353 Cezaevi Yetmedi 137 Tane Daha Açılacak
Türkiye’de şu anda 353 cezaevi bulunmaktadır. Resmî verilere göre 353 cezaevinin gerçek kapasitesi 114 bin olurken, 4 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla artırılmış toplam kapasiteleri 218 bin olarak tahmin edilmektedir. İhale aşamasındaki 23 cezaeviyle birlikte inşaatı süren 137 yeni cezaevinin toplam kapasitesi de 90 bine ulaşmaktadır. Türkiye’de son iki yıllık dönemde açılan cezaevi sayısı da 27 oldu. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında hapsetme oranlarında ABD’nin ardından ikinci sırada yer almaktadır.
Suçlar ve Buna Bağlı Olarak Cezaevlerinin Sayısı Neden Artıyor?
Suç, kanunların cezalandırılmasını öngördüğü kötü eylemlerdir. Can, mal, ırz, akıl ve dine karşı yapılan saldırıların son yıllarda bu kadar yoğun olarak artması, bize endişe vermesi gerekmez mi? Peki devletin tespit ettiği, kanunlarca yasaklanmış, işlenmesi hâlinde cezası gerektiren bu fiiller toplumda neden artıyor? Kriminoloji yani bir toplumda suç sayılan davranışların sebeplerini ve sonuçlarını inceleyen Suç Bilimi, aslında bunun cevabını çoktan belirlemiştir. Buna göre suç işleme sebeplerin başında şu sapkın davranışlar, eylemler ve hâller gelmektedir:
(Peygamberimizin (sav) “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” [Nesai, Eşribe, 44], sözü haddizatında bütün suçların baş sebebi olarak tanımlanabileceği halde her nedense hemen her suça sebebiyet veren bu sorunun üzerinde durulmaması, çok düşündürücüdür).
2.) Uyuşturucu bağımlısı olanların sayısındaki artış.
3.) Artan ve kronikleşen işsizlik ve yoksulluk.
4.) Eğitimsizlik/Kültürsüzlük.
5.) Ahlâk ve karakter zafiyeti.
6.) Sosyal kontrolün yetersizliği.
7.) Cezaların caydırıcılık fonksiyonunun yetersizliği, yani cezaevlerinin ıslah işlevinin olmaması.
Buna elbette daha birkaç madde ekleyebiliriz ama bu unsurlar dahî üzerinde ciddiyetle durmaya değer. Çünkü sayılan unsurların hepsi de maalesef memleketimiz için geçerlidir. Son yıllarda alkol tüketimi iyice arttı. İşsiz ve çaresiz bir insanın sürekli olarak içki içtiğini düşünün. Aile içi şiddet böyle başlar. Boşanmalar çoğu zaman bu yüzdendir. Akraba, komşu gibi toplumsal nasihat, uyarı ve tepkinin olmadığı bir sosyal ortamda dünyevî ceza gerektirmeyen suçlar (günahlar) artar, şeytana uyarak nefisler iyice kabarır ve insanlar daha büyük suçlara yönelir.
Suç Çeşitleri Artıyor
Dinî, ahlâkî ve toplumsal değerlerin hiçe sayıldığı, gittikçe dünyevileştiği/sekülerleştiği bir dünyada ki Türkiye’de küresel boyutuyla dünyanın bir parçası hâline geldiği için, suçun her çeşidinde bir artış gözlemlenmektedir. Bunları sırasıyla (şiddetine göre) şu şekilde tasnif edebiliriz:
(Geçenlerde camide namaz kılan iki akrabadan birisinin diğerini, bir miras anlaşmazlığı yüzünden arkadan silahla vurması, cinayetlerin caminin içine kadar sıçradığını ve namaz kılan (cahil) Müslümanlar da mal sebebiyle şeytanın tuzağına düşebileceğini göstermektedir).
Tasnif ettiklerimiz genelde kanuna aykırı eylemlerdir. Laik hukuk sisteminde dünyevî cezası olmayan fakat dinen suç (günah) sayılan kötü eylemleri de bunlara ilave etseydik, dinî emirleri yerine getirmeyenlerin sayısının ne kadar artmış olduğunu ayrıca belirtmemiz gerekecekti. Kim bilir belki de Allah’ın buyruklarına sırt çevirdiğimiz için, kanunen yasak olan suçları da işlemekte sakınca görmüyoruzdur.
Suç ve Cezaların Toplumsal Maliyeti
Ceza gerektiren suçlar arttıkça sosyal düzen de iyice bozulmaya başlar. Mesela kapkaç gibi şiddet eylemleri olağan hâle gelmeye başlar, bundan dolayı da insanlar ve özellikle yaşlılar ve kadınlar rahatça dışarıya çıkamaz. Suçların arttığı bir ülkede bırakınız manevî/dinî değerleri toplumsal normlar dahî hiçe sayılır. Asi bir gençlik güruhu meydana gelir. Toplumsal kurallar ve esaslar bile sarsıntıya uğrar. Masum insanlar, korku, endişe ve kaygılarının yanında ceza sistemine ve sosyal-siyasî sisteme karşı tereddütlerini belirtmeye başlar. Toplumda güven, saadet ve huzurun azalması ile birlikte sosyal sermayemiz de erimeye başar. Sosyal sermayenin ne kadar önemli olduğunu daha önceki yazılarımda belirtmiştim:
Diğer yandan suçların önüne geçilemedikçe haberde de görüldüğü üzere zaten kıt olan malî kaynaklarımız, polisiye tedbirlerine ve hapishane inşatları gibi ölü yatırımlara aktarılır. Malî tablo sadece bundan ibaret olsa iyi. Suç oranları bir tolumda arttıkça bundan GSMH de olumsuz yönde etkilenir. Mesela iktisatçılar, suçtan elde edilen (haram) gelirler arttıkça, yıllık GSMH büyümesinde önemli düşüşler olduğu yönünde bulgular tespit etmiştir. Suç sayısı yükseldikçe, büyüme oranında düşüş gözlenir. Suç sayısında % 10 yükselme, yurt içi GSMH’nin büyüme oranında en az % 0,1 düşme meydana gelebileceği tahmin edilmektedir.
Suç Teşkil Eden Eylemler Nasıl Azaltılabilir?
Toplumda suç işleyen insanların sayısı azaldıkça toplumsal, iktisadî ve malî yönden birçok fayda sağlayacağımız muhakkaktır. Öyle ise suç işleyen ve tutuklanan insanların sayısını azaltacak ve dolayısıyla cezaevlerine gerek kalmayacak çözüm nedir? Haber/Yorum yazımda bu kadar girift bir soruya kısaca cevap vermek elbette çok zor ama ben yine de kısaca birkaç çözüm önerisinde bulunayım:
Kısacası insanlarımıza başta haramlar olmak üzere suç teşkil eden bütün eylemlerde hayır, bereket olmadığını sürekli olarak hatırlatmamız gerekir. İyi bir Müslüman ve iyi bir insan olabilmek için de zaten haramlardan kaçmak lazım. Lokmaya haram karışmaya başladığı anda her insan, Müslümanlar dâhil, doğru yoldan çıkmaya başlar.
Haramlardan kendini koruyan binaenaleyh Allah’ı sadece deistçe değil sürekli olarak hatırlayan, O’nu seven, haram işlendiğinde dünyada cezası olmasa dahî mahşerde O’nun azabından korkan şuurlu bir toplum olduğumuzda suç eylemleri de, cezaevlerinin sayısı da azalacaktır. Öyle değil mi?
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi