini ifade edebilme yeteneğinin kaybolması, mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi ve hakikat ile bağlarının kopması gençlerimizi tehdit eden bu tehlikelerden sadece bir kaçıdır. Sosyal medya aracılığıyla evinden/ailesinden uzaklaşan/firar eden genç kız-erkek, daha önce hiç yüz yüze gelmediği bir kimsenin evine yerleşebiliyor. Ancak kısa vadede sevgili olan, evlenenler maalesef, uzun soluklu bir yuva, bir aile olamıyorlar. Sosyal medyayı, Selamın yayıldığı, sevgi, dostluk ve kardeşliğin pekiştirildiği, dünyanın farklı yerlerindeki din kardeşlerimizin dertleriyle hemhal olduğumuz platform olarak kullanmak da elbette mümkündür, kullanılmaktadır da. Toplumda kendini yalnız hisseden, dışlanmışlık duygusuyla bunalıma itilen gençlerimizin gönlüne girmek ve onlarla iletişim kurmak için sosyal medya önemli araçlardan da biridir.
Rabbimizin rahmetinin bir eseri olarak aramıza koyduğu ailevî sevgi ve saygı bağlarımızı sanal iletişim ağlarına kurban etmemeliyiz. Unutmayalım ki, Allah bize şah damarımızdan daha yakındır. Nitekim ayet-i kerimede Yüce Allah: “Kasem olsun ki insanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptıklarını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız”. (7) buyurmaktadır. Kula gizli olan her şey, O’na apaçıktır. O, gözlerdeki hainliği ve kalplerdeki niyeti en iyi bilendir. Yüce Rabbimiz bu durumu kullarına şöyle bildirmektedir: “Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir”. (8) Bizim için sanal/sosyal ağ diye adlandırdığımız dünya, Cenab-ı Hak katında gerçektir. Sanal dünyada, sanal kimliklerin arkasına saklanılarak/sığınılarak yapılan her ifsadın her eylemin, her söz ve hareketin, ahiret günü gerçek ve hakiki karşılıkları şüphesiz olacaktır.
Kaynakça
1- İsra Suresi, Ayet 36.
2- Neml Suresi, Ayet 27.
3- Hucurat Suresi, Ayet 6.
4- Müsned, IV, 279; Kurtubî, XVI, 296.
5- Ahzab Suresi, Ayet 58.
6- Sünen-i Tirmizi, B. 84, 2101.
7- Kaf Suresi, Ayet 16-17.
8- Mü’min Suresi, Ayet 19.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Herkesin bu yazıyı okumasını tavsiye ederim.Çok luzumlu bilgiler ihtiva ediyor.Kaleminize sağlık...
Hocam yorumlarınızın altına imzamı atarım. Sosyal medyayı olumlu yönde kullanma konusunda eksik olduğumuzu düşünüyorum. Sosyal medyada yapılan bir haberin doğru olup olmadığını araştırmayı bırak hemen karşı cevabı yapıştırıyoruz. Halbuki konu hakkında araştırma ve bilgilendirme yapmak daha faydalı olacağını düşünüyorum. Allah’a emanet olun
Sosyal medya bir araç olmaktan çıkıp amaç haline geldiğinde ipler kullananın elinden kullandıranın eline geçiyor. "The social dilemme" isimli bir belgesel var, sosyal medyayı icat edenlerin dilinden ne icat ettiklerine ve artık kontrolü kaybettiklerine dair bir çalışma..
Değerli Hocam kaleminize gönlünüze yüreğinize sağlık..
Gayet faydalı bir makale olmuş..
Hocam elinize sağlık vok faideli oldu! Allah razı olsun