İmânın, yararlı işlerin ve başta adâlet ve cömertlik olmak üzere ahlâkî güzelliklerin tabiat hadiselerini olumlu yönde etkileyeceği şüphesizdir. Bunun gibi Allah’ı tanımama, zulüm ve toplum payını vermeksizin mallar üzerine çullanma gibi günahlar da tabiat hadiselerini etkiler, kuraklık, seller, kasırgalar ve depremler şeklinde aleyhimize yönlendirir. Kur’ânımız inkârları ve isyanları sebebiyle tabîat olaylarıyla cezalandırılmış toplulukları bizlere açıklamakta, bu cezalandırma kanununun bizler için de işleyeceğini de duyurmaktadır.
Hakka Sûresi âyet 4-8 ve Ahkâf Sûresi âyet 5:
“Semûd ve Ad kavimleri de (Peygamberlerini ve onlarla gönderilen ilâhî kanunları tanımadılar.) Ani bir felaket şeklinde kafalara çarparak yaradanın huzurunda sorgulamayı başlatacak Kıyâmeti yalanladılar.
Semûd kavmi şiddetli bir depremle yok edildi.
Ad kavmi ise öfkeli bir kasırga ile yok olup gitti. Allah onların (kökünü kurutmak üzere) üzerine o kasırgayı yedi gece sekiz gün estirdi; Öyleki insanların kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını gözünde canlandırabilirsin. Şimdi onlardan geriye kalan bir iz görüyor musun? (İşte biz günahkârları böyle cezalandırırız.)”
Kur’ânımızın açıkladığı gerçekleri Sevgili Peygamberimiz de duyurmaktadır. O bir hadislerinde ölçü ve tartı yoluyla insanların haklarını yiyenlerin kıtlığa uğratılacağını,zekatlarını vermeyen topluluklara da yağmurların kısıtlanacağını haber vermiştir.
Raslantı Yoktur / Tabii (Doğal) Âfetler Ceza Türleridir
14 Asırdır insanlık Allah’ın evrensel kıldığı Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed’in çağlarını yaşamaktadır. Hz. Muhammed’in davetine muhatab topluluklara topyekûn cezalar verilmemekte, ancak mevziî cezalar uygulanmaktadır.
Savaşlar, krizler, hastalıklar, kasırgalar, azgın seller, kuraklıklar ve depremler hep ceza türleridir.Cezalar genelde âhiret hayatına ertelenmekle beraber özellikle zulümler dünyamızda da cezalandırılmaktadır.
Yeryüzünde tesadüf yoktur. Her oluş planlıdır ve kader programı içinde bir rahmet veya azap habercisidir. Allah’ın bilgisi, hikmeti ve izni dışında bir oluş vücuda gelemez.
Allah’a, O’nun sınırsız bilgisine ve insanlığa gönderdiği vahye inanmayanlar depremleri anlayamaz ve insanların yaşantılarıyla irtibatlandıramazlar.
Yerleşim alanlarının bilimsel olarak seçilmesi, gerekli yapı malzemelerinin gerektiği ölçüde kullanılması gerekir. Ancak bunların yapılması inkarlar, isyanlar ve zulümlerin doğurduğu depremler gibi tabii âfetleri ne engeller ne de etkilerini azaltabilir.
Depremler dahil seller,kasırgalar, hortumlar gibi doğal âfetlerin belirli bölgeleri ve insanları etkilemesinin hiç şüphesiz kaderî sırları vardır.
Doğal âfetler inkarcılar ve günahkârlar için cezadır. Onları durdurmayan inançlı fakat eksik amelli müminler için günahlardan arındırmadır; âhiret şehitliğine erdirerek Cennet’e hak kazandırmadır. İnsanlık için ibrettir ve Kur’ân diliyle büyük bir deprem olan Kıyâmet için de bir uyarıdır. Bizler için yaratılmış ve hizmetimize verilmiş tabii varlıklardan zarar görmeden yararlanabilmemiz ve debüyükler büyüğü Kıyâmet depremine hazırlanabilmemiz için:
Günahlarımıza tövbeler etmeliyiz.
Depremzedelerimize ve fakirlerimize yardım etmeliyiz.
Bizleri koruması için Rabbimize dualar etmeliyiz.
İslâmî hayatta karar kılmalıyız.
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi