İHH eşgüdümünde bir araya gelen STK’lar, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı soykırım ve insan hakları ihlallerini bu ayın başında birlikte protesto ettiler. Türkiye’nin zulmün bitirilmesi noktasında öncü olması istenen açıklamada, “Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir” talebinde bulunuldu. STK’lar, Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü protesto etmek üzere Beyazıt Meydanı’nda bir araya geldi ve bir basın açıklaması yaptı. “Şaka Değil Soykırım” başlığıyla yapılan açıklamada; Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve tüm dünya ülkelerine çağrılar yapıldı. Dünya kamuoyunun insanlık adına ses çıkarması istenen bildiride uygulanması tavsiye edilen yaptırımlar arasında Çin mallarının boykot edilmesi de yer aldı. Yaşananların tüm boyutlarıyla gözler önüne serildiği açıklamayı kurumlar adına İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım yaptı.
Metinde dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem olmadığı, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütüldüğü ifade edildi. Metin şu şekilde devam etmekte:
8 milyon Müslüman Türk
2014 yılından itibaren Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu ve ilan edilen 75 Aşırılık Belirtisiyle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının 1.200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hâsılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in sözde gönüllü mesleki eğitim kamplarında soykırıma uğruyor.
Çince dışında konuşmak yasak
Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir. Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü’nde düzenlenen Soykırım Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçlar’ın tamamını ihlal etmektedir.
Müslümanlar tarafından atılması gereken adımlar
Bu insanlarla aynı gökyüzünü paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı. Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir.