Sosyal medya denilen gayya kuyusunda, işlenen sapıklıkların hepimiz farkındayız…
Gün geçmiyor ki Sosyal Medyada bir sapıklık videosu çıkmasın ve bir ahlaksızlık toplumda yaşanmasın…
Kimisi, karısıyla video çekip ahlaksız görüntülerini sergilerken, kimisi de vücudunu sergilemekten geri durmuyor..
Bu şahıslara sorulduğunda ise, sosyal medyadan para kazandıklarını, bu işi para için yaptıklarını itiraf ediyorlar.
Günümüz insanının en büyük emeli para oldu. Buna, dini imanı para oldu desek de yanılmış olmayız. Çok para kazanmak ve rahat yaşama hırsı, insanımızı maneviyattan uzaklaştırmakla kalmadı. Ahlaki değerleri de erozyona uğrattı. Zannediyorum Napolyon bile “Para, para, para” derken bu kadarını düşünmemiş ve tahayyül de etmemiştir.
Bu konuda bizim tespitimiz şudur… İnsanlar, para için, rahat bir hayat için bu kadar ahlaksızlığa imza atabiliyorlarsa, orada büyük bir ahlaki erozyon söz konusudur. Orada din algısı noktasında büyük bir dezenformasyon var demektir…
Seküler hayatın ve buna bağlı olarak kapitalist sistemin, insanları bu seviyelere düşüreceğini yıllardır yazıp çizmeye çalışıyoruz. Ahlaki buhranın, toplumun temelini oluşturan aile yapısına zarar vereceğini söylüyoruz. Ailenin yok olmasının ise toplumun çökmesi ve yok olması demek olduğunu dile getirmeye çalışıyoruz.
Eğer para için, bir karı koca mahrem görüntülerini milyonlara izletebiliyorsa, tekrar edelim toplumun geleceği tehlikededir. Ve kimse, “Bana ne bu görüntülerden” deme lüksüne sahip değildir.
“Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.” (Rad Suresi 11)
Bu ahlaksızlığı yapanlar kadar, bu rezillikleri özgürlükler çerçevesinde göstererek destek verenler de büyük sorumluluk altındadır. Zira bu görüntülere, 8-10 yaşında cep telefonu ve bilgisayarı olan çocuklarımız da izleyebilmekte, fizyolojik ve psikolojik sağlıklarını tehlikeye sokabilmektedir.
Her yönüyle toplum olarak zarara uğradığımız ve uğratıldığımız bu mevzu, üzerinde durulması ve çözüm üretilmesi gereken bir konu olarak gündemde ki yerini korumaktadır.
Şunu da belirtmek istiyoruz ki, sosyal medya platformlarında yaygınlaşan bu tür videoları yasaklamak çözüm değildir. Zira yasaklamak, insanların yasaklara karşı ilgisini ve alakasını arttıracak, bu videolara alakayı daha da çoğaltacaktır. Kaldı ki siz 3 videoyu yasaklarken, arkadan 13 video yayına girmektedir.
Bu konuda ki bizim çözüm önerimiz, dini eğitimin arttırılması yönünde olacaktır. İnsanlarımıza helal ve haram kavramlarının içselleştirilerek öğretilmesi, sevgi merkezli din eğitimi, bu konunun üstesinden gelebileceğimiz en doğru yoludur.
Nübüvvetin 6. Yılında Mekke’de, müşriklerin Müslümanlara karşı zulümleri artmıştı… 83 erkek, 18’i kadın olmak üzere 101 kişi Habeşistan’a hicret edince Mekkeli müşrikler endişeye kapılmış ve Müslümanları geri getirmesi için Necaşi’ye bir heyet göndermişti. Necaşi adil bir devlet adamı olması nedeniyle iki tarafı da dinlemişti. Müslümanların başkanı Cafer b. Ebu Talip, ahlak manifestosu niteliğinde ki şu konuşmasıyla, tarihe not düşüyordu:
“Ey kral! Biz Câhiliye halkı olarak putlara tapardık; ölü eti yerdik (birbirimizin aleyhinde konuşurduk); fuhuş yapardık. Akrabalık bağlarını koparır, komşulara kötülük ederdik. İçimizden güçlü olan zayıfı ezerdi. Allah bize elçisini gönderinceye kadar durumumuz böyleydi. Biz o Resûl’ün soyunu, dürüstlüğünü, güvenilirliğini ve iffetini biliyoruz. O bizi Allah’a, O’nun birliğini tanımaya ve O’na ibadet etmeye, bizim ve atalarımızın Allah’ın dışında taptığımız taşları, putları bırakmaya davet etti.
Doğru sözlü olmamızı, emaneti sahibine vermemizi, akrabalık bağlarını yaşatmamızı, komşuya iyilik etmemizi, insanların mahremiyetlerine ve canlarına saldırmaktan kaçınmamızı emretti. Bize hayâsızlığı, yalan yere şahitlik etmeyi, yetim malı yemeyi, masum kadınlara iftira atmayı yasakladı. Bize yalnız Allah’a ibadet edip O’na ortak koşmamayı emretti. Biz de onu tasdik ettik. Ona inandık, Allah’tan getirdiği konularda ona tabi olduk. Artık yalnız Allah’a ibadet ediyor, hiçbir şeyi O’na ortak koşmuyorduk. Allah’ın bize yasakladığı şeyleri yasak bildik, helal kıldıklarını helal bildik. Ama bu yüzden kavmimiz bize düşman oldu. Dinimizi bırakmamız için, Allah’a ibadet etmek yerine putlara tapmamız, vaktiyle meşru gördüğümüz çirkinlikleri yine helal saymamız için bize işkence ettiler. Bize baskı ve zulüm yapıp zor durumda bırakmaları, dinimizi yaşamamızı engellemeleri üzerine biz de ülkenize sığındık…”
Buradan hareketle diyebiliriz ki yaşadığımız çağda insanlığın, İslam’ın ortaya koyduğu ahlaki değerlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE