Çin hükümetlerini yıllardır despotik uygulamalarıyla tanırız. Zira; 1 Milyar 415 Milyon halkı ile dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olan ülkenin, bu nüfusu kontrol etmesi de kolay değildir. Çin’in hem nüfusun dinamizmini koruması, hem de Borca Dayalı Para Sistemiiçerisinde ihtiyaçlarını karşılayabilmesi oldukça çetin bir durumdur.
Bu dengeleri koruma uğruna gerek nüfus, gerekse ekonomik koşulları göğüsleyebilmek kolay değildir. Asırlardır yaşadıkları bölgeden ayrılmayan, kendi kabuğu içerisinde varlığını sürdürmeye çalışan bu toplum, nihayetinde küresel sistemin oyuncularına ev sahipliği etmek zorunda kalmıştır. Çünkü; ağır ekonomik koşullar altında yıllarca Amerikan Emperyalizmi’ne hizmetkarlık etmiştir. İşçilik maliyetlerinin yok denecek kadar düşük ücretlerle seyretmesi emperyalist ülkelerin bu coğrafyayı emek üzerinden sömürü alanına çevirmiştir. Bu tazyike direnmeyen Çin, işgücüyle, sanayi devrimi sonrası yıldızı parlayan AB/D ülkelerinin kürek mahkumları gibi yıllarca çalıştırılmıştır. Nihayetinde; çekilen bunca sıkıntıya rağmen varlıklarını dirayetle muhafaza etmesini başarmış Çin Halkı, her coğrafyaya kriz pompalayan küresel sisteme karşı ne kadar direnebilir?
Tabi ki; bölge insanı da bu küresel zulmün gölgesinde kendi yumuşak karnının farkında. Halkların daima ferasetle ve sosyolojiyi koruyan ve okuyan genetik eğilimleri olur. Zira; Çin coğrafyası içerisindeki farklı etnik yapılar, insan hakları çerçevesinden bakıldığında dahi varlığından haberdar olunmayan milyonlarca nüfusu barındırıyor. Adeta robot hükmünde, nüfus sisteminde kaydı olmayan yaşamlar değirmenin öğütülen kısmında hayat mücadelesine devam ediyor. Tibet, Doğu Türkistan ve diğer azınlıklara yapılan muameleler de zalimane sisteme od’un taşımaya devam ediyor.
Oyunlaştırılmış Toplum Sistemi ile yeni Çin misyonu:
Buraya kadar anlatmış olduğumuz Çin gerçeği, kamuoyu nezdinde onun küresel manada iyi bir oyuncu olmayacağı düşüncesini haklı çıkartıyor. Bu da; Çin açısından, dünya egemenlerine karşı tedirgin edici bir manzara çiziyor. Bu tedirginlik, yeni bir imaj oluşturma çalışmalarını yıllar öncesinden ihtiyaç haline getirmişti. Ucuz ürün arzı ve AB/D gibi ülkelerden ucuz işçilik karşılığında elde edilen ekonomik güçle mali durumunu belli bir noktaya getirmiş ve ekonomisini katma değeri daha yüksek ürünlerle ileri taşıyarak daha insancıl atılımlar geliştirmesinin yolunu açmayı hedeflemişlerdir.
Buna karşılık; son yılların canavarı haline gelen ABD ise, demokrasi ve insan hakları söylemlerini her coğrafyada terör eylemlerine dönüştürerek, dünya kamuoyunda gözden düşme sürecine girmiştir.
Susam Kredisi Projesi nedir?
Çin, bundan yaklaşık 10 yıl önce “Oyunlaştırılmış Toplum Sistemi” içerisinde Susam Kredisi Projesiadı altında bir çalışma başlattı. Bu proje tıpkı bir oyun programı konsepti gibidir. Bu konsept içerisindeki insanların kontrolünün sağlanması, toplum bireylerinin nasıl bir ilerleme göstereceklerinin takibini amaçlayan, bilgisayar oyunları gibi, çıkarımın derecesine göre olumlu/olumsuz sonuçları onlara vererek, ödüllendirilme ya da cezalandırılması biçimindedir.
Daha iyi anlaşılması adına örneklendirecek olursak; “Age of Empires”bir strateji oyunudur. Bu oyunda size bir medeniyet kurmanız için asgari kaynaklar sağlanıyor. Tıpkı; dünya kaynakları gibi oyunun doğasında da insanlar, ormanlar, madenler, besin kaynakları gibi unsurlar var. Örneğin; wood (ağaç/odun) topladığınızda size ağaçla ilgili yapabileceğiniz yenilikler, gold (altın) ya da stone(taş) topladığınızda bunlarla ilgili yapabileceğiniz imkanlar sunuyor. Böylece kurmuş olduğunuz medeniyet, rakip medeniyetlere karşı üstün gelme imkanını size veriyor. Böylece; oyunun içindeki diğer medeniyetlerin kaderinde etkili ve karar verici oluyorsunuz.
Başka bir örnek futbol “Manager”oyunu. Aslında bu da bir strateji oyunudur. Her oyun zaten strateji gerektirir. Hayat da…
Bu oyunda da doğru hareketlerde bulunursanız sistem size bir futbol kulüplerinden, menajerlik için teklif getiriyor. Görevde olduğunuz sürece doğru transferler, doğru taktik ve finansal olarak da doğru harcamalar yaparsanız, daha büyük bir kulüp tarafından teklif alıyorsunuz. Yanlış işler ve mağlubiyetler alırsanız da kulüpten kovuluyorsunuz.
Bu örneklere; oyunlaştırılmış eğitim denemeleri, oyunlaştırılmış tıp alternatiflerini de ekleyebiliriz.
Çin’in, AB/D’den farklı uyguladığı strateji
İşte; Çin hükümeti de; insanlardaki sanallaşma eğilimini görmüş ve AB/D ülkelerinin yıllardır gizlice yapmış olduğu bu modeli açıktan ilan etmiştir. Zira AB/D ülkeleri bu çalışmalarını genellikle istihbari ve militarist düzeyde yürütüyorlardı. Nitekim yakın zamanın terör örgütü yapı ve faaliyetleri de bu sürecin kötü hatıraları olarak zihinlerdeki yerini koruyor.
Bu yöntemin kullanılmasının nedeni, oyunlaştırma biçimi ile insanların davranışlarını periyodik bir bicimde kontrol etmek, yani onların sıkılmamalarını sağlamak ve bu yolla hükümetlerin istediği politikalara paralel davranmalarının önünü açmak olarak düşünülebilir.
Susam Kredisi Projesi NARKOZ’u
Susam Kredisi şeklinde geliştirilen bu oyun ile vatandaşların Çin Hükümeti’ne karşı sorumluluklarının ne kadarının yerine getirilip getirilmediğinin izlenmesi sağlanacak. Sistem; her bireyin ayrı ayrı ne kadar iyi birer vatandaş olup olmadığını ileride bununla ölçer hale gelecek. En azından Küresel Planda uygulanması amaçlanan bu projenin pilot bölgesi olarak Çin Devletinin olduğunu gözlemlemek mümkün olacak. Hedef olarak bu projenin 2020 yılında zorunlu hale getirileceği söyleniyor.
Oyunlaştırılmış toplum belki tehlikeli bir oyun, belki de samimi görülmeyen bir yaklaşım olarak yorumlanabilir. Aslında; Çin Hükümeti yeni bir şeyi denemiş olmuyor. Amerika Kıtasını da yeniden keşfetmiş sayılmıyor, tıpkı Amerikalılar’ın keşfetmediği gibi.
Sistem, tarih boyunca uygulanagelen değer sayım dinamiklerini, küresel zekayla harmanlayıp birkaç level daha üst boyuta taşımış.
Nasıl mı? İnsanlar garip bir şekilde günün, gündemin gerisinde kalmamak için bir şeylere yetişmek ister ya hep. Evet, çok gariptir ki; bizler sürekli gündemin gerisinde kalmamaya çalışıyoruz. İnternet, haber, teknoloji, sinema, tiyatro, kültür, tatil, siyaset, jeopolitik vs. Bunlar, hali hazırda içinde bulunduğumuz bu oyunun en önemli parçacıklarıdır. Gündeme yetiştiğimizde, bildiğimizde, izlediğimizde ve uyguladığımızda toplumdaki yerimizi bir adım daha öne taşımış oluyoruz. Ya da zihnen böyle tatmin oluyoruz. Kendimizi böyle kodlamış/kodlatmış ya da narkozlamışız. Sorguladığımız bu iç dinamikler, bizlerin toplumla yaptığımız bir mutabakatın başarılı/başarısız birer uygulama kodlarıdır.
Susam Projesi; Çin’in “PAVLOV” deneyi mi olacak?
“Pavlov, köpeklerin sindirim sistemi üzerinde araştırmalara başladığı sırada, deneyi bambaşka bir yönde gelişti ve bugün bildiğimiz, klasik koşullanma kavramının keşfiyle sonuçlandı.”
Yıllarca sosyolojik vakalar konusunda deney yapılamayacağı iddiaları makul sayılıyordu. Ancak; teknoloji, bilişim ve iletişimin bu denli etkili olduğu şartlarda artık bu iddia çürüme sürecine girmiştir. Özellikle paranın kısıt tutularak ekonomi ve finansın tamamen kontrol altına tutulması, tüm dünya halklarını tek düze bir beden/ruh davranış kalıbına sokmuştur. Dolayısıyla; hali hazırdaki toplumların dijital teknolojiye bağımlılığı üzerinden birçok deney yapılabilir hale gelmiştir. (facebook, twitter, istagram, coinler, Google, yahooo, Microsoft vs)
Çin’in de devasa nüfusunu sosyolojik kurgular içerisinde kontrol altına almaya çalışması anlaşılabilir bir gerekçedir. Çünkü; nüfusun kontrolü kolay sağlanabilecek bir şey değildir.
Bir vatandaşı, Çin Hükümeti’nin lehine twit atıyorsa, facebook/instagram paylaşımı yapıyorsa buradan puanlar alacak ve iyi bir vatandaş olarak kabul görecektir. Hatta işe alımlarda Susam Projesi içerisindeki puanının yeterlilik durumuna göre işe alınıyor olacak. Vergilerini zamanında ödüyorsa bir çok teşvikten faydalanacak, muhalif bir tutum sergilerse ya da farklı bir değersayım üzerinden alternatifler sunarsa; mevcut politikalara muhalefetten tecrit süreci yaşayacak. Tıpkı findeks kredi puanlaması gibi. Zira; Findeks Sistemi’nin veri tabanına kayıtlı her kişi bu puanlama esasına göre para kredi alabilir/alamaz olarak kabul görüyor.
Susam Kredisi Projesi, belki insanlara suni davranışlar yükleyebilir. Toplumda iyi bir konuma gelmek için devlet/hükümet lehine davranışlar göstermelerini sağlayarak samimiyetten uzak bir yapı ortaya koyabilir. Artık; bu da işin klasik koşullanmasıdır, diyelim.
Aslında; bu oyunlaştırma sürecini, tarih boyunca hep yaşadık, hali hazırda da yaşıyoruz. Geçmişte bu toplumlar, gerek tarımla, gerekse sanayileşme dönemiyle bir oyun protokolü imzalamıştı. Daha çok pirinç, daha çok tütün üret, daha çok sanayi üret ki sana şunlar verilsin, mücadelesi; yine aynı mantığın oyunlaştırılmış ürünleri idi. Daha çok çalış ve toprak ağasının gözüne gir, yaklaşımının sanallaşan küresel elitlerin methiyelerine mazhar olmaktan ileri bir yanı yok ki. Tek fark; üretmeyeceksin…
Bu temelden hareketle, geçmişin oyunlaştırılmış ve fakat fiziki yorgunluk içeren suni kuralları bugünün sanal aleme yansıtılmasından geride değil.
Dahası; toplumların egemen iradelerine göre, siyasi eğilimlerin de bu oyunun içerisinde kalması olasıdır. Bu süreç demokrasi ve hümanizm havarilerinin diktatoryal sürecine de hız katacaktır.
Sanal dünyadan gözünü kaldıramayan milyonlarca insanın, çarşıda, pazarda, otobüste, tramvayda, metroda, metrobüste, kaldırımda yürürken ve hatta koşarken başını kaldıramadığı bu esaretten kurtulmaya niyetinin olmadığını gören sahipler, tek yol olarak neyi görebilirler?
Sonuç itibariyle; Susam Kredisi ve benzeri projeler dünya egemenlerinin elinde olduğu sürece, Narkoz’un dozu daha da artmaya devam edecektir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi