Sinema, Sudan’a yirminci yüzyılın başında İngiliz işgali ile girmiş ve uzun yıllar boyunca, bu tecrübesi sona erip, ülkede artık mevcut bir sinema sektörü oluşana kadar devam etmiştir.
Endüstrinin ve tiyatroların yokluğunda, Sudan sinemasını görme umutları Phoenix(Anka Kuşu)’in küllerinden yeniden doğduğu son yıllara kadar sona erdi. Birkaç yıl içinde de yalnızca sinemanın olmadığı ülkelerdeki doğal zorlukları aştığı için değil, bilakis bu sinema projelerinin kendisini tüm dünyaya kanıtladığına ve daha da fazlasına tanık olduk. Hatta sinema projeleri sayesinde festivallerde büyük bir performans gösterdi ve birçok ödül almayı da başardı.
AĞAÇLARDAN BAHSETMEK
“Ağaçlardan Bahsetmek” adlı belgesel film, sinemacılığın var olduğu bir döneme tanıklık etmiş olan dört eski Sudanlı sinemacıyı filme alarak Sudan sinemasının sinema ya da tiyatro açısından yokluğunu ele almış. İbrahim Shedid, Manar Al-Helo, Süleyman Muhammed İbrahim ve Mehdi Al-Tayyib adındaki bu dört kişi yurtdışında sinema eğitimi almışlardır. Daha sonra öğrendikleri yöntemleri burada uygulayabilecekleri konusundaki büyük umutlarla ülkelerine geri döndüler. Ancak Sudan hükümeti film üretimini durdurdu. Ortaya konulan ürünler ise bir pazar bulamadı ve rağbet görmez hale geldi.
Onları ömürlerinin sonlarına doğru, çektikleri “Ağaçlardan Bahsetmek” filminden tanıyoruz. Henüz sinema deneyimini tam olarak tanıyamamış nesiller olduğu için, Sudanlı izleyicilere genel olarak herhangi bir filmi göstermek şeklinde çok basit bir rüya için mücadele ediyorlardı. Bu, bir filmi sunabilmek için tüm sıkıntılardan uzak bir saha bulabilmek için verilmiş bir mücadeleydi.
Bu gezide yönetmenlerin konuşmalarını, yarım kalmış hayallerini yeniden inşa etmelerini, teslim olana kadar karşılaştıkları engelleri ve en büyük umutlarının oturup sinemayı konuşmak, eski ya da modern filmleri birlikte izlemek olduğunu dinliyoruz.
Suhaib Jassim Al Bari’nin yönettiği “Ağaçlardan Bahsetmek” filmi birçok uluslararası festivalde gösterildi; Bunlardan en önemlisi de Berlin Film Festivali’dir. Ve birisi izleyicinin seçimi olmak üzere iki adet sinema ödülü kazanmış, ayrıca En İyi Belgesel Film Ödülü, Seyirci Ödülü ve El Gouna Festivali ile Malmo Arap Film Festivali’ni kazanıp, derece almıştır. Ayrıca burada da En İyi Belgesel Film Ödülü’nü kazandı.
YERELDEN KÜRESELE
Sudan sineması da açık bir çelişki taşıyan iki önemli deneyime tanık oldu. Bunlar 2019 yapımı “Yirmide Öleceksin” ve 2020 yapımı kısa film “Set”. Eski Sudan geleneklerinden gelen çok yerel bir hikâye sunan iki film. Ama aynı zamanda bu yerellik dünyaya yayıldı. Nihayetinde de uluslararası festivallerde gösterildiler ve ödüller de kazandılar.
Yönetmen Amjad Abu Al-Ala’nın yönettiği “Yirmide Öleceksin” şu anda en başarılı ve yaygın Sudan film girişimidir. Birçok festivalde gösterildikten sonra aynı zamanda Netflix platformunda da yayına girdi. Filmdeki olaylar Sudan’da geçiyor, tam zamanı ise belli değil ama günümüze yakın bir zamanda geçtiği belli. Yaşlı bir adamın, kendisine hayatının son bulacağını haber verdiği yirmi yaşında bir genç olan Muzammil. Muzammil annesiyle birlikte yaşamaktadır. Geçirdiği bu yaşantı ise yakın bir ölümü bekleyip durduğu ölü bir hayattan ibarettir. Babası ise ona bağlanıp sonra da kaybedeceği korkusuyla onu terk eder. Çocukluğundan beri ölüme mahkûm edilmiştir ve bu yüzden de hayallerindeki kızla asla bir ilişki kuramaz.
Ta ki bir gün tüm bu mitlere ve efsanelere karşı hiçbir inanç taşımayan Batı felsefesini savunan, Sudan dışında eğitim almış bir kişiyle tanışana kadar. Bu tanışmadan sonra ölümünün kehanetini ortadan kaldırmaya ve kurtuluşunu yazabileceği yeni bir anlatıyı keşfetmeye başlar.
“Yirmide Öleceksin” birçok festivalde gösterildi; Venedik Film Festivali de bunların başındaydı, bu festivalde bir ödül kazandı ve başka bir ödüle de aday gösterildi. En İyi Film ödülünü ve El Gouna Festivali’nde ise Altın Yıldız ödülünü kazandı.
“Set” filmine gelince, yönetmenliğini Suzan Mirghani’nin yaptığı 2020 yılı yapımı olan bir kısa film olup, ekonomisi pamuk ekimine dayalı küçük bir köyde, zenginlerinin çok fakir ve kuru bir hayat sürmesini konu almaktadır. Hikâyenin kahramanı “Nafisa” ergenliğinin sonunda, komşularından birini seven bir kız. Ancak ailesi, bir Körfez ülkesinde ailesiyle birlikte yaşayan ve buraya gelen genç bir Sudanlı adamla evlenmesini istiyor. Bu adam köyünden bir kızla nişanlanarak onunla birlikte geri dönmeyi istemektedir.
Burada damadın temsil ettiği modernite ile gelinin büyükannesi, “Set” tabiri ile temsil edilen Sudan halkının eski gelenekleri arasındaki zıtlığı ve bu köklü geleneklerden kopmak için böyle bir gençle evliliği reddeden çok güçlü ve etki sahibi ve nahoş fikirlerle renklendirilmiş bir köy kadını görüyoruz. Ancak gelin “Set” otoritesine bile isyan etmiş ve son sahnede köyden zavallı sevgilisiyle buluşmak için evden kaçmıştır.
“Set” filmi Arap sineması ödülü aldığı Malmö Festivali’nin de bulunduğu birçok festivalde gösterildi. Kısa filmler için olan Clermont Ferrand da dâhil olmak üzere bu alandaki en önemli festivallerden ödüller aldı. İsmailia Kısa ve Belgesel Film Festivali’nde de en iyi kısa film ödülünü kazandı.
Çeviri: Songül Baylu