Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplanın kaleme aldığı “Suriye ve Mısır’la İlişkilerde Kurt Kapanı’nı Bozmak!” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Türkiye, Suriye’de çok ahlâkî bir tavır takındı ve kendi insanlarını katleden zalim bir diktatörle ve ruhsuz rejimiyle ilişkilerini kopardı. Oysa çok iyi ilişkileri vardı Türkiye’nin Suriye ile.
Türkiye’nin tavrı, çok ahlaklı bir tavır. Ahlâklı bir dünyada yaşıyor olsak, dünya-ahiret gerçekte hak, hukuk, adalet hükümferma olsa, Türkiye’nin bu ahlâklı tavrı anlamlı olurdu. O yüzden Türkiye’nin bu tavrı, ahlâksız bir dünyada takdir edilmesi gereken ahlâklı bir tavır. Ama pek çok bakımdan yanlışları olan bir tavır. Bize pahalıya patlayan bir tavır.
Oysa Suriye’de Türkiye tuzak kurulmuştu. Tıpkı yüz yıl önceki gibi Osmanlı’yı tarihten uzaklaştıran Birinci Dünya Savaşı’na bir tuzakla girişimiz gibi Türkiye de 100 yıl sonra Türkiye’yi karanlık bir kuyunun içine fırlatan yeni bir tuzak kurulmuştu.
TÜRKİYE SURİYE’DE KAPANA KISTIRILDIĞINI ANLADI!
Türkiye’nin güya üyesi olduğu Batı ittifakının haydut lordları ABD ve Avrupa’nın güçlü ülkeleri, İsrail ve Rusya arasında kapana kıstırıldı Türkiye. Ancak tedirgin edici nokta şuydu: Türkiye, kapana kıstırıldığını fark edemedi; hâlâ da tam olarak fark edebilmiş değil.
Türkiye’nin Suriye üzerinden geliştirdiği ahlaklı ama yanlış politika Türkiye’ye azımsanmayacak bir bedel ödetti. Türkiye’nin Türkiye’ye pahalıya patlayan bu politikadan daha fazla geç olmadan dönmesi gerekiyordu. Yaklaşık iki yıldır bunun alt yapısı hazırlandı: Türkiye özellikle Rusya üzerinden Suriye yönetimi ile diplomatik ilişkilerini güçlendirdi ve Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin hâl yoluna konulmasını sağlayacak makul bir takvim hazırlandı.
Bu takvim, geçtiğimiz haftadan itibaren açıkça işletilmeye başlandı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’le ve İran yönetimiyle üst üste yaptığı görüşmeler, Suriye kördüğümünün çözülmesi sürecine girmesinde belirleyici rol oynadı.
Türkiye, gittikçe büyüyen, her tür provokasyona müsait hâle getirilen mülteciler sorunu da dâhil Suriye sorununun çıkmaza girdiğini görüyordu, çıkış yolları arıyordu. Bu nedenle diplomatik görüşmeleri çoktan başlatmıştı. Rusya ve İran’la son görüşmeler, sürecin nihâî bir noktaya ulaşmasında son rötuşlar oldu.
Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında Batı dünyasının Rusya’ya ambargo üstüne ambargo uygulaması, Rusya’nın Türkiye’ye duyduğu ihtiyacı hiç olmadığı kadar artırdı.
Malum, Suriye, bölgede tampon ülke işlevi görüyor. Suriye’yi kontrol eden, bölgeyi kontrol eder. Suriye karıştığında bölge de karışır. Doğu Akdeniz’den Yemen’e ve Basra Körfezi’ne kadar bütün bölge altüst olur…
Olan da bu zaten. Sadece bölgenin karışması söz konusu olmadı, aynı zamanda, bölgenin dilim dilim edilmesi, karıştırılması, birbirine düşürülmesi için uygun ne kadar kabile, meşrep, mezhep, örgüt varsa hepsi harekete geçirildi ve bütün bölge cehenneme çevrildi.
MISIR’LA İLİŞKİLER DERHAL DÜZELTİLMELİ
Bendeniz Türkiye’nin Mısır politikasının da başından itibaren yanlış olduğunu söyleyip durdum. Mısır, Türkiye’den sonra bölgenin kaderini şekillendirilmesinde kilit rol oynayacak ikinci ülke..
Türkiye Mısır ilişkilerinin bozulması demek bölgeye hem emperyalistlerin, hem terör örgütlerinin yerleşmesi ve bölge ülkelerinin bağımsızlıklarının fiilen buharlaşması demek.
İngilizler, yaklaşık iki asır önce bölgenin kaderini şekillendirecek stratejileri geliştirirken Mısır ile Türkiye’nin asla müşterek hareket etmemesi stratejisini temel strateji olarak belirlediler.
Türkiye ile Mısır’ın her alanda müşterek stratejiler geliştirmesi, bölgeye her bakımdan yerleşmeye çalışan emperyalistlerin stratejilerinin fiyaskoyla sonuçlanmasına yol açacağı için İngilizler genelde Türkler ve Araplar arasında özelde Türkiye ile Mısır arasında ürkütücü sonuçlarını bugün gördüğümüz, yarın daha ürpertici şekillerde görebileceğimiz çok büyük bir düşmanlık tesis ettiler.
Bu düşmanlığın tohumlarını İngilizler ektiler ama bölge ülkelerindeki Batıcı elitler üzerinden bütün toplum kesimlerine zerk ettiler!
TÜRKİYE BÜYÜK DÜŞÜNMEK ZORUNDA
O yüzden Türkiye’nin büyük düşünmesi gerekiyor. Bunun için de Mısır’la ve Suriye’yle kalıcı, köklü ve uzun soluklu stratejiler geliştirmesi kaçınılmaz.
Bölgenin istikrarının bozulması, Türkiye’nin güvenliğinin, dolayısıyla bağımsızlığının tehlikeye girmesine yol açacaktır.
Türkiye’nin zalim Suriye rejimiyle ilişkilerini koparıp da Suriye’yi Irak’ı her bakımdan işgal eden terör örgütlerini açık açık besleyen, destekleyen Amerika ile ilişkilerini sürdürüyor olması mantıklı mı?
Buradaki çelişkiyi nasıl açıklayacağız, peki? ABD müttefikimiz ama süpergüç diye ses çıkaramıyoruz. Ama öyle olunca da çık az sokağın eşiğine sürüklenmekten kurtulamıyoruz.
Tuzak dediğim şey işte bu. Türkiye’nin zalim Suriye rejimini ve katliamlarını her daim kınaması, mümkünse engellemeye çalışması, izlemesi gereken en makul strateji idi.
Bunun ötesine gitmesi Türkiye’nin büyük bir tuzağın içine çekilmesi anlamına gelecekti. Nitekim öyle de oldu. Ama sonunda bu tuzağın fark edilmiş olması ve hem Suriye hem de Mısır’la ilişkilerin rayına oturtulması özelde Türkiye’nin genelde bölgenin istikrar, barış ve refahına büyük katkıda bulunacaktır. Allahu a’lem.
Vesselâm.
https://www.yenisafak.com/ YUSUF KAPLAN