Yetmiş yaşıma bir kaldı… Saçım-sakalım ağardı, kaşlarım dahi beyazlamaya başladı… Namazla, Kur’ân’la, dua ve zikir ile ilgili kitaplar, yazılar yazdım, haddim olmayarak… Binlerce sohbet, seminer, konferans verdim, cüretkârâne… Bir sabah namazından sonraki tesbihâtta ancak ve birazcık farkına varabildim “SübhânAllah”, “Elhamdülillah”, “Allahuekber” zikirlerini 33’er defa tekrarlamanın derin anlamlarının… O da doğru anlayıp, doğru kavrayabildiysem…
Âl-i İmrân suresinin son sayfalarındaki 189-194. âyetler aklıma geliverdi birden:
Önce 189-190. ayetler: “Ve lillâhi mülkü’s-semâvâti ve’l-‘ard. Vallâhü ‘alâ külli şey’in gadîr. İnne fî halgi’s-semâvâti ve’l-‘ardi ve’htilâfi’l-leyli ve’n-nehâri le-âyâtin li-uli’l-elbâb.” (Ve Allah’ındır göklerin ve yerin mülkü. Ve Allah herşeye gücü yetendir. Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde kesin ibretler vardır temiz akıl sahipleri için…)
191. ayet: “Ellezîne yezkürûnAllahe gıyâmen ve gu’ûden ve ‘alâ cünûbihim ve yetefekkerûne fî halgi’s-semâvâti ve’l-‘ard: ‘Rabbenâ mâ halagte hâzâ bâtılen, SÜBHÂNEKE fe-gınâ ‘azâbe’n-nâr.” (O kimseler -o akıl sahipleri- ki, zikrederler Allah’ı ayaktayken ve otururken ve yanları üzere -yatar- iken; ve tefekkür ederler göklerin ve yerin yaratılışı hakkında -ve derler ki-: “Rabbimiz! Yaratmadın Sen bunları boş yere! TESBİH EDERİZ SENİ! Öyleyse koru bizi ateşin azabından!”) Âmin!..
Ayağa kalktım, pencereyi açtım, derin bir nefes aldım: “SÜBHANALLAH” dedim! Bir nefes daha: SübhânAllah! Bir daha: SübhânAllah!
Nefes almak ne güzel! SübhânAllah!
Temiz hava ne güzel! SübhânAllah!
Gökyüzü ne güzel! SübhânAllah!
Ay/hilâl ne güzel! SübhânAllah!
Yıldızlar ne güzel! SübhânAllah!
Yeryüzü ne güzel! SübhânAllah!
Ağaçlar ne güzel salınıyor! SübhânAllah!
Ihlamurlar ne güzel kokuyor! SübhânAllah!
Kuşlar ne güzel ötüyorlar! SübhânAllah!
… Gerisini siz tamamlayın 33’e: SübhânAllah! SübhânAllah! SübhânAllah!
Oturdum sonra… Ayakta Allah’ı zikrü tesbih edip yarattığı harika varlıkların bir kısmını hayretle ve hayranlıkla temaşa ettikten sonra oturabildim ELHAMDÜLİLLAH!..
Elim-ayağım tutuyor Elhamdülillah!
Gözlerim görüyor Elhamdülillah!
Kulaklarım işitiyor Elhamdülillah!
Dudaklarım kıpırdıyor Elhamdülillah!
Aklımı kullanabiliyorum Elhamdülillah!
Saatin-vaktin farkındayım Elhamdülillah!
Namazımı edâ edebildim Elhamdülillah!
Kur’ân’ı tilâvet edebildim Elhamdülillah!
Rabbimle sohbet edebildim Elhamdülillah!
… Gerisini siz tamamlayın 33’e:
Elhamdülillah! Elhamdülillah! Elhamdülillah!
Sonra sağ yanım üzere uzandım (bizim yörenin tabiriyle köskeldim) ve Allah’ın büyüklüğünü ve azametini itiraf ile tekbir ettim: ALLAHUEKBER! ALLAHUEKBER! ALLAHUEKBER!
Ne büyüksün Allah’ım! Allahuekber!
En büyüksün Allah’ım! Allahuekber!
Çok büyüksün Allah’ım! Allahuekber!
Büyük Sensin Allah’ım! Allahuekber!
Tüm varlığı Sen yarattın! Allahuekber!
İnsanı-beni Sen yarattın! Allahuekber!
Kürreyi-zerreyi Sen yarattın! Allahuekber!
Mülkün sahibi Sensin! Allahuekber!
Kainatın sahibi Sensin! Allahuekber!
Semavatın, arzın sahibisin! Allahuekber!
Benim sahibimsin Rabbim! Allahuekber!
… Gerisini siz tamamlayın 33’e:
Allahuekber! Allahuekber! Allahuekber!
Bunca tesbihler, bunca tahmidler ve tekbirler nihayet tehlil ile taçlandı ve beni tevhid bilincine erdirdi: LÂ İLÂHE İLLALLAH!
Bu bilinçle Âl-i İmrân/192-194’deki dua âyetlerini yürekten okudum:
“Rabbenâ inneke men tudhıli’n-nâre fe-gad ahzeyteh. Ve mâ li’z-zâlimîne min ensâr.” (Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.)
“Rabbenâ innenâ semi’nâ münâdiyen yünâdî li’l-îmâni en âminû bi-Rabbiküm fe-âmennâ; Rabbenâ f’ağfir lenâ zünûbenâ ve keffir ‘ânnâ seyyiâtinâ ve teveffenâ ma’a’l-ebrâr.” (Rabbimiz! Muhakkak biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik de hemen iman ettik. Rabbimiz! Öyleyse günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizleri iyi kullarınla beraber yanına al.)
“Rabbenâ ve âtinâ mâ-va’adtenâ ‘alâ rüsulike ve lâ tuhzinâ yevme’l-kıyâmeh; inneke lâ tuhlifu’l-mî’âd.” (Rabbimiz! Bize peygamberlerin üzerinden vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme; muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin.)
Rabbimiz! Dualarımızı kabul buyur!
Tesbih, tahmid, tekbir ve tehlillerimizi kabul buyur!
Âmin! Âmin! Âmin!
Allah razı olsun